HABER MERKEZİ- Doğa talanının önünü açacak, şirketlere imtiyaz sağlayacak torba yasaya karşı, ekoloji örgütleri Kadıköy’de eylem gerçekleştirdi.
Torba yasada doğanın ve halkın yararına dair hiçbir şey olmadığının vurgusu yapılan eylemde, doğanın talanına izin verilmeyeceği vurgulandı. Ekoloji Birliği, Polen Ekoloji, HDK Ekoloji Meclisi, Munzur Çevre Derneği (MÇD), Kazdağları Dayanışması, NKP İstanbul, Kanal İstanbul Koordinasyonu ve TMMOB gibi birçok demokratik ekoloji örgütünün düzenlediği eyleme Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu’da katıldı.
Kadıköy’deki Eminönü İskelesi önünde polis ablukası altında gerçekleştirilen eylemde, “Yaşam hakkı torbaya sığmaz”, “Torba yasa doğanın ölüm fermanıdır, durduracağız” yazılı pankartlar açıldı. “Sermayeyi değil doğayı koru” gibi çeşitli dövizlerin taşındığı eylemde ressamlar da tuval üzerine doğa resimleri çizdi.
Piroğlu: “Doğayı talan eden maden şirketlerinin arkasında iktidar var”
Eylemde söz alan HDP İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu, iktidarın geçen hafta işçilerin bütün haklarını yok eden yasayı geçirmeye uğraştığını hatırlatarak “İktidar bu hafta da ormanları, köylülerin topraklarını, ülkenin yer altı ve yer üstü zenginliklerini yok edileceği ve ülkeyi uluslararası şirketlerin çöplüğüne çevireceği torba yasa ile meşgul” dedi.
Piroğlu, depremde yoksulların öldüğünü, salgının faturasının yoksulların ödediğini, Giresun’da, Artvin’de selin altında yoksulların kaldığını belirtti ve ekledi: “İktidar, bir yağmacı bir çapulcu koalisyonu gibi çalışıyor.”
Doğayı talan eden maden şirketlerinin arkasında iktidar olduğunu söyleyen Piroğlu, talana ve yağmaya karşı direneceklerinin ve mücadele edeceklerinin altını çizdi.
Kurumlar adına basın metnini okuyan Melis Akyürek, torbada halkın yararına hiçbir şeyin bulunmadığını vurguladı. Devamında, yıllardır ormanları, dereleri, kıyıları, tarım alanlarını ve bölgeleri yani tüm doğal ve kültürel varlıkları talan eden AKP’nin bu hamlesiyle adeta bu yıkımın üzerine tüy dikmeyi planladığını ifade etti.
Torba yasanın doğa ve yaşam alanlarını yok edeceğini dile getiren Akyürek, talanın nasıl gerçekleşeceğini şu maddelerle sıraladı:
- Yenilenebilir Enerji Destekleme Mekanizması’na (YEKDEM) sınırsız yetkiler sağlanmaktadır. Bu yetkiler artık çocukların bile zararını bildiği HES’lerin çok daha fazla artışına neden olacaktır. İktidarın bugüne değin el koyamadığı orman, su ve tarım alanlarının sermayeye devri hızlanacaktır. Bütün bunları da Giresun’da son yaşadığımız felaketin üzerine yapmayı planlamaktadır. Yekdem’in büyük ölçekli HES, RES ve GES’lerle doğaya verdiği zararlar büyük bir artış gösterecektir.
- Biyokütle Enerji Santralleri’nin (BES) yasada yer almasının bizim için anlamı nettir. Henüz nükleer santral yapmadan santral arazilerine atık gömüsü yapan, Avrupa’nın radyoaktif atığı ile doğayı zehirleyen zihniyet şimdi ek olarak petro kimya ürünleri ile doğayı tahrip etmeyi planlamaktadır. Lastik atıkları ve diğer çöplerden biyokütle diye bahsedilmektedir. Oysa bu santrallerin nasıl zehirli gazlar ürettiğini ve büyük miktarda sera gazı salınımını yaptığını biliyoruz. İklim değişiyor diye dünya ayakta iken, iktidar gözümüzün içine bakarak bize ‘yenilenebilir enerji’ masalı anlatmaktadır.
- Jeotermal Enerji Santralleri (JES) toprağa ve suya büyük ölçüde zarar vermekte iken, bu santraller için iktidar ‘yenilenebilir enerji’ başlığını seçmiştir. Yasa Jeotermal alanların ihale sürecini hızlandıracak, jeotermal enerji santrallerinin sayılarının artmasına yol açacaktır. Özellikle Manisa, Aydın, Çanakkale Gürpınar ve Tuzla’da doğaya ve tarım alanlarına, bölgede yaşayan halka ciddi anlamda zarar veren JES’ler daha da artacaktır.
- Her türlü denetimden muaf yeni enerji şirketleri kurulacak, lisanssız ve geçici ruhsatla üretim ile enerji dağıtım şirketlerine, maden şirketlerine yeni kıyaklar yapılacaktır. Pandemide bile ihale yapmaktan vazgeçmeyen İktidar, halka İBAN gönderirken, şirketlerin ihalelere katılımını kolaylaştırmak için, borçlarını ödeme ispatı zorunluluğunu kaldırmakta, ödeme taksitlendirmelerinde çeşitli kolaylıklar sağlamaktadır.
- Artık ‘Acele kamulaştırma’ dendiğinde, özel ve tüzel kişilerin veya hazine arazilerinin şirketlere devrinin amaçlandığını biliyoruz. Bu yasa ile hukuk, halkı ve doğayı korumaktan uzaklaşacak ve bir talan uygulamasını meşrulaştırmaya çalışacaktır. Böylece iktidar önünde engel olan son küçük taşları da temizlemeye çalışmaktadır.
- Torba’nın pek çok yerine iliştirilmiş ‘Cumhurbaşkanı’nın yetkisindedir’ sözlerinden anladığımız, petrol, doğal gaz, madencilik alanındaki şirketlerin Türkiye’de her türlü denetim mekanizmasından ve yükümlülüklerden uzak şekilde faaliyette bulunacaklarıdır. Bu ülkede Cumhurbaşkanı’na karşı açılmış olup kazanılmış tek bir dava yoktur.
- Doğa talanına izin vermeyeceklerinin altını çizen Akyürek, yaşam hakkının torbaya sığmayacağını vurguladı ve şöyle devam etti: “Bugün ülkenin pek çok yerinde halk sokaktadır, ‘rant ve sermayenin çıkarları uğruna doğayı tahrip edemezsiniz’ çığlıkları her yerden yükseliyor. Biz yaşamı savunanlar işçiler, emekçiler, kadınlar, gençler, kentliler ve köylüler ‘yeter artık’ diyoruz. Bu talanı durdurmaya kararlıyız, Torba Yasa’yı geri çekin. Yaşam alanlarımızın yok edilmesine izin vermeyeceğiz.”