Demokrasi ve özgürlük için barikatları yıkarak harekete geçen gençlik, toplumsal harekete büyük bir cesaret aşıladı. Gençliğin yarattığı hareketin cesareti, CHP’yi dahi günlerce sokakta kalmaya, kalabalıkları sokakta oyalamaya mecbur bıraktı. CHP, bir yandan kitlelerin öfkesiyle uyumsuz görünmemek, dahası bu öfkeye hak verir görünmek için hareketin “yoksulluğa, anti demokratik uygulamalara, özgürlüklerin kısıtlanmasına” karşı olduğunu söyleyip gerçekleştirdiği mitinglere gençlik eylemlerinde belirginleşen etiketleri yapıştırdı. Böylece CHP, kitlelerin sistem karşısında geliştirdikleri demokratik ve süreğenleşebilir politik tutumu kendi potasında eriteceğini ve sistemin sınırlarını zorlayacak düzeyde ileri gitmesini engelleyeceğini umdu. Egemen sınıf partilerinin kendi aralarındaki çelişki ne kadar yoğunlaşırsa yoğunlaşsın devlet düzeni onların sınırlarıdır ve kitlelerin karşısında onlar bu sınırları korumakla sorumlu olmaktan vazgeçmezler; geçemezler…
CHP ve Özgür Özel’in meydanlardaki keskin söylemi oluşan toplumsal hareketin gücünü AKP-MHP ile pazarlık konusu yaptığı gerçeğini karartmamalı. İBB’ye kayyım atanmaması da bu biçimde yürütülen pazarlığın bir ürünüdür. Bu pazarlıklar hareket pasifize edildikçe, sistem içinde tutuldukça güçlenerek devam edecektir. CHP oluşan hareketi kırarak, sistem içinde tutarak egemenler nezdinde güven kazanma peşindedir. Bu onlar için bir yönetme başarısı, aynı zamanda güç kazanma olanağıdır. Gençliği ve halkı canından bezdiren yoksulluk, ifade özgürlüğüne yönelik yasaklar, hak gaspları, faşist abluka ve belirsizlikle dolu bir gelecek karşısında; çözüm olarak seçimler, imza kampanyaları ve seçim gemisinin yelkenini şişiren parti mitingleri gösterildi. Harekete geçen kitlelerin dağınık ve örgütsüz yapısı, AKP-MHP’de yoğunlaşan öfkesi onların taleplerinin eylem çizgisi eğiliminin kösteklenmesi için bir fırsata çevrilmiştir.
Mart ayının ortasından nisana devreden ve 1 Mayıs hazırlıklarına doğru evrilen hareket 1 Mayıs’ın örgütlenme aşamasında bölünmeye çalışılmıştır. CHP’nin ekseninde olan DİSK, TMMOB ve onların ortağı olan KESK ve TTB mart ve nisan eylemleri boyunca on binlerin “Taksim’i özgürleştirme” eğilimini yok sayarak 1 Mayıs için Kadıköy’ü tercih etmiştir. Geçen yıl kitlelerin hareket halinde olmayan ve belirginleşmeyen Taksim eğilimine rağmen Saraçhane’de Taksim’e kapı aralamaya çalışan bu kurumların, kitlelerin Taksim’i özgürleştirmek için kavgaya hazır olan gerçekliğinden korkarak hareket ettiğinden söz etmek gerekiyor. Kitlelerin harekete geçen ve onu güçlendirerek özgürlüklerini genişletmeye yönelen tutumu, 1 Mayıs vesilesiyle hem parçalanmak hem de teskin edilmek istenmiştir. CHP’nin ve tüm sarı sendikal aparatlarının 1 Mayıs tavrı sinsi, riyakâr ve devletin çıkarlarını esas alan bir niteliğe sahiptir. Halkın öfkeyle dolu mücadele isteğinin 1 Mayıs’ta daha da kabarmasını bir tehdit olarak gören CHP ve onun eksenindeki sendikalar, işçi-emekçi ve gençliğin birliğini aldıkları tavırla bölmeyi tercih etmişlerdir. Buna karşı bilhassa gençliğin kitlesel Taksim eğilimi bir dizi mücadeleci sendika ve içinde Partizan’ın da olduğu devrimci-demokratik güçlerin oluşturduğu tutumla “1 Mayıs Taksim Tertip Komitesi” hayata geçmiştir.
Devletin 1 Mayıs öncesi operasyonlarla engelleme çabasına, Taksim’e çıkan tüm yolların kapatılmasına rağmen binlerce insanın Taksim iradesi ile kavgaya girmesi engellenememiştir. Kitlelerin devrimci enerjisi tüm baskı, işkence ve yasağa rağmen Taksim yürüyüşüyle 1 Mayıs’a damga vurmuştur. Kadıköy’de sarı sendikacılığın ve reformistlerin ruhsuz ve kitlelerden korkan kutlamalarına karşı Taksim tüm gündemi işgal edip yönlendirmeyi başarmıştır. Son yıllarda Taksim için en kitlesel ve mücadeleci 1 Mayıs gerçekliği ortaya çıkmıştır.
