30 Temmuz, Çarşamba
Yeni Demokrasi Gazetesi
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Anasayfa
  • Güncel
  • Emek
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Kadın
  • Gençlik
  • Çevre
  • Kültür Sanat
  • Yazılar
    • ANALİZ
    • ANI – ANLATI
    • BİLİM
    • ÇEVİRİ
    • İZLENİM
    • KADIN
    • KOLEKTİF DOĞRULTU
    • MAKALE
    • MEŞA AZADÎ
    • POLİTİK – GÜNDEM
    • TARİHSEL BELLEK
  • Tüm Haberler
Yeni Demokrasi Gazetesi
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Görüntüle

Anasayfa » Kesişimsellik ve Proleter Bakış*

Kesişimsellik ve Proleter Bakış*

5 Temmuz 2025
içinde ÇEVİRİ, Yazılar
Facebook'ta PaylaşX'te PaylaşWhatsappTelegram
Google Haberler Google Haberler Google Haberler
ADVERTISEMENT

Bir Adivasi kadınına bakalım. Genel olarak söylemek için değil ama hadi, Paniya kabilesinden gelen bir kadının durumuna bakalım. Kerala’daki Adivasiler arasında onlar en alt düzeydedir. Yani, onun açısından bakıldığında, Paniya kabilesine ait biri olarak, o kabileden biri olarak etnik ayrımcılıkla karşı karşıya kalır. Sosyal ayrımcılık ve aşağılanma sorunları vardır. Kadın olması nedeniyle yaşadığı sorunlar, erkek şovenizminin neden olduğu sorunlardır. Bu sadece dış dünyada değil, kendi kabilesinin içinde bile erkek egemenliği vardır.

Şimdi, o bir çalışan kadın olabilir. Yani bir işçi olarak birçok başka sömürü ve denetim sorunuyla da karşı karşıya kalacaktır. O kadar çeşitli baskı ve sömürü yaşamaktadır ki… Dolayısıyla, bütün bunları yaşadığında bunun altında yatan sebep nedir? Nedir bu?

Onun bireyselliğini oluşturan tüm sosyal ilişkiler topluluğu baskı içerir. Çünkü bu ilişkiler, burada var olan sömürücü sosyal sistemin parçasıdır. Bu sistem tarafından sosyal ilişkiler olarak yaratılmış, sürdürülmüş ve yeniden üretilmişlerdir. Bu sömürücü sistem, özü itibarıyla baskıcıdır. Varlığının her zerresinde baskı barındırır. Dolayısıyla, bu sosyal sistemin içindeki tüm sosyal ilişkiler mutlaka bir baskı boyutu içerir.

Yani daha önce verdiğimiz örnekte, Paniya kadın örneğinde, o topluluktan bir erkek, özellikle de dış toplumun etkileri nedeniyle erkek egemen zihniyete sahip olacaktır; bir erkek olarak ayrıcalıklar yaşayacaktır. Dolayısıyla oradaki ilişki, onunla o kadın arasındaki ilişki, bir baskı yönü taşır. Bir yandan bu adam bir Paniya olarak etnik baskı yaşar. Bir işçi olarak sömürüye maruz kalır. Ama bir erkek olarak, ailedeki kadınlarla veya toplumdaki diğer kadınlarla olan ilişkilerinde kendisine özel bir konum ve ayrıcalıklar verilir. Bu da baskıcı bir konumdur. İşin özü budur.

Kişi bunu fark edebilir ve bundan kopabilir. Bu kaçınılmaz değildir. Ama kendiliğinden olan şey budur. Bu bir baskı ilişkisidir, sınırlı da olsa. Bir yandan baskıya uğrarken, diğer yandan baskı uygulamak; bir yandan sömürüye uğrarken, diğer yandan sömürücü olmak… Böyle bir karmaşıklık vardır burada, daha önce de belirttiğim gibi. Çünkü bireyin özü, sosyal ilişkilerin bir toplamıdır; bu karmaşıklık da oradan doğar.

Dolayısıyla bu karmaşıklık ele alınmalıdır. Farklı baskı biçimlerini ve farklı sömürü biçimlerini tanımamız gerekir. Başkalarının yaşadığı baskı ve sömürüyü de kendi yaşadıklarımız kadar anlamamız gerekir. Ancak o zaman yaşadığımız baskıdan veya sömürüden kurtulabilir, buna karşı verilen mücadelenin parçası olabiliriz.

Bu anlayışı ortaya koyan bir feminist görüş vardır. Buna kesişimsellik denir: Kesişimsel feminizm. Bu anlayış, kesişimsellik içindeki bir eğilimin görüşüdür. Tüm eğilimler bu görüşe sahip değildir.

Peki burada kesişimsellikten ne kastediliyor? Farklı yönlerin birbiriyle ilişkisi, hepsinin birlikte var oluşu… Bir kişinin durumu yalnızca tek bir yönüne bakılarak anlaşılamaz. Ancak her yönüne bakıldığında bir kişinin durumu anlaşılabilir. Dolayısıyla kadınların yaşadığı koşulların, maruz kaldıkları baskının bu şekilde anlaşılması gerekir.

(…) Peki, meseleye çok yönlü bakmak yeterli midir? Bu nasıl çözülebilir, nasıl ele alınabilir? Birden fazla yönü olduğunu bilmek, bunu çözmek için yeterli midir?

Çünkü daha önce de belirttiğim gibi, bu farklı türden sosyal ilişkiler —bireyin özünü belirleyen sosyal ilişkiler topluluğu— var olan toplumda, bir sömürü toplumunda, egemen sınıfa hizmet etmek üzere vardır. Bu ilişkiler yaratılmış, egemenlerin çıkarları doğrultusunda sürdürülmüş ve yeniden üretilmiştir. İşin özü budur. Onların niteliğini belirleyen de budur. Birçok yönü olduğu tartışma götürmez ama belirleyici olan budur: Onlar, sömürücü ve baskıcı sosyal sisteme hizmet ederler. Egemen sınıfa hizmet ederler.

(…) Dolayısıyla eğer bu durum bütünsellik içinde ele alınacaksa, eğer amaç bu farklı baskı biçimlerinden kurtulmaksa, o zaman bunu gerçekleştirebilecek bir bakış açısına ihtiyaç vardır. Son tahlilde, egemen sınıfla yüzleşebilecek, onun doğasını teşhir edebilecek, sınıfla mücadele edebilecek bir bakış açısı… Bu da sınıf meselesini gündeme getirir.

Ancak o zaman bu yapılabilir, ancak o zaman bu ortadan kaldırılabilir. Birileri bu meseleyi ele alıyor olabilir, müdahale etmeye çalışıyor olabilir; bu sistemin her yerine nüfuz etmiş olduğunu bilerek… Ama hâlâ bu sistemin içindedir, sistem içinde kalmaya mecburdur.

Bunun aksine, bu sistemin bu tür sosyal ilişkilerin sebebi olduğunu kabul edip onu ortadan kaldırmak, tüm baskıcı sosyal ilişkileri yok etmenin temel gereğidir. Buna ulaşmak için belirleyici olan, sınıf duruşudur. Proleter duruş, bakış açısı ve yöntem gerekir. Bu belirleyicidir. Onun ideolojisi bu konuda belirleyicidir.

Neden? Marks’ın işaret ettiği bir şey var: Proletarya son sınıftır. Proletarya, sömürüyü en saf biçimiyle yaşayan sınıftır. Kapitalizm, her türden ve her araçla sömürüyü kullanır. Hiçbiri dışlanmaz. Ne işine yarıyorsa onu kullanır. Ama esasen, kapitalist sömürü, sermayenin sömürüsü, başka bir forma ihtiyaç duymaz. Ekstra bir zorlama gerekmez. Çünkü işçi, emek gücünü satarak bu sömürüye rıza gösterir.

(…) Bir kapitalist için çalışıp çalışmamak işçinin kararına bağlıdır. Emek gücünü satıp satmamak işçinin özgürlüğündedir. Kime satacağına da karar vermekte özgürdür. Yani görünüşte bir özgürlük vardır. Ancak işçi, emek gücünü herhangi bir kapitaliste satmaya karar verdiği anda, emek gücü satıldığı andan itibaren artı emeği sömürülmeye başlanır. Kapitaliste bu fırsat verilmiş olur. İşçi bunu kendi iradesiyle yapar —toplumsal koşullar onu zorlamasına rağmen.

Bu yüzden Marks şöyle der: “Bu, en saf sömürü biçimidir.” Proletaryanın kurtuluşu, tüm sömürü biçimlerine karşı mücadeleyle mümkündür. Tüm baskı biçimlerine karşı insanlığın tümünün özgürleşmesiyle mümkündür. Proletarya için kurtuluş ancak bu şekilde olur. Marks bunu vurgular.

Daha önce söylenenlere dönersek: Farklı sosyal ilişkilerden söz ettik. Tüm sosyal ilişkilerin baskı içerdiğinden… Bunların doğası böyledir ve bu durum bir bütün olarak ele alınmalıdır. Bu, kesişimselliğin görüşüdür. Bu, proleter bakış açısıyla da benimsenebilir. Ama ötesine geçerek, bunu nasıl ortadan kaldıracağız? Yalnızca proleter bakış açısı bunun yolunu gösterebilir. Kesişimsel feminizm bu sonuca ulaşamaz çünkü kendi sınıfsal karakteri bu konuda sınırlıdır.

Bu bağlamda Marks’ın komünist devrim anlayışına bakalım. Marks’ın devrimle ilgili söylediklerine bakalım. Proleter devrim için yazdıklarına bakalım: Tüm sınıf ayrımlarını, bunlara dayalı üretim ilişkilerini, bunlara karşılık gelen tüm sosyal ilişkileri ortadan kaldırmalı ve bu ilişkilere denk düşen tüm düşünceleri devrimci biçimde dönüştürmelidir.

