26 Nisan’da Diyarbakır’da kurulan Uyuşturucuyla Mücadele Platformu’nun temsilcisi Murat Kan ile uyuşturucunun gençler ve tüm toplum üzerindeki etkisi, bununla mücadele yöntemleri üzerine röportaj yaptık. Platformun uyuşturucuyla mücadele politikasını ve çalışmalarını anlatan Murat Kan uyuşturucunun da bir sistem sorunu olduğunu belirtiyor.
Murat Kan’la yaptığımız röportajı ilginize sunuyoruz.
Yeni Demokrasi: Öncelikle merhaba. Uyuşturucu kullanımı birçok şehirde artış gösterdi. Diyarbakır da bu şehirler arasında yer alıyor. Kullanım yaşı düştü. Sadece kullanımı değil, ticareti üzerinden de yozlaşma arttı. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Murat Kan: Son yıllarda hem uyuşturucunun satışında hem de kullanımında ciddi bir artış var. Kuşkusuz bu problem sadece Amed ile ilgili bir problem değil. Biz de platform olarak bu konuda sadece Amed ile ilgili araştırmalar ya da saha çalışmaları yapmıyoruz. Dünyanın farklı coğrafyalarında ve Türkiye’nin metropol kentlerinde de bu konuya dair kaygıya yol açan rakamlar var. Bu konuda son dönemlerde yapılan kimi araştırmalardan birine ilişkin verilecek bir bilgi dahi geldiğimiz durumu gözler önüne seren bir bilgi. Dünyanın şu anda dolar ve petrolden sonraki üçüncü büyük ekonomisi uyuşturucu ve bununla elde edilen kara para ekonomisi. Bu yaklaşık 1,2 trilyon dolarlık bir rakam. Bunun adı; şu anda küresel hegemonik güçlerin yaşadığı ekonomik krizi aşmada uyuşturucu ve kimi madde türlerinin ciddi bir yerinin olduğudur. Bu kaos ve kriz halini aşmada ve rant düzenini sürdürmede uyuşturucudan elde edilen gelir ciddi bir paya sahip. Bu belgelerle ve kaynaklarla ispatlanabilecek bir durum. Bir başka konu ise dünya ülkelerinin bir kısmının -Kolombiya, Meksika, Afganistan gibi- “narko-ekonomi” dediğimiz uyuşturucunun ticaretine bağlı bir ekonomilerinin oluşudur. Bir diğer konu ise savaş ve savaşların yarattığı çürüme ve yozlaşmadır. Savaşlar ciddi bir ekonomiyi gerektirir. Dünyanın farklı coğrafyalarında yürütülen savaşlarda devletlerin önemli oranda savaşın hem ekonomisini oluşturmada hem de rantı konusunda uyuşturucuyu ciddi bir ekonomik argüman olarak kullandığı bir gerçek. Bu da zamanla hem toplumun çürümesine yol açtı hem de savaşın ihtiyaçlarının karşılanmasında gayri meşru yol ve yöntemlere zemin sundu. Özel savaşın yayılıp yaygın bir biçimde kullanılmasında da bu argüman önemli bir yere sahipti. Bugün de aynı işlevi gören bir durumda. Kürt coğrafyasında yıllarca sürdürülen savaşın finansı uyuşturucu ve özel savaşın diğer argümanlarıyla sağlandı. Bu aslında uyuşturucunun neden bu denli yaygınlaştığının anlaşılması açısından önemli bir done. Egemen sistem bunu politik bir strateji olarak halklara dayatmakta ve halkları bir yandan bununla etkisizleştirmeye çalışırken diğer yandan da kontrol edilebilir bir toplum hedefini de bunun üzerinden gerçekleştirmektedir.
Yeni Demokrasi: Devlet tüm imkanlarıyla Kürdistan coğrafyasında halkı, özellikle halk gençliğini kuşatma politikası izliyor. Bu politikanın bir ayağı uyuşturucu. Ancak uyuşturucunun tek müsebbibinin devlet olmadığı, yerli iş birlikçilerin varlığıyla somutlaşıyor. Sizce bunun nedeni nedir?
Murat Kan: Bu alan ciddi bir rant alanı. Yoksullaşan her toplum için bu argüman kullanılmak için müsait. Türk egemen sınıfı ve devleti de bunun farkında. Yoksulluk, toplumsal çürüme ve yozlaşma, kendine ve toplumsal değerlerine yabancılaşmanın yarattığı en önemli sonuçlardan biri bu argümanın yaygın bir şekilde kullanılmasıdır. Yani egemenler kendi geçmişlerini ve halkların toplumsal gerçekliğini hem iyi tahlil eder hem de iyi deneyimlerler. Buna göre de uygun argüman, yol ve yöntemlerle yönelerek toplumu etkisizleştirmeyi amaçlarlar. Toplum benliğine yabancılaştığı, kimliğini ve aidiyet duygusunu yitirdiğinde artık bütünlüğünü kaybetmiş olur. Böylesi bir toplum bütün hastalıklara açıktır. Egemen sistemin toplumu bu hale getirerek amaçladığı aslında mücadele edemeyen bir toplumsal gerçek inşa etmektir. Bilirsiniz, toplumsal gerçeklikler inşa edilmiş gerçekliklerdir. Şu anda da gelişecek halk hareketlerine ve alternatif mücadele ve toplumsal hareketlere karşı egemen devlet ve özel savaş rejimi Kürdistan’da bu türden yönelimlerle sonuç almaya çalışmaktadır.
Yeni Demokrasi: Gençler neden uyuşturucu kullanımına ve ticaretine yöneliyor? Bu yozlaşmanın nedenlerini nasıl açıklıyorsunuz?
Murat Kan: Gençlik dediğimiz kesim aslında toplumun geleceğidir. Bu geleceği inşa etmek ciddi bir duruşu gerektirir. Zihniyet olarak kendisini geliştirememiş, toplumsal kimliğini ve bilincini oluşturamamış toplumların gençleri de toplumsal gerçekliklerini yaşarlar. Bu gerçeklik de dediğimiz gibi egemen olanın inşa ettiği bir gerçekliktir. Bu gerçeklikte içinden geldiği ve kendisinin bulunduğu topluma dair bir şey yoktur. Bulunduğu yer aslında özü itibarıyla kendisine yabancılaşmadır. Gençlik konumundan dolayı her türden yönelime açıktır. Yaşamda ve girdiği ortamlarda aklını başından alabilecek o kadar faktör vardır ki. Ben bazen bunu ultraviyole ışınlarına benzetirim. Bu etkiler o kadar güçlüdür ki bunun etkisini sınırlayacak ve engelleyecek bir ortam şarttır. İşte gençliğin bulunduğu ortam bu türden bir ortam ve gençliğin bu sorunlara karşı çözüm üretmesi ya da güç getirebilmesi ciddi bir bilinç ve örgütlenmeyi gerektiriyor. Bilinçten yoksun haliyle post-modern bir dünya gerçekliğinde gençliğin savrulacağı aşikâr. Bugün gençliğin geldiği yer öyle bir yer. Gençliğin hayalleri var, geleceğe dair beklentileri var. Ayrıca kaygıları var, gelecek korkuları var. Post-modern dünya gençliğin zihniyet dünyasını ve ahlakî değerlerini yerle bir etti. Düşünemeyen, tepki veremeyen, kendisi olamayan, teknoloji bağımlısı bir gençlik yarattı. Bunun yol açtığı en önemli şey mutluluğu ve huzuru uyuşturucu vs. gibi nesnelerde aramak. Örgütlü olamayan bir toplum içinde gençlik bu türden yönelimlere karşı duramaz. Maddi imkânsızlıklar, gelecek kaygısı onları emekten uzaklaştırdığı gibi kolay yoldan zengin olmaya yöneltir. Gençliği buna iten, bunların dışında birçok faktörden de söz edilebilir. Ancak bu çerçeve kanımca yeterli.
Yeni Demokrasi: Geçtiğimiz haftalarda birçok STK’nın ve siyasî örgütün bir araya gelmesiyle Uyuşturucuya Karşı Mücadele Platformu’nun kurulduğu duyuruldu. Platformun amaç ve hedeflerinden bahseder misiniz?
Murat Kan: Şiyar Be! Platforma Tekoşîna Li Dijî Tiryakê/Uyanık Ol! Uyuşturucuyla Mücadele Platformu olarak 26 Nisan tarihinde bir deklarasyon ile kuruluşumuzu ilan ettik. Hiç kuşkusuz bu platformun kuruluşu bir ihtiyaçtan kaynaklandı. Uyuşturucu sorunu yıllardır toplumun kanayan bir yarası. Toplumun önemli bir kesiminin şikayet ettiği ama bu konuya dair de somut bir adım atamadığı bir dönemi yaşıyoruz. Toplumsal bütünlüğün parçalandığı, toplumsal sorunların kangrenleştiği bir dönemde böylesi bir konuya halkımızın, toplumun dili olma adına söz söyleyebileceğimizi düşünerek bu işe giriştik. Bazen zamanın ruhunu yakalamak önemli. Zamanın ruhu da dönemin mücadele dili de biraz farklılaştı. Toplumsal sorunlar mücadelenin genel gidişatını da etkileyen bir hal aldı ve toplumun farklı kesimlerinin ortak sorunu olmaya başladı uyuşturucu. Şimdiye kadar yok muydu bu sorun? Tabii ki vardı. Ama kangrenleşen bir hal aldı bu sorun şimdilerde. Bu soruna yol açan birçok neden var aslında. Ancak sorun özü itibarıyla bir egemen sistem sorunu. Bu nedenle de kaynağını sistemin kendisinin oluşturduğu bu soruna karşı örgütlü, toplumun farklı kesimlerini kapsayan bir örgütlenme modeli bir zorunluluktu. Bu sorunu evinde, ailesinde yaşayan, hisseden birileri olmanın dışında topluma karşı sorumluluk duyan, çevresini ve kendisini bu sorundan dolayı rahat hissetmeyen herkesin dili olmayı da amaçlıyoruz. Dünyanın hemen her yerinde güncelliğini koruyan bu soruna karşı bir ‘toplumsal savunu’ olarak böyle bir platformun kurulmasını elzem gördük. Sizin de sorunuzla altını çizdiğiniz gibi bu amacımızı gerçekleştirmek için Amed’teki bir grup demokratik kurum bir araya gelerek böylesi bir çalışmanın startını verdik. Belirttiğimiz gibi platforma dâhil olan arkadaşlar hem yıllardır bu alanda demokratik mücadele veren hem de bu konuya dair söz söyleyebilecek birikim ve yetenekte olan arkadaşlardı. Demokratik kitle örgütlerinin öncülüğünde bir araya gelen bu aktivist arkadaşların bir kısmı bu konuya ilişkin akademik birikim ve bilince sahip olan arkadaşlardı aynı zamanda. Toplumun bütün katmanlarını etkileyen, aynı zamanda sosyolojik-politik bir sorun olan bu soruna dair bir toplumsal bilinç oluşturma, bir farkındalık yaratma ihtiyacı aynı zamanda bu platformun kuruluşunu da belirleyen bir diğer önemli faktör oldu.
Yeri gelmişken kampanyanın amaçlarına dair de birkaç şey söylemekte fayda var. Kuşkusuz biz bu kampanya ile bu konuya dair bütün sorunları kendi başımıza çözebileceğimiz iddiasında değiliz. Ancak bizce çok önemli olan ve kampanyanın temel amacı olarak belirtilebilecek birkaç konuyu da vurgulamakta yarar var. Kampanya bir toplum savunusudur. Bir toplum kırım sistemi olarak kendisini yaşamın her alanında örgütlemeyi amaçlayan bu toplum kırım sistemine karşı “dur” diyebilmek örgütlü bir mücadele ve demokratik bir toplumun inşasından geçer. Bu nedenle toplumsal bütünlüğünü yitirmiş, kendisine ve benliğine yabancılaşmış, kendisi olmaktan çıkmış bir toplum kapitalist modernite güçlerinin sürekli ön gördüğü, hayalini kurduğu ve yaratmayı amaçladığı bir toplum olarak karşımıza çıkar. Bu kampanya bir yönüyle bu yönelimlere karşı örgütlü bir toplum ve mücadele arzusunun, amacının dışavurumudur da aynı zamanda. Uyuşturucu, fuhuş, kumar gibi kimi nesnelerin ve özel savaş uygulamalarının toplumu bozan, bütünlüğünü parçalayan, toplum üzerindeki yıkıcı etkilerini sınırlayan, gideren bir bakış açısıyla toplumu güçlendirmeyi amaçlayan bir amacımız var. Kampanya toplumsal bilinç oluşturan, farkındalık yaratan, kendisine ve içinde bulunduğu topluma karşı sorumluluk bilinci ve duygusuyla hareket eden bir toplumu; gençlik, kadın ve bireyi de amaçlıyor. Toplumsal dayanışmayı ve ortaklaşmayı önceleyen kent yaşamının toplumda ve bireyde yarattığı tahribata karşı kendisini içinden geldiği toplumun ahlakî politik değerleriyle inşayı amaçlayan bir bilinç oluşturmayı ve kamuoyunu duyarlı kılmayı da amaçlıyor. Hiç kuşkusuz önleyici ve koruyucu tedbirler başta olmak üzere rehabilitasyonu da amaçlayan ve buna dair farklı kurumlarla ortaklaşmayı önüne hedef koyan bir bakış açımız var. Ama öncelikle herkesin bir söz söyleyebileceği bu konuya dair bir kamuoyu yaratmak ve örgütlü bir tepki geliştirmek çalışmamızın temelini oluşturuyor
Yeni Demokrasi: “Şiyar Be!” kampanyası kapsamında yürüttüğünüz çalışmalar nelerdir? Halkın ve özel olarak da halk gençliğinin bu çalışmalardaki rolü ve katılımı nasıl?
Murat Kan: Bu platform yaklaşık 6 aylık bir çalışma sonrası bir yürüyüşle kendisini deklare etti. Bu, 6 aylık bir hazırlık sonrası gerçekleşen bir süreçti. Platform olarak bu konulara dair bir tartışma ve hazırlık süreci yaşadık. İlk etapta bu konuda yapılmış kimi çalışmaları inceledik. Demokratik kitle örgütlerinin, yerel yönetimlerimizin ve SAMER (Sosyo Politik Saha Araştırma Merkezi) saha çalışmalarına dair genel bir tartışma ve bilgilenme sürecini yaşadık. Bu bizde konuya dair ciddi bir bilinç oluşturdu. Düşündüğümüzden daha büyük, toplumu bütünüyle sarmalayan bir sorunla karşı karşıya olduğumuzun farkına vardık. Bu bizde daha örgütlü ve mücadele eden bir bakış açısına yol açtığı gibi, neler yapılabileceğine dair de genel bir kanı oluşturdu. Bir nevi yol haritamızı belirledik. Uyuşturucu konusunda özellikle de Amed’in bir resmi çizilmişti. Biz de bu doğrultuda yol haritamızı belirledik. Neler yapılabileceğimizi tartıştık. Kimlerle ortaklaşabileceğimizi tartışıp buna dair kararlaşmalara gittik. Ayrıca bu çalışmaya dair nasıl bir strateji oluşturabileceğimiz konusunda hem kendi içimizde hem de kentin bütün dinamikleri, demokratik kitle örgütleri ve sivil toplum kuruluşlarıyla ortaklaşmaya karar verdik. Bu süreçlere dair planlamalar yaptık. Planlamalar doğrultusunda kentin dinamiklerinin çoğu ile ortaklaşıp bir tartışma yürüterek önerilerini alıp desteklerini istedik ve katılımları yönünde bir talepte bulunduk. Bu süreç aynı zamanda uyuşturucu konusunun kentin ortak sorunu olduğuna dair de önemli bir bilince yol açtı. Herkesin tepkili olduğu bu konuda tepkilerin ortaklaşmasının önemi bir kez daha kendisini hissettirdi. Çünkü egemen sistem aynı zamanda toplumun bütün davranış ve tepkilerini çıkarları doğrultusunda belirleyen ve şekillendiren bir sistem. Bizim de aynı şekilde egemen sistemce bu denli kontrol altına alınmaya çalışılan bu davranış ve tepkileri aynı şekilde örgütleyip başta uyuşturucu olmak üzere fuhuş, kumar, bahis vs. konularda ortak bir savunu ve de ortak bir mücadeleye dönüştürmemiz bir zorunluluk halini aldı. Bu doğrultuda görüşmeler yürüttük. Kimi stratejik planlamalar yaptık, çocuk evleri gibi. Çalışmamızın henüz başlangıcındayız. Kendimizi bir yürüyüş ve deklarasyonla duyurduk. Olumlu tepkiler aldık bu süreçte. Geç kalındığına dair birçok şey konuşuldu haklı olarak. Biz de onun bilincinde ve farkındaydık, farkındayız da. Yürüyüş sonrası bu çalışmanın sürekliliğinin sağlanması ve katılımların arttırılması bizim açımızdan çok önemliydi. İlk yürüyüşümüzün ses getirdiği ortak bir kanıydı. Bunu sürekli kılmak bizim açımızdan çok önemliydi. Buna dair planlamalar yaparak kentin bütün dinamiklerini de katabileceğimiz yürüyüşle, etkinlikler düşünüyoruz. Ve en önemlisi de halkımızla ortaklaşarak, halka giderek, halkın bu konulara dair düşüncelerini alarak bu süreci halkımıza, toplumun kendisine mal ederek yürütmeyi amaçlıyoruz.
Halk ile ortaklaşmak çalışmamızın ana eksenini oluşturuyor. Hangi tepki olursa olsun halk ile ortaklaşmadan yürütülmesi düşünülemez. Bu sorun halkın sorunu. Dolayısıyla da halk bu sorunu çözecektir. Çözüm gücü halkın kendisidir. Bu nedenle de bizim halk ile ilişkilenmemiz bir zorunluluktur. Ön hazırlık aşamasında ağırlıklı olarak çalışmayı kentin farklı dinamikleriyle ortaklaşarak yürüttük. Bu deklarasyona önemli oranda da yansıdı. Tepkiler farklı toplumsal kesimlerden geldi. Ancak asıl görevimizin şimdi başladığının da farkındayız. Uyuşturucu ile mücadele ederken aktüel, entelektüel kimi tartışmalar da yürüteceğiz hiç kuşkusuz. Bu ve benzeri konuların egemen sistemle bağını değerlendiren akademik kimi etkinlikler de yapacağız ama salt bunlarla yetinecek bir çalışma düşünmüyoruz. Temel stratejimiz sahaya inerek örgütlü bir tepki ortaya koymak. Bunu yaparken de toplumun farklı kesimlerinin sosyo-kültürel düzeyini dikkate alarak onlara göre bir yol yöntem izlemek olacaktır. Ancak burada bizim için esas olan şey bu konuda doğrudan halkımız ile ilişkilenmek olacaktır. Onların yaşadıkları sorunları dinlemek, bunlara dair bir söz söylemek bizim olmazsa olmazımız olacaktır. Ayrıca bu sorundan zarar görmüş ailelerimizle de görüşerek hem sorunlarına dair ortaklaşmak, aynı zamanda mevcut durum üzerinden bu aileleri uygun şekilde yönlendirmek, yeri geldiğinde onları da bu çalışmalara dahil etmek bizim için önemlidir. Bunları başardığımız oranda halk ile doğru bir şekilde ilişkileneceğimizi söyleyebiliriz. Bunun için de kentin bütün dinamikleriyle ortak hareket edeceğiz. Politika da demokratik siyaset de burada rolünü oynayarak işlevsel kılınacaktır. Kısacası halk ile ilişkiler bağlamında düşünüldüğünde daha işin başındayız. Mayıs ayına dair bu türden planlamalarımız oldu. Bu planlamalar önümüzdeki süreçte halkın katılımı ile yaşamsal kılınacak ve uygulamaya geçecektir. Çalışmalarımızı farklı gruplara ayırarak tekrardan vurgulamakta yarar var. Çalışmamızın bir boyutunu önleyici ve koruyucu tedbirler olarak nitelemek yerinde olacaktır. Çalışmalarımızın temelini bu çalışmalar oluşturacaktır. Farkındalık oluşturma ve bir toplumsal bilinç yaratmak için bu çalışmaları yürüteceğiz. Saha çalışmalarımızın önemli bir boyutunu bu oluşturuyor. Mahalle çalışmaları, park ve farklı mekânlarda yürütülecek kültürel ve toplumsal etkinliklerin tümü bu kapsamda değerlendirilebilir. Ayrıca bu konuya dair seminer, sempozyum, çalıştay gibi etkinlikler planlayarak konuya dair genel bir bilinç oluşturmayı amaçlıyoruz. Ayrıca mahallelerimizde çocuk evleri inşa ederek hem çocuklar için oyun alanları oluşturmayı hem de bu çocukların pedagojik ihtiyaçlarını da karşılayacak bir çalışma yürüteceğiz.
Kentin farklı ilçe ve bölgelerinde hem farkındalık yaratmak için yürüyüşler yaptık hem de broşürler dağıtarak halk ile teması amaçladık. Bu çalışmalarla aynı zamanda kimi parklarda da çadırlar kurarak hem toplumsal bilinç oluşturabilecek bir ortamı ön gördük hem de kimi kültürel ve sanatsal etkinlikler yaptık. Ayrıca hem Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi bünyesindeki madde bağımlılığı birimindeki arkadaşlar hem de Eğitim Sen ve SES gibi sendikalardan bu konuya dair bilinç oluşturma adına forum ve sunu gibi destek amaçlı programlar planladık. Gayet ilgi de vardı halk cephesinden. Olumlu geri dönütler de alıyoruz benzer çalışmaların kentin merkez ve dış ilçelerinde de yapılması yönünde. Kent dışında da benzer platformların kurulmasına dair talepler var. Bunun giderek yaygınlaşacağını, halktan da daha fazla destek göreceğini düşünüyoruz.
Yeni Demokrasi: Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Murat Kan: Konuya dair söylenecek çok şey var aslında. Ben son olarak şunu söyleyerek bitirmek istiyorum. Bu sorun hepimizin ortak sorunu. Bunun çözümü de toplumun kendisidir. O halde hepimiz farkında olalım, kendimizi bilelim ve ŞİYAR BE (Uyanık Ol) ile kentimizde açılan bu yeni sayfayı destekleyelim. Beraber olalım, örgütlenelim, kendimiz olalım. Yarın kentin sokakları ŞİYAR BE sloganı ile dolsun, yoksa uyuşturucu tacirleri ile dolacaktır sokaklarımız, mahallelerimiz.