Halkın ve bilhassa gençliğin sokaklarda, meydanlarda hak arayışı mücadelesinin sınırlanma çabası 1 Mayıs’ta, Taksim iradesine çarpmıştır. CHP kendine yönelen saldırıyla ortaya çıkan toplumsal hareketi zapt edip dağıtmaya ve sistem içinde tutmaya yoğunlaşırken AKP-MHP blokunun saldırı dalgalarından kurtulamıyor. CHP egemen sınıflara güven verip klik dalaşında güç edinmeye çalışırken dalga dalga devam eden saldırılar durmuyor. İBB’ye gerçekleştirilen ikinci operasyonla İBB bürokrasisi adeta çökertilme noktasına gelmiştir. Tayyip Erdoğan açık bir şekilde cumhurbaşkanlığı hayali kuran kim varsa “telef” edeceğini açıklayan bir pervasızlıkla saldırı dalgalarını hazırlıyor. Yaşanan saldırı dalgasının AKP’yi güçlendiren sonuçlar üretmediği söylenmelidir. Ancak buna rağmen AKP saldırmaktan başka bir çare bulamamaktadır. Zira ekonomik kriz büyümekte, Suriye ve bölgede yaşanan gelişmeler istediği düzeyde ilerleyememekte, Rusya-ABD ve ABD-Çin emperyalistleri arasındaki gerginlik saflaşmaya uygun hizalanmayı dayatmaktadır. Bu durum Tayyip Erdoğan ve AKP’yi daha güçlü olmaya zorlamaktadır. Yönetme sorunu büyüdükçe saldırı dalgası daha da artmaktadır. Saldırılarının dozunu artırmaya kendini zorunlu görmektedir. Buna uygun olarak CHP Genel Başkanı Özgür Özel’i hayata gözlerini yuman Sırrı Süreyya Önder’in cenaze töreninde yumruklamaya kadar götürmüştür. Bu saldırıyı AKP-MHP blokunun genel saldırı kampanyasının bir parçası olarak görmemek faşizmin siyasal tarihinden bihaber olmak demektir.
AKP-MHP blokunu saldırı için seçtiği yer de önemlidir. Bir taşla iki kuş vurma siyaseti uygulamaktadır. Sırrı Süreyya Önder, Abdullah Öcalan ile başlatılan sürecin ana aktörüydü. Devlet erkanın bir yıl önceye kadar vebalı muamelesi yaptığı Sırrı Süreyya Önder’e riyakârca övgü dizerken cenaze töreninde Özgür Özel’i yumruklatıyor. Devlet Bahçeli’nin 22 Ekim 2024’de bölgesel gelişmelerin sonucu olarak başlattığı Kürt hareketiyle barış hamlesi gelinen noktada bir ilerleme kaydedebilmiş değildir. Devlet Bahçeli ve Tayyip Erdoğan Kürt hareketinin bir an önce kendisini tasfiye etmesi aksi halde devletin demir yumruğunun devreye gireceği tehditleriyle süreci hızlandırmaya çalışıyor. PKK fesih için Abdullah Öcalan’ın kongreye etkin şekilde katılmasını şart koştu, gerekli hukukî adımların atılmasını defalarca ifade etti.
Son olarak Rojava Qamışlo’da gerçekleşen Kürt Birliği ve Tutum Konferansı’nda Suriye’nin geleceğine dair oluşan federatif yapı iradesi oluştu. Bu gelişmeye ilk tepki Bahçeli’den geldi. Bahçeli “YPG’nin 10 Mart’ta Colani ile yapılan mutabakatı ihlal ettiğini, Suriye Arap Cumhuriyeti’ne silahları bırakarak tabi olması gerektiğini” söylerken DEM Parti’yi bu Konferans’a tepki göstermeye davet etti. Suriye’de HTŞ, Alevi ve Dürzileri katliamdan geçirmeye yönelirken Kürtlerden silah bırakmasını beklemek hiç kuşkusuz olmayacak duaya âmin demektir. Suriye’deki gelişmeler Kürtler için daha güçlü fırsatlara yol açıyor. Suriye bitmek bilmez çatışmalar ve kaçınılmaz bir parçalanma süreci içine sürükleniyor. Bu tabloda Kürt hareketinin tüm parçalarda silah bırakması eşyanın doğasıyla uygun değildir. Parçalanmaya doğru giden Suriye’de Arap egemenliğinin kaldığı yerden devam etmesini ummak ancak kanlı bir savaşa hazırlanmak anlamına gelmektedir. Hiç kuşkusuz Türk devleti böylesi bir seçenek için de fırsat kollamaktadır. İsrail ile Suriye üzerindeki rekabeti de İsrail’in parçalanmış Suriye yaklaşımına karşı TC’nin Arap cumhuriyeti bütünlüğünün bir şekilde sürdürülmesi arasındadır.
Faşist diktatörlük hem içeride hem de bölgede süreci yönetmeye dair ciddi sorun yaşamaktadır. Klik mücadelesi kızışmakta, Kürt hareketiyle uzlaşma ve barış süreci tehdit altındadır. Özgür Özel’i Sırrı Süreyya Önder’in cenazesinde yumruklatma bu nedenle her iki kesime de verilmiş mesaj niteliğine sahiptir.
Gelişmelerin seyri durgunluğa değil hareketliliğe gebedir. Kitlelerin sokaklara akan iradesi aynı zamanda kurtuluş için örgütlenme, dağınıklığı giderme arayışına içkindir. Devrimci görev ise çok saçaklı gelişmeler ve mücadele seyri içinde örgütlenme ve kurtuluş mücadelesini güçlendirmenin olanaklarının genişlediğini kavramaktır. Taksim tutumu bunun bir ürünüdür. Kitle içinde çalışmaları yoğunlaştırmak, onlardan öğrenerek yaratıcı şekilde mücadele araç ve biçimlerini oluşturmayı zorunlu kılmaktadır. Gelişmeler devrimin sorunlarını çözmeye, örgütlenmenin ve mücadelenin gerekliliğini daha güçlü kavratmaya fırsatlar sunmaktadır.