12 Mayıs, Pazartesi
Yeni Demokrasi Gazetesi
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Anasayfa
  • Güncel
  • Emek
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Kadın
  • Gençlik
  • Çevre
  • Kültür Sanat
  • Yazılar
    • ANALİZ
    • ANI – ANLATI
    • BİLİM
    • ÇEVİRİ
    • İZLENİM
    • KADIN
    • KOLEKTİF DOĞRULTU
    • MAKALE
    • MEŞA AZADÎ
    • POLİTİK – GÜNDEM
    • TARİHSEL BELLEK
  • Tüm Haberler
Yeni Demokrasi Gazetesi
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Görüntüle

Anasayfa » 1 Mayıs: Tartışmalar, Kitlelerin Eğilimi ve Taksim

1 Mayıs: Tartışmalar, Kitlelerin Eğilimi ve Taksim

12 Mayıs 2025
içinde Güncel, Yazılar
Facebook'ta PaylaşX'te PaylaşWhatsappTelegram
Google Haberler Google Haberler Google Haberler
ADVERTISEMENT

19 Mart’ın ardından gerçekleşen tüm eylemlerde, öğrenci gençliğin bir araya geldiği hemen her alanda öne çıkan taleplerin adalet, haklar ve özgürlükler olduğunu gördük. Bu talepler, meydanlarda, kampüslerde, konfederasyonların toplantılarında, CHP ile yapılan görüşmelerde ve DİSK binasının önünde dile getirildi. Taksim, halkın her kesiminin farklı taleplerle yöneldiği bir alan olarak karşımıza çıktı. Kitleler ayağa kalkmıştı; fiilî ve meşru mücadele hakkını savunuyor, hakları için örgütlenmek, konuşmak ve yürümek istiyordu. Önlerine çıkan tüm barikatlara karşı direniyorlardı

1 Mayıs çalışmalarımızı böyle bir atmosferde yürüttük.

Bu ortamda “Taksim halkındır, yasaklanamaz!” dedik. Afiş asarken, bildiri dağıtırken, sokakları arşınlarken en sık karşılaştığımız soru, 1 Mayıs alanının neresi olacağıydı. Çalışmalarımızı, Taksim’i kazanacak olanın kitleler olduğu bilinciyle ve onlarla birlikte örgütlenme anlayışıyla yürüttük. Bulunduğumuz tüm alanlarda, semtlerde, sokaklarda kitlelerle buluşarak “kitlesel ve birleşik 1 Mayıs” anlayışıyla Taksim’i tartıştık. Bu duruşun “yer fetişizmi”nden kaynaklanmadığının altını bir kez daha çiziyoruz. Çünkü mesele taraflı ya da tarafsız bazıları tarafından bu derekeye indiriliyor. Taksim’in 1 Mayıs Meydanı olduğu tarihsel bir gerçekliktir ve bu, devrimci-demokrat tüm kesimlerce tartışmasızdır. Sorun bu alanın yasaklı olmasıdır ve sadece bu nedenle 1 Mayıs’ın kitlelerle kutlanmasına olanak vermemesidir. Sorun tam olarak budur ve bu, “yasaklama” eyleminin açık bir reddiyle, kabul görmemesiyle aşılabilir bir sorundur. Bu tür bir sorun 1 Mayıs’ın kendisi yasaklıyken de vardı. O durumdayken de devrimci-demokratlar 1 Mayıs’ı kitlelerle kutlamanın yolunu arıyordu. Yasaklı 1 Mayıs’ın kitlelerle kutlanması da sınırları zorlamayı gerektiriyordu. Böyleyken de “bayram fetişizmi” değerlendirmeleri yapılabilirdi; ama yapılmadı. Çünkü sorun olan şey yasağın kendisiydi. Ne bayram olarak yasaklanmasına rıza gösterilebilirdi ne de bugün için kutlama yerinin yasaklanmasına. 1 Mayıs’ta halkın öncü kesimlerini tarihsel olarak 1 Mayıs Meydanı olduğunu bildiğimiz Taksim’de buluşturma hedefini bu nedenle benimsedik ve savunduk. Kitlelerde, özellikle geçen yıldan itibaren güçlenerek vücut bulan Taksim isteğini halkın iradesine dönüştürmek için bu yolu açmak gerektiğini vurguladık. Taksim’i gündemimizin merkezine koyarak yüzümüzü ne kadar çok ona dönersek o kadar kazanabileceğimizi tartıştık. Bu doğrultuda 1 Mayıs’ın örgütlenmesine dair tüm kurumların çağrılarına yanıt verdik, tüm toplantıları takip ettik; forumlara, mitinglere ve eylemlere halkla bir araya geleceğimiz alanlar olarak yoğun biçimde katıldık.

Taksim tartışmalarının geçtiğimiz yıllardan farklı bir yanı olduğuna da değinmek gerekir.

Bu sene, 19 Mart’tan bu yana, kesintilere uğrasa da ülkenin dört bir yanında önlerine konan barikatları aşmak isteyen, barikatların üzerine yürüyen kitleleri görüyoruz. Bunun, uzunca bir süredir haklarından yoksun bırakılmış; ama aynı zamanda sosyal yaşam alanları ve yaşam kalitelerini kaybeden kesimlerdeki tepkiyle ilgili olduğunu değerlendiriyoruz. Örgütsüzlüğe itilmiş, yalnız hareket etmeye zorlanmış, hatta alıştırılmış genişçe bir kesim bu nedenle barikatları geçme iradesine katıldı. Birçok yerde, hatta barikatın konduğu her yerde kitlelerdeki tepki gözle görülür biçimde ortadaydı. Buna rağmen bu istek göz ardı edildi. Bozdoğan’dan ODTÜ’ye kitlelerin her alanda “1 Mayıs Alanı Taksim Meydanı’” sloganı adeta duyulmazdan gelindi; direnişin büyümesinden, onu yönetememekten ve kontrol edilemez bir kitle hareketinden kaçınan reformist hareketler, sendikalar, kitlenin yönelimini görmezden gelen bir tavırla “1 Mayıs için Kadıköy”ü açıkladılar. Bu açıklama, öteden beri 1 Mayıs alanının Taksim olduğunu savunan siyasî hareketlerin 2025’te de, bir kez daha Taksim’e sırtlarını dönmeleri anlamına geldi. Bir kez daha “kitlelerin” talebine, ihtiyacına göre değil, nesnel dinamiklerin gösterdiği yöne doğru değil kendi dar çıkarlarının gösterdiği yönde hareket etmeyi seçtiler. Taksim’in kazanılması için önce bir irade olmak gerektiğini, arandığı ve çalışıldığı sürece kitlelerin bu iradeyle buluşmasının bir yolunun bulunacağını anlamamakta ısrar ediyorlar. Sonuç olarak Taksim iradesinde buluşanlarla bu buluşmayı reddedenler yüzlerini farklı yönlere döndüler; böylece halkın Taksim iradesine tam bir karşılık verilemediğini, bu açıdan “bölücü” bir tavır sergilendiğini söylemeliyiz.

Örgütsüz halk kitlelerinden istikrarlı bir şekilde gelen Taksim eğilimi beklenmedik değildi. Geçen seneden bu yana bu eğilim artan baskılara, kısıtlamalara koşut güçlenmeye devam etti. Denebilir ki 19 Mart ile birlikte gerçekleşen şey oluşmuş bir iradenin yatağını bulmasından ibaretti. Çünkü geçen yıl da “öncüler” Taksim odaklı olamadıkları ve belirgin bir güzergâh çizemedikleri” halde Saraçhane’de Taksim için kitlelere sirayet eden etkin bir hamle gerçekleşmişti. Süreğenleşmiş ve gelişmeye açık bu eğilimi örgütleyerek güçlendirmek çabasına ağırlık verildikten itibaren Taksim konusunda net olanlarla birlik sağlamak hedeflendi. Söz konusu eğilimin kendini berrak bir biçimde ifade etmesi birçok gençlik örgütünü, 12 sendika ve siyasî kurumu 1 Mayıs alanı olarak Taksim’i sahiplenmeye itti. Partizan da genel politikasına uygun olarak 22 Nisan’da 2025 1 Mayıs’ında Taksim’e yürüme kararını açıklayarak tüm devrimci-demokratik kesimleri ve halkın öncü unsurlarını Taksim yürüyüşüne çağırdı. DİSK-KESK-TMMOB-TTB’nin 1 Mayıs alanı olarak Kadıköy’ü belirlemesinin ardından da halkın Taksim yönelimini gündeme taşımayı sürdürdük. Burada Kadıköy’ü “nitelemekten” öte Taksim’in niteliğini öne çıkarma yöntemiyle hareket ettik. Çünkü Taksim için oluşmuş iradenin bir araya getirilmesi esas hedefimizdi. Bu özel bir Kadıköy tartışması gerektirmiyordu. Taksim iradesini sendikalara taşımak niyetiyle DİSK temsilcileriyle görüştüklerinde üniversite öğrencilerinin tanık olduğu manzara da bu gereksizliği gösterdi. Üniversite öğrencileri gerekli tavrı alıp Taksim çağrısını yinelediklerinde Taksim için yolun tamamen belirginleştiğini söylememiz gerekiyor. Artık yoğunlaşılması gereken Taksim için bir araya gelişin örgütlenmesiydi.

1 MAYIS 2025 TAKSİM TERTİP KOMİTESİNİN KURULMASI

Tertip Komitesinin kurulması bu sürecin önemli dönemeçlerinden biriydi ve sürecin açıktan örülmesi, kitlelerin görebileceği bir güzergâhın oluşması bakımından belirleyici önemdeydi. Bu komitenin oluşması demek ortak hareketin, Taksim için farklı güçlerin birlik iradesinin cisimleşmesi demekti. Uzunca bir süredir çokça birlikten söz edip eylemde birliği sağlayamamakla meşhur örgütlü hareketin bu adımı atması ayrıca değerliydi. Bu nedenle olabildiğince desteklenecek bir komite olması için özel bir çaba içinde olmak gerekiyordu.

Bu sürecin “zaafsız” gerçekleşmediğini de ifade etmeliyiz. Dar grup çıkarlarının ortaklığın, somut olarak Taksim iradesinin önüne çıkarılması bizim için beklenmedik bir zamanda gerçekleşti. Bunun nedeni bu çocukluk hastalığının artık geride kaldığını düşünmemiz değildi elbette. Sürecin özgünlüğünden, sağlanan birliğin dayandığı ihtiyaçtan, Taksim odaklı olmaktan ve birtakım özel sebeplerden kaynaklanan bir beklememek haliydi söz konusu olan.

Sürecin örgütlenmesi çalışmalarında Emek ve Adalet Platformu’nun (EAP) da içinde olduğu birçok kurumla, 1 Mayıs’ta Taksim iradesinde buluşmak ve bu iradeyi yaymak amaçlı görüşmeler yapıldı ve devamında bir toplantı gerçekleştirildi. Bu toplantı öncesinde sözünü ettiğimiz “beklenmedik” zaaf sergilendi.

Toplantıya Taksim çağrısı yapan kurumlar, kolektifler, kulüpler, platformlar ve inisiyatifler davet edilmişti. Bu kolektiflerden biri de Emek ve Adalet Platformu’ydu. Çağrıcı kurumlardan biri olan Partizan, sürece dair diğer çağrıcıların görüşlerini açıklamalarını savunsa da Umut-Sen, toplantı yeri üzerindeki “tasarruf” hakkını gerekçe göstererek EAP’ı toplantıdan çıkardı. Kitlesel-birleşik 1 Mayıs’ın örgütlenmesi için atılan ilk adımda, onlarca kurumun bulunduğu bir zeminde, bu davranışın 1 Mayıs’ın örgütlenme sürecine zarar verdiğini savunduk. Ayrıca EAP’ın kendini savunmak istediğini dolayısıyla tüm kurumların şerhlerini yazılı biçimde iletmeleri gerektiğini vurgulayarak bu konuyu 1 Mayıs sonrasında tartışacağımızı belirttik.

27 Nisan’da aralarında Partizan’ın da yer aldığı çok sayıda siyasî kurum ve parti, mücadeleci sendikalar, gençlik örgütleri ve üniversite dayanışmaları bir araya gelerek 1 Mayıs 2025 Taksim Tertip Komitesi’ni (TTK) kurduklarını açıkladılar. Bu açıklama, Taksim’i kazanacak birleşik mücadeleyi ilan etti.

Çağrı sanal medyada hızla yayılıp sahiplenildi. TTK’nın kurulmasıyla Taksim çağrısı yapan kurumların sayısı arttı. Kurulan temaslar sonucunda üniversite dayanışma gruplarının da örgütlenme sürecine dâhil edilmeleri sayesinde kampüslerdeki tartışmalar genişledi. TTK bileşeni kurumlar kendi üniversitelerinde Taksim’i örgütleme sorumluluğunu üstlenerek bu tartışmaları sürdürdü.

Bu çalışmaların önemli ayaklarından, hatta en önemli ayaklarından olan üniversitelerdeki çalışmalar özel bir değiniyi hak etmektedir. Çünkü burada, başka yerlerde olmayan derecede karalamalarla karşılaşıldı. Taksim iradesine karşı bu düşmanca tutumun nedeni olsa olsa Kadıköy tercihinin hazmedilememesidir, diye düşünüyoruz.

Üniversite Öğrenci Temsil Kurullarında (ÖTK) ağırlıklı olarak Emek Gençliği, TİP’li Öğrenciler ve SOL Genç’in örgütlü olması nedeniyle Taksim eğilimine karşı ciddi bir kara propaganda yürütüldü. Öğrenci gruplarına atılan Taksim-Kadıköy anketleri silindi, öğrenciler “Taksim’e giderseniz öldürülebilirsiniz, farkında mısınız?” denilerek yüzünü Taksim’e dönenler korkutulmaya çalışıldı.

Süreç boyunca Kadıköy çağrısını savunmakta zorlanan kimi hareketler, Kadıköy’ü savunmanın bir yolu olarak Taksim iradesine saldırmayı tercih ettiler. Taksim’e çıkmanın “alan fetişizmi” olduğu, işçi-emekçi gündeminden kopuk olduğu, örgütsüz halkın Taksim’e yürümekten çekineceği, Taksim sloganlarının içinin boş olduğu ve kitlenin Taksim’e gelmeyeceği, kitlenin henüz buna hazır olmadığı gibi argümanlar öne sürdüler. Ancak bu söylemler, halkın 19 Mart’tan bu yana sürdürdüğü ısrarlı Taksim talebi karşısında Kadıköy gibi “izinsiz” başka bir alanın neden tercih edildiğine yanıt olamadı. “19 Mart’ta, Bozdoğan Kemeri’nde direnen, yürümez dediğiniz bu halk değil miydi?” sorusu yanıtsız kaldı. Kitlelerdeki Taksim eğilimini görmezden gelerek farklı bir alana işaret edenlere cevabı yine halk verdi. “İzinli, çatışmasız” 1 Mayıs’a katılım düşük oldu. Bundan daha da önemlisi 1 Mayıs coşkusunun yokluğuyla birlikte katılımcılarda sömürü sistemine, mevcut baskılara, hatta yasaklara karşı varlığı tartışmasız birleşik ve güçlü bir öfke varken bunun dahi örgütlenememiş olmasıydı. Yasaklı bu alanın fiilen açılmasının bir ilerleme olduğunu ileri sürenler olduğunu biliyoruz. Ne var ki bu iddianın oluşmuş ve gelişmiş, nihayet Şişli-Mecidiyeköy’deki yoğun ablukanın karşısına çıkan irade bakımından ne yazık ki boş bir iddia olduğunu söylemeliyiz. “İleriye doğru bu adım” gerçeklikte Taksim’deki iradenin çok gerisindeydi. Kadıköy’e göz yumulmasının nedeninin Taksim iradesi olduğu gerçeğini ihmal eden bu iddia “zevahiri kurtaramayacak” denli zayıf bir iddiadır. “Neden Taksim’de değil de Kadıköy’deyiz?” sorusunun birçok insanın zihnini meşgul ettiğini tahmin etmemek zor olmasa gerek. Kadıköy tercihi bugün hâlâ halk tarafından eleştiriliyor. CHP’nin mitinginde dahi gençler yazdıkları şarkılarla Kadıköy kararını eleştirmeye devam ediyor.

SALDIRILAR VE 1 MAYIS GÜNÜ

TTK, kuruluşunun ardından yoğun baskı ve saldırılara maruz kaldı. Operasyonlar ve gözaltılarla hareket kabiliyeti kısıtlanmaya çalışıldı. Ev baskınlarıyla gözaltına alınanların ardından, basın toplantısında kürsüde bulunan herkes gözaltına alındı. 1 Mayıs günü ise alana girip müzakere için adım atar atmaz Tertip Komitesi ve müzakere heyeti, günün ilk dakikalarında gözaltına alındı.

