Ese Yaylası şehitlerinin; Proletarya Partisi’nin 4. Genel Sekreteri Mehmet Demirdağ ile Ümit Çağlayan San, Ümit Dinler, Dilek Konuk ve Duran Salman’ın şehit düşüşünün 22. yılındayız. Sınıf mücadelesindeki zorlu yürüyüşte; sadece şehitlerimizin yaşamlarından-mücadelelerinden öğrenmenin ötesinde, onların yaşadığı tarihsel süreçlerin bütünlüklü bir tahlilini yapmak, onları yas tutarak-ağıtlarla anarak değil, yürüdükleri yolda coşkuyla-umutla-ısrarla-kararlılıkla yürümek durumundayız.
Şüphesiz ki Mehmet Demirdağ yoldaş, Proletarya Partisi’nin, onun yaşadığı süreçteki engebeli yolları katediş sürecinde, izi silinemeyecek adımların önderliğini yaptı. Mehmet Demirdağ yoldaş, nerede-neden-nasıl varolduğumuzu, hedeflerimizi; atılan her adımda unutmadan, unutturmamanın mücadelesini vererek, ilerlemiş-ilerletmiştir. Kişileri ve partinin içinden geçtiği süreci değerlendirirken; bu gelişmeleri dünyadaki-ülkemizdeki ve Proletarya Partisi’ndeki değişimleri birbiriyle bağı içerisinde ele almıştır. Eksiklikleri-zaafları-yanlışları-suçları değerlendirirken; bunların hepsini ideolojik-politik-örgütsel kökenleriyle birlikte, neden-sonuç ilişkisi içerisinde çözümlemiştir. Nihayetinde; sadece bilen-yapan bir kişi olarak kendini değil, partinin değerlerini öne çıkarmış, partiyle bütünleşen bir değer haline gelmiştir. Proletarya Partisi’nin darbelendiği, nedenler ve sonuçların kişilere bağlanma eğiliminin güçlü olduğu bir dönemde kıstasını; “…. Sınıflar varolduğu müddetçe bunların ürünü çatışmalar, çelişmeler varolacaktır. Bu çelişmeler kendisini KP içerisinde de çeşitli biçimlerde gösterecektir. Önemli olan bu çelişkileri çözebilmek için komitelerimizin/organlarımızın kolektif bir çalışma tarzıyla harekete geçirilebilmesi ve çözülen her çelişkinin yerini yeni çelişkiler alacağından bunların da çözülebilmesi için bu kolektif çalışmanın sürekliliğinin sağlanabilmesi, yani kurumsallaşılmasıdır. Bu olmayınca ne olacaktır? Bugün hemen hemen her işimizde olduğu gibi işler kişiler üzerinden çözülmeye çalışılacaktır. İşin altından kalkamayanlar ya işe yaramaz diye nitelendirilecektir ya da işin altında kalıp mücadeleyi kendileri bırakacaklardır. O anlık işin altından kalkanlar ise (o anlık diyoruz, çünkü her iş kişilerce çözülebilse örgüte gerek olmazdı) kahramanlaştırılıp, tapılacak kişiler haline getirilecektir” biçiminde çözümlemiştir. Ardından da; bizi bu gerçekliği sürükleyen sebepleri-engelleri, gerek içimizdeki çalkantıları, gerekse burjuvazinin saldırılarını, bu saldırılardan etkilenme düzeyimizi, bunları aşma yönelimimizi belgelemiştir. Burjuvazinin saldırılarını ve içimizde “parti kadrosu” etiketiyle geçinenleri; kişisel bir saldırıya girmeden, kişileri hedef almadan, ideolojik-politik-örgütsel duruşumuzun geçmişten bugüne izlediği rotayı çözümleyerek; “Bu parti düşmanı akımların içinde, en şekilsizi ve bu özelliğiyle yığınların devrimci bilincini duru tutma çabasında partiyi en çok çaba harcamak zorunluluğuyla karşı karşıya bıraktıran biçimi tasfiyeciliktir.
Mehmet Demirdağ yoldaş; Proletarya Partisi’ne, zorlu süreçlerin kökenlerini, bu süreçlerin hangi yol-yöntemlerle aşılmak zorunda olduğunu, bu zorunluluğun bilincine ulaşmamızın olmazsa olmazımız olduğunu, kapsamlı araştırma-incelemelerle, bunlardan süzülenlerin pratiğiyle katkı olarak kazımıştır. Şehitlerimizin, İbrahim’den Mehmet’e tüm önderlerimizin parti tarihine kattıkları değerleri sahiplenmenin tek yolu; tıpkı onlar gibi Proletarya Partisi’ne kenetlenerek, onlardan öğrenerek ilerlemeye devam etmekle mümkündür. Bunun dışında olan; her renkten-her tondan haykırışlar, Parti dışılığı öğütleyen, tasfiyeci pratiği yaygınlaştırmaya çalışan, parti ve devrim kaygısı yerine, sınıf mücadelesinden kaçmanın kılıfını gerekçelendirmeye çalışan pratikler olacaktır. Parti tarihimizde, bunların niceleri görülmüştür. Hepsinin akıbeti de; parti dışılık, düzeniçilik olmuştur. Aksi mümkün değildir. Kazanan ise; partiyi sürekli ayakları üzerine dikme gerçekliği olmuştur. “Ya kızıl kanımız toprağa akacak, ya kızıl bayrağımız doruklarda dalgalanacak” sloganıyla Proletarya Partisi’nin şehit düşen 4. Genel Sekreteri Mehmet Demirdağ ile Ümit Çağlayan San, Ümit Dinler, Dilek Konuk ve Duran Salman’ı bir kez daha anıyoruz; yürüyüş sürüyor, and olsun ki yorulmayacağız!
*Bu yazı Yeni Demokrasi Gazetesi’nin 14 Kasım 2019 tarihli 48. sayısından alınmıştır.