Mevcut problemin görülmesi ve bunun üzerinde tartışmanın yürütülmesi olumlu bir durumdur. Ama yürütülen tartışmaları anlamlı kılacak olan şey, bu yönlü ortaya çıkarılan pratik sonuçlardır. Eğer ortada tartışmaya paralel olumlu sonuçlar yoksa bu olumsuz bir durumdur. Bu durumda ya doğru noktalarda tartışmadığımız ya da tartışmalarımıza uygun bir pratik izlemediğimiz düşünülebilir. Hiç şüphesiz ki tartışmalarımız yetersiz olabilir. Kavrayış düzeyimiz mevcut tıkanıklıkları aşacak çözümler sunmada geri kalabilir veya ortaya çıkardığımız olumlu sonuçlara uygun bir pratik duruş sergileyemeyebiliriz. Bu soruları ve ihtimalleri daha da çoğaltmak mümkündür. Yine tüm yetmezliklere ve yetersizliklere rağmen, sorunun görülmesi ve tartışılması çözüm için sistemlilik kazanmasa da pratik çabalar içine girilmesi, gelecek açısından ortaya konulan bir irade beyanıdır. Bu durum önemsenmelidir. Ve özellikle pratiğe dönük adımlara daha bir nitelik kazandırılmalıdır. Pratik; kararlarımızın testi, eksikliklerimizi görmenin en yalın durumudur. Dolayısıyla kitle çalışması, kitlelerle ilişki sürdürüş biçimimizi sürekli sorgulamalıyız.
Pratik içinde yürütülecek sorgulamalar her zaman gerçeklere daha yakın sonuçlara ulaşmamıza hizmet eder. Bu bakış açısına uygun olarak hareket ettiğimizde yapmamız gereken ilk iş; her bölgedeki faaliyetçilerimizin kitlelerle ilişkilerde karşılaşacağı somut sorunları tespit etmek ve ona göre ortaya bir hareket planı çıkarmaktır. Buna ön bir hazırlık da diyebiliriz. Ön hazırlığın kolektif bir tarzda yapılması ve alana giden faaliyetçilerin daha donanımlı kılınması, sorunlara dair bilgilendirilmesi planlamanın ilk adımının asgari düzeyde atılması anlamına gelir. Hiç şüphesiz böylesi durumlarda hesaba katılmayan, öngörülmeyen bir dizi sorunla karşı karşıya kalmak mümkündür. İşte tam da burada karşımıza uygulayıcıların önderlik, yaratıcılık kapasiteleri çıkıyor. Çünkü sorunların çözümünde ortaya konulacak yaratıcı ve ısrarcı tutum, engellerin aşılmasını kolaylaştırır. Yani kitle çalışmalarımızda verdiğimiz her sözün, yaptığımız her propagandanın arkasında durmalıyız. Kitle toplantılarında pratiğe dönük alınan kararları mutlaka uygulamalıyız. Kararları alıp uygulamamak, verilen sözlere uygun davranmamak kitlelerle aramızdaki ilişkileri bombalamak anlamına gelir. Bu anlamıyla kitlelere dönük çalışmalarımızda, o anda kulağa hoş gelen ama altı boş her türlü söylemden kaçınmalıyız. Uygulanabilir kararlar almak ve uygulamak kitleleri mücadeleye yakınlaştırmak ve örgütlemek için bize büyük avantajlar sağlar. Bugün ileri kitlelerin dahi devrimcilere ve komünistlere karşı güvensizlik beslemeleri, yapılan çağrılara karşı esasta sessiz kalmaları pratik başarısızlıkların, yerine getirilmeyen veya pratikle uyumlu olmayan söylemlerin yıllardan beridir yaratmış olduğu tahribattır. Gelinen aşamada bu ve benzeri olumsuzluklara sürekli dikkat çekmek pek bir anlam ifade etmiyor. Tüm enerjimizi tüm gücümüzü değiştirme, olumsuzlukları aşma noktasına yöneltmeliyiz. Dönemin ve sürecin ihtiyacı budur. Var olan nesnel koşullar bu yönlü devrimci hamleler için uygundur. Dolayısıyla kaybettiklerimizi yeniden kazanmak, daha büyük kazanımların yolunu aralamak için yoğun bir emek ve atak bir pratik içine girmeliyiz. Ve bu pratik yaşanacak genel değişimlere ayna tutacak, birçok gerçeği de görmemizi sağlayacaktır.
Diğer önemli noktalardan biri ise, yukarıda altını çizdiğimiz pratik duruşa uygun olarak kitleleri somut sorunları üzerinde mutlaka ama mutlaka tartışma süreçlerine katma gerçeğidir. Onlar adına düşünme onlar adına karar verme yerine; tartışma ve karar süreçlerine onları katma çabası ana prensibimiz olmalıdır. Temel sorun birçok meseleyi tartışmaktan çok, öncelikli olan sorunların tartışılmasını sağlamak ve çözümü için ortaya güçlü bir irade çıkarmaktır. Elde edilecek her pratik başarı, yeni hamlelerin zeminini hazırlar. Kitlelerin kendine güven duymalarını sağlar. Ve en önemlisi de ortaya çıkan davranış birliğidir. Pratik birliği, bencil, bireysel çıkarlar temelinde ezilenler arasında oluşan güvensizliklerin giderilmesinin en büyük panzehiridir. Kitle çalışmasında edilgenlik ve kendiliğindenci tutumlar tüm faaliyetleri sakatlar. Dolayısıyla planlı çalışma, çalışmalarda ısrarcılık, koparıcı yaklaşımlar olmazsa olmazdır. Bu bir özgüven sorunudur. Bu yüklenilen misyonun, yapılan işin önemini ve ciddiyetini kavrama sorunudur. Bu demektir ki, kitle çalışmalarında niteliğin yükseltilmesi, bizim niteliğimizden, sorunlara vakıf olma düzeyimizden bağımsız değildir.
Sorunlara ne kadar vakıf olursak, propaganda ve ajitasyon çalışmalarımız da o kadar etkili olur. Sorunların çözümüne dair genel söylemlerden çok ortaya daha somut daha anlaşılır çözümler sunma imkânımız artar. Bu da propaganda hedefi olan güçlerin ikna olma ve sürecin içinde yer alma zeminini güçlendirir. Bu demektir ki, kadro ve militanların niteliğinin yükseltilmesi tüm çalışmalarımızın başarı çıtasının yükseltilmesi anlamına gelir. Ama şu da bir gerçek ki; ortada teorik, politik bir gerilik varsa kitleleri ikna etme gücünde bir zayıflığın olması kaçınılmazdır.
Propaganda edilen güçleri ikna etmek için ortaya her zaman ikna edici veriler sunmak ve sunulan verilere uygun bir yaşam tarzı ve duruş sergilemek zorunludur. Nereden bakarsak bakalım önümüze asgari düzeyde ideolojik, siyasal donanımlı, örgütsel tecrübeli bir militan gerçekliğinin yaratılması çıkıyor. Dolayısıyla tarihsel misyonumuzu ve sorumluluğumuzu doğru kavramalıyız. Haklılığımız ve meşruluğumuzdan aldığımız güçle her türlü saldırılara ve zorluklara karşı savaşma kudretini göstermeliyiz.