Tertip komitesi ve çağrıcı kurumlar (Partizan, Halkevleri, Devrimci Hareket, SMİ, Komün, ESP, Umut-Sen) bir araya geldikleri andan itibaren 1 Mayıs’ın en kitlesel şekilde kutlanması üzerine ortaklaştılar. Geçmiş yıllarda Taksim’de yaşanan dağınık pratiklerin aksine, bu kez de geçen yıl olduğu gibi birleşik ve kitlesel bir anlayışta buluştular. Ancak geçen yıldan başka bir biçimde gerçekleşse gene grupların “kendi başına” davrandıkları bir pratik süreç gerçekleşti. Alana çıkar çıkmaz tarzları öteden beri aynı olan kurumların kendi kortejlerini oluşturarak küçük gruplar hâlinde alana girdiği ve gözaltına alındığı bir tabloyla karşılaştık. Kitlelerle buluşma olanak ve olasılıklarını değerlendirmeyi bile tartışmayan bu yaklaşım “kitlesel ve birleşik 1 Mayıs” için doğru bir yaklaşım değildir. Doğru içerikte bir 1 Mayıs’ı kitlelerin kendiliğinden birleşmesine endeksleyen, Tertip Komitesinin engellenmesinden sonra onun görevini ve sorumluluğunu üstlenme tutumu göstermekten uzak bu yaklaşım kitlelerle hareket etme, kitleleri ileriye taşıma anlayışına aykırıdır. Taksim ısrarını ortaya koyan bu hareket tarzındaki anlayış bu 1 Mayıs’ta ortaya çıkan kitlesel ve birleşik bir hareket yaratma olanağını ne görmüş ne de görecek bir bakış açısında olmuştur.

Hem “sıkıntı çıkmadan” kortejimi oluşturayım hem de Kadıköy’e çağırmış olmanın tarihsel sorumluluğunu hafifletmeyi umarak hem Taksim’e hem de Kadıköy’e çağrı yapanlar ise devrimci bakış açısından siyasî bir hata yapmışlardır. Bu hatanın nedeni böyle davranan yapıların Taksim’e yönelmiş kitlesel cüreti görememeleri ya da bu cüreti geç fark etmeleridir. Taksim onlar için devrimci hareketin sembolik hedefi olmakla sınırlı kaldı. Oysa Taksim için 1 Mayıs’a, uygulanan yoğun ablukaya ve reformizmin başını çektiği oportünist çağrılara rağmen bini aşkın insan katıldı. Alanda birleşik bir kitlesel tutumun örgütlenememesi -ki bunun nedenleri vardı ve aşılabilirdi- bu süreç için özel öneme sahip kitlesel cüreti gölgeleyemedi, gölgeleyemez…

Tertip Komitesi’nin, müzakere heyeti ve milletvekilleri ile birlikte eylem başlamadan gözaltına alınması, kitleyi yönlendirmeyi zorlaştırdı.

1 Mayıs günü Taksim iradesi gösteren kitlenin yoğunluğuna ve cüretine karşın birlikte hareket etmeyi başaramayarak güçlü bir çabanın, yasak kıran, barikat yıkan bir sonucu elde edemedik. Bu özelde bizim yetmezliklerimizin, ön çalışmalara da yansıyan zayıflıklarımızın ve kitleleri yönetme, yönlendirme ve genel olarak örgütleme düzeyimizin geriliğinin bir sonucudur. Kuşkusuz oradaki her devrimci hareketin özel zaafları, yanlışları, eksiklikleri önemlidir ve bu sonuçta etkendir. Katkıları kadar katamadıklarıyla da, yetenekleri kadar verdikleri zararla da bu sürecin yaratıcısıdır her biri. Bununla birlikte doğru bakış açısının, doğru kitle çizgisinin öneminin farkında olarak kendi başarısızlığımızın temel olduğunu savunacağız.

Koordinasyon kuramayan onlarca kurum, halkın gözleri önünde işkenceyle gözaltına alındı. Mecidiyeköy Viyadük’ünde bekleyen devrimciler, henüz eylem başlamadan saldırıya uğradı. Henüz başlangıçtaki bu saldırının yönetim kademesini dağıtmasında Tertip Komitesi’nin tedbirsizliği, Müzakere Heyeti’nin arkasına kitle desteğini almadan, erken harekete geçmesi belirleyicidir. Bu saldırılar, kitle daha alana ulaşamadan, açık çağrıda belirlenen saatten (10.30) önce gerçekleşti. Flama ve pankartlardan önce kitlenin bir araya getirilmesini önceleyen bir anlayışla, alandaki kafe, durak ve AVM’lerde eylemi bekleyen topluluklarla temas kurarak ortak bir çıkış örgütlemeye çalıştık. Bu çabaların en azından çağrıcı kurumlar tarafından desteklenmesini bekledik. Devrimci Gençlik Dernekleri, Halkevleri, Emek ve Adalet Platformu, Üniversite Dayanışma Grupları ile çeşitli çıkışlar organize etmek için koordinasyon kurmaya çalıştık. Ancak bu çabalar, bazı grupların alana kendi başına girerek flamalarını ve pankartlarını açması ve bunun saldırı alanını daraltıp kitlenin geri çekilmesine yol açmasıyla sekteye uğradı. Tekli çıkışların önlenmesi yönündeki görüşmelerimiz ise boşa çıktı. Bundan sonra, oluşan bu boşluğun giderilmesi gerekirdi.

Bizim, alandaki başarısızlığımız bu boşluğu giderememekle ilgilidir. Elbette bunun objektif nedenleri de vardı. O sırada ne Müzakere Heyeti ne Tertip Komitesi düzeyinde bir yönetim birimi oluşturulabilirdi. Bundan çok, dağınık bir biçimde de olsa Taksim için harekete geçmiş kitlelerin olabildiğince birleştirilmesi ve ortaya bir irade koymaları için yönlendirilmesi gerekiyordu. Bunun için alanda, hareketli bir biçimde kitle pratiğini izlemek, fırsat kollayarak olabildiği ölçüde kitleyi yasak tanımayan bir anlayışla barikatları zorlamaya ve aşmaya yönlendirmek gerekirdi. Bunu, demokratik eylem anlayışından kopmadan yapmak ise baştan belirlenmiş ve ortaklaşılmış olduğu için özel önemdeydi. Nitekim alanda bu anlayışa uygun davranıldı. Ne yazık ki fırsatlar kısmen de olsa yakalandığı halde beklenen pratik gerçekleştirilemedi…

Eylem başlangıcından saatler sonra, ara sokaklarda 200’ü aşkın kişinin bir araya gelmesiyle birleşik ve kitlesel bir eylem olanağı doğmuşken hızlı hareket etmek gereğine uyulmadığı için, inisiyatifin aynı zamanda doğru zamanlama olduğu bilgisinin zayıflığından ötürü bu başarılamadı. İhbarla noktaya gelen polisin saldırısıyla bu kitle bir kez daha dağıldı ve dağılma esnasında bir kısmı gözaltına alındı. Bu esnada kitleye sonradan katılan, hiçbir temas kurmadığı kalabalığın önüne geçerek pankart açıp ajitasyon yapan hizipçi grup ise, arkasında yalnızca 10 kişinin yürüdüğünü fark edip videolarını çektikten sonra yürüyüşünü sonlandırıp geri döndü.

Bu gibi pratikler birleşik ve kitlesel 1 Mayıs hedefimizin doğruluğuna işaret eder. Çünkü 1 Mayıs günü Şişli-Mecidiyeköy’de başından itibaren gördüğümüz bu türden pratikler -kuşkusuz hizipçi grupta rastlanan tür bunun en pespaye biçimidir, belki de bu nedenle ayrılmalıdır- Taksim iradesinin kitlesel bir karakter taşıdığının görülmesini engelledi. Biliyoruz ki alana Taksim’e yüzünü dönmüş yüzlerce insan geldi ve bu kitle birleşerek hareket etmeyi söz konusu parçalı pratiklerden ötürü başaramadı. Bu pratikler kitlenin uzakta bekleme, gözaltı kaygısı, güvensizlik gibi olumsuz duygular yaşamasına da neden olmuştur. Bu gibi eylemlerde kitlelerle kurduğumuz veya kuracağımız ilişkide bu ayrıntıları önemsemeyi ve anlayarak çözmeyi amaçlamalıyız. Oysa sözünü ettiğimiz eylem tarzında kitleler söz konusu bile değilken aksi biçimde olumsuz duyguların harekete geçmesinde belirleyicidir. Olumsuzlanmaları bu bakımdan özellikle gereklidir.

Anlayışımız bu tür pratikleri doğuran bakış açısının da eleştirisini içermektedir. Bu bakış açısının temel kusuru kendisini kitlelerin yerine ya da kitleleri kendi yerine koymasıdır. Kitlelerle hareket etmenin önemine dikkat çektiğimizde bazen bunun kitle kuyrukçuluğu olarak kavrandığını biliyoruz. Oysa bu anlayışın içinde “kendi politikanı kitlelere taşımak” dediğimiz olmazsa olmaz devrimci görev vardır. “Kitlelerle hareket etmek” bu görev olmadan anlamsızdır ve açıktır ki kitlelerin kendiliğinden hareketinin, politikası olmayan bir devrimci öncüye ihtiyacı yoktur. Bununla birlikte kitlelerle hareket etmek her devrimci politikanın özünü teşkil eder. Kitlesel karakter taşımadıkça politika yazmayan kalem gibidir. Dolayısıyla kitlelerden gelmeyen ve kitlelere taşınmayan politikalarla ilerlemek mümkün değildir. Bu tutumu 1 Mayıs eylem sürecinde tartışabileceğin çok fazla örnek vardır…

Birlikte hareket etme kaygımızın da abartıldığı durumlar yaşadık. Bazen yapılması gereken açıktır; beklenti oluşmuş, hareket için koşullar olgunlaşmıştır. Birlikte eylem bizim inisiyatifimize bağlanmıştır. Danışma, kararı ortaklaştırma eğilimi böylesi bir inisiyatifin önüne geçerse kitleye karşı sorumluluk yerine getirilmemiş olur ki bu yanlış bir pratik olur. Belli bir aşamadan sonra bu tür inisiyatiflerin koşulu oluşsa da eğilim inisiyatifi baskıladı… Eylemin başlatılmasına dair birlikte karar alma eğilimimiz eylemi başlatma noktasında inisiyatifli davranmamıza engel oldu. Polis saldırısının ardından dağılan ve Kuştepe’ye sürülen kitlenin bir kısmı orada faşistlerin polise yol göstermesiyle yeniden gözaltına alındı. Saat 13.00 sularında, komiteyle tekrar koordinasyon sağlayarak alandaki duruma göre yeni bir eylem planlandı. Trump AVM ve Konyalı Camii çevresinde toplanan gençler parça parça alana girmeye çalışıyordu. Viyadük çevresinde toplanan gençler çağrı bekliyordu. Ancak Komite’nin açık çağrısıyla kitlenin bir araya gelmesine çok az kalmışken tekrar eden bir saldırıyla dağılmak zorunda kalındı. Bu açık çağrının zamanlamasındaki hatada bizim de sorumluluğumuz var. Alandaki iletişim sorununa pratik çözümler üretememenin ve olağanüstü koşullar içinde değil de alışılagelmiş davranışları içeren olağan koşullardaymış gibi hareket etmenin sonucunda başarısız bir eylem örgütlemesi yapılmak istendi ve biz de bu hazırlığa uyarak uyarma, düzeltme sorumluluğumuzu ihmal ettik.

Bu bağlamda sürecin eylem öncesindeki örgütlenmesinde yeterince sorumluluk alamadığımızın altını çizmemiz gerekir. Bu durum bizim özellikle, sağlanmış ve süreç bakımdan önem verdiğimiz birliğe karşı sorumluluğumuz olarak eleştirilmelidir. Komitenin koordinasyonu sağlamak için yalnızca 3 gününün olması, alandaki örgütlenmeye olumsuz yansıdı. Bu 3 gün içinde birçok görev yerine tam olarak getirilemedi. Ayrıntılar üzerinde çalışan ve görevler alan dostlarımızın planlamada büyük gayret gösterdikleri açıktır.

İLERİ KİTLENİN SAHİPLENDİĞİ ÇİZGİDEN DAHA İLERİYE

2025 1 Mayıs Taksim deneyimi göstermiştir ki halkın Taksim eğiliminin olmadığını iddia edenler yanılmıştır. Şişli, Feriköy, Mecidiyeköy Merkez ve Levent çevresi, Taksim’e ulaşmak için sokaklara çıkan insanlarla doluydu. Taksim’in fiilî OHAL ve 52 bin polisle kuşatıldığı bir günde, halk 09.00’dan 15.00’e kadar Taksim için yürümeye, “1 Mayıs Alanı Taksim Meydanı’dır” şiarını savunmaya, Taksim’in yolunu açmaya devam etti. Adalet, haklar ve özgürlük talebi kitlelerin yönelimini belirleme devam edecektir. Çünkü cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle kotarılmaya çalışılan belirsizlikler, çalkantılar önümüzdeki dönemde de yaşanacak. Dolayısıyla egemenlerin demokrasiye ve özgürlüğe kapı açmaları için pek bir neden bulunmuyor. Kitlelere daha çok sirayet edecek 1 Mayıs coşkusu önümüzdeki yıl da kaçınılmazdır. Taksim yasağının “yasa dışılığı” ya da gayri meşruluğu konusunda kitleler daha da aydınlatılmalıdır.1 Mayısların bu yasağı aşmak için özel önem taşıdığı üzerinde de durulmalıdır. Çok çeşitli ve yoğun kalabalıkların bir araya geldiği koşullarda bu yasağı aşmak, bu anlamda yasak kırmak mümkündür ve gelecek sene de bu hedef gündemimizde olacaktır.

Bu yıldan öğrenerek önümüzdeki yıl daha güçlü, daha örgütlü ve daha kitlesel bir 1 Mayıs için yürümeli, 1 Mayıs coşkusuna bugünkü mücadelenin zorluklarını aşmanın mutluluğunu katmalı ve gerçek bir kutlama yapmalıyız. Üniversite gençliğinde gördüğümüz coşkunun geniş kitlelere doğru yayılması için görevlerimize daha çok sarılmalı, her deneyimde sorumluluğumuzu geliştirmeliyiz. Taksim kaçınılmaz bir biçimde “yasak kırma alanı” kimliği taşımaya başlamıştır. Bu kimliği anıta takmanın zamanı gelmiştir…

Tags: 1 MayısTAKSİMtaksim tertip komitesi
ShareTweetSendShareScanSend
Önceki Yazı

ABD-Çin anlaştı: Gümrük vergileri düştü

Sonraki Yazı

Gazetemizin 186. sayısı “Korkuyu Değil, Umudu Örgütle” manşetiyle çıktı

Related Posts

Güncel

Gazetemizin 186. sayısı “Korkuyu Değil, Umudu Örgütle” manşetiyle çıktı

12 Mayıs 2025
Pınar Aydınlar
Güncel

Tutsak sanatçı Pınar Aydınlar yarın hâkim karşısına çıkacak

12 Mayıs 2025
Güncel

PKK, kendini feshettiğini ve silahlı mücadeleyi sonlandırdığını açıkladı

12 Mayıs 2025
Dünya

Keşmir Gerilimi: Yeni Bir Savaş Kapıda mı?

10 Mayıs 2025
Güncel

Çalık Holding’ten tazminatını isteyen işçi dövülerek katledildi

10 Mayıs 2025
Güncel

ESP ve SGDF üyeleri kuyu tipi hapishanelere karşı açlık grevine başladı

9 Mayıs 2025
Sonraki Yazı

Gazetemizin 186. sayısı “Korkuyu Değil, Umudu Örgütle” manşetiyle çıktı

Hakkımızda

Yeni Demokrasi’de yer alan yazı, fotoğraf ve haberler kaynak gösterilmek şartıyla kullanılabilir.
Yeni Demokrasi; işçi sınıfı ve emekçilerin, ezilen ulus ve milliyetlerin, geleceksiz bırakılan gençliğin, devrimci tutsakların ve devrimci basının sesidir.

İletişim ve haber göndermek için e-posta adresimiz: [email protected]

2024 Yeni Demokrasi – Yeni Demokrasi’de yer alan yazı, fotoğraf ve haberler kaynak gösterilmek şartıyla kullanılabilir.
Yeni Demokrasi | işçi sınıfı ve emekçilerin, ezilen ulus ve milliyetlerin, geleceksiz bırakılan gençliğin, devrimci tutsakların ve devrimci basının sesidir.

İletişim ve haber göndermek için e-posta adresimiz: [email protected]

  • Anasayfa
  • Güncel
  • Emek
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Kadın
  • Gençlik
  • Çevre
  • Kültür Sanat
  • Yazılar
  • Tüm Haberler

Sonuç yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Anasayfa
  • Güncel
  • Emek
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Kadın
  • Gençlik
  • Çevre
  • Kültür Sanat
  • Yazılar
    • ANALİZ
    • ANI – ANLATI
    • BİLİM
    • ÇEVİRİ
    • İZLENİM
    • KADIN
    • KOLEKTİF DOĞRULTU
    • MAKALE
    • MEŞA AZADÎ
    • POLİTİK – GÜNDEM
    • TARİHSEL BELLEK
  • Tüm Haberler

Copyleft 2020, dizayn yeni demokrasi
İletişim ve haber göndermek için e-posta adresimiz:[email protected]