Yani devrimci bir düşünsel dönüşüm sağlanmalıdır. Komünist devrim budur. Buna dikkat etmeliyiz. Bu ya da şu değildir. Yalnızca işçilerin yaşadığı sömürüyü ortadan kaldırmak değildir. Tüm sınıf ayrımları… Tüm üretim ilişkileri… Bunlara karşılık gelen tüm sosyal ilişkiler… Tüm bu ilişkilerle birlikte düşüncelerin devrimci dönüşümü…

Marksizm, proleter devrimi her zaman bu kapsayıcı biçimde görmüştür. Bu yüzden halk içi çelişkilerle düşmanla olan çelişkiler arasında ayrım yapabilir —Mao’nun yaptığı gibi. Mao, halk içi çelişkilerin ikna, tartışma yoluyla çözülebileceğini belirtmişti.

Son bir şey daha: Mao demişti ki, halk içi çelişkileri ele alırken —bir örgüt içinde ya da dışında— “birlik–mücadele–birlik” ilkesiyle yaklaşılmalıdır. Yani birliğe dayanarak başlanmalıdır. Bu bir halk meselesidir. Bu yaklaşımla yola çıkmalıyız. Halkın birliği vardır. Dolayısıyla böyle bir birlikten yola çıkmak, uzlaşmak anlamına gelmez. Hatalara göz yummak, onları görmezden gelmek ya da kabul etmek anlamına gelmez.

Orada mücadele etmeliyiz. Bu birlikten hareketle, bunu akılda tutarak o hatalarla mücadele etmeliyiz. Peki, o mücadeleyle ne amaçlanmalı? Daha güçlü, daha yüksek bir birlik. Çünkü bu hatalar birliğimize engeldir. Bu nedenle onlardan kurtulmak daha iyidir. Onları ortadan kaldırmak gerekir. Bu, daha güçlü, daha sağlam, daha yüksek bir birliğin inşasına zemin hazırlamalıdır.

Yani halk içi çelişkilere yaklaşımımız bu olmalıdır. Ne kadar ağır ya da kötü olursa olsunlar, bunlar ele alınmalı halkın birliği korunarak… Halkı birleştirerek sömürücü, baskıcı egemen sınıflara ve onların devletine karşı durabiliriz.

*Hindistanlı Maoist teorisyen K. Murali’nin (Ajith) kesişimsel feminizm anlayışı ile proleter bakış arasındaki farkı anlattığı sunumunu okurlarımız için Türkçeye çevirdik.

Tags: ajithfeminizmproleter
ShareTweetSendShareScanSend
Önceki Yazı

AYM, Ortakaya’nın yaşam hakkının ihlal edildiğine hükmetti

Sonraki Yazı

İHD: “Hasta tutsaklar Aktaş ve Gurban serbest bırakılsın”

Related Posts

Yazılar

Borçla Ekilen Hacizle Biçilen Tarım

29 Temmuz 2025
ANALİZ

Mülksüzleştirme Kıskacı ve Çevre Hareketi

27 Temmuz 2025
Yazılar

Geleceksizliğe İtilen Dersim Gençliği

26 Temmuz 2025
Yazılar

Suriye’de Denge Sağlanamıyor HTŞ, Çetevari Saldırılarını Sürdürüyor

25 Temmuz 2025
POLİTİK - GÜNDEM

Silah Susar, Bölgesel Hesap İlerler

24 Temmuz 2025
Yazılar

Sınıf Analizi, Devrimi Kavramanın Temel Biçimidir

23 Temmuz 2025
Sonraki Yazı

İHD: "Hasta tutsaklar Aktaş ve Gurban serbest bırakılsın"

Hakkımızda

Yeni Demokrasi’de yer alan yazı, fotoğraf ve haberler kaynak gösterilmek şartıyla kullanılabilir.
Yeni Demokrasi; işçi sınıfı ve emekçilerin, ezilen ulus ve milliyetlerin, geleceksiz bırakılan gençliğin, devrimci tutsakların ve devrimci basının sesidir.

İletişim ve haber göndermek için e-posta adresimiz: [email protected]

2024 Yeni Demokrasi – Yeni Demokrasi’de yer alan yazı, fotoğraf ve haberler kaynak gösterilmek şartıyla kullanılabilir.
Yeni Demokrasi | işçi sınıfı ve emekçilerin, ezilen ulus ve milliyetlerin, geleceksiz bırakılan gençliğin, devrimci tutsakların ve devrimci basının sesidir.

İletişim ve haber göndermek için e-posta adresimiz: [email protected]

  • Anasayfa
  • Güncel
  • Emek
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Kadın
  • Gençlik
  • Çevre
  • Kültür Sanat
  • Yazılar
  • Tüm Haberler

Sonuç yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Anasayfa
  • Güncel
  • Emek
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Kadın
  • Gençlik
  • Çevre
  • Kültür Sanat
  • Yazılar
    • ANALİZ
    • ANI – ANLATI
    • BİLİM
    • ÇEVİRİ
    • İZLENİM
    • KADIN
    • KOLEKTİF DOĞRULTU
    • MAKALE
    • MEŞA AZADÎ
    • POLİTİK – GÜNDEM
    • TARİHSEL BELLEK
  • Tüm Haberler

Copyleft 2020, dizayn yeni demokrasi
İletişim ve haber göndermek için e-posta adresimiz:[email protected]