Van Tekstil Kent’te faaliyet yürüten Gündüz Nakış fabrikası, işçilere yönelik işten atma saldırısı, mobbing ve taciz saldırılarıyla gündeme geldi. Deri Dokuma ve Tekstil İşçileri Sendikası ‘nın (DERİTEKS) örgütlendiği fabrikada, 31 Mart’ta pandemi bahanesiyle fabrikada çalışan işçilerin neredeyse tamamı işten atıldı. Gazetemize konuşan işçiler, tacize ve mobbinge maruz kaldıklarını, fabrika yönetiminin erkek egemen düşünceyle tacizcileri savunduğunu ifade ettiler. Gündüz Nakış’ta çalışan ve tacize uğrayan kadın işçi ile Mahmut Enücür isimli işçi ve DERİTEKS Eğitim ve Örgütlenme Uzmanı Veysel Arslan ile bir söyleşi gerçekleştirdik.
İsminin yayınlanmasını istemeyen kadın işçi fabrikanın çalışma ortamını şu şekilde anlatıyor: “İş yerinde mobbing, ayrımcılık çok fazla vardı. Taziyemiz olduğu zaman bile hiçbir şekilde izin verilmiyordu. Yemekler ve çalışma koşulları çok kötüydü. İş yerinde verilen yemeklerden ve çalışma ortamındaki sağlıksız koşullardan kaynaklı iç kanama geçirdim ve hastaneye kaldırıldım. 1 hafta boyunca işe gidemedim. Raporum olmasına rağmen sürekli işe gelmem konusunda baskı yapıldı.”
“SENDİKALI OLDUĞUM İÇİN SALDIRIYA UĞRADIM”
“Patron sendikalı işçilere karşı daha baskıcıydı. Sendikalı olmak bizim en doğal hakkımız olmasına rağmen bize düşman gibi davranıyor ve ayrım yapıyordu. Sendikalı olduğum için saldırıya uğradım, sözlü hakaret ve tehditlere maruz kaldım ve iftiraya uğradım. Patron sendikalı işçileri toplayıp baskı uygulayıp vazgeçirmeye çalıştı. Sendikasız işçileri biz sendikalı işçilere düşmanlaştırdılar. Sendikasız işçiler tarafından takip edildim ve saldırıya uğradım. İş yerinde sendikalı olan kadın çalışan sayısı azınlıktaydı. Benim sendikayı bırakmam konusunda baskı yaptılar, para teklif ettiler, sendikalı olmama karşı beni vazgeçirmeye çalıştılar. Patron biz sendikalılara karşı aşağılayıcı davranıyordu. Hâl ve hareketlerinden bunu belli ediyordu.” diyerek yaşadıkları baskıyı anlatan kadın işçi, kadınlara yönelik sözlü tacizleri ve tacizcilerin yönetim tarafından korunduğunu da ifade etti.
Kadın işçi, fabrikada yaşanan tacizi ve baskıları şu şekilde anlattı: “31 Mart’ta koranavirüs bahanesi ile sendikalı-sendikasız tüm işçileri işten çıkardılar. Sendikalı olduğum için belli ‘belli gerekçeler’ ile sürekli hakkımda tutanak tutuldu. Bu tutanakların gerekçelerini sorduğumda elle tutulur bir cevap alamadım. Bu denli bana karşı düşmanca yaklaşımlar içerisindeydiler. İşten çıkarılamama rağmen tutanak tutmaya devam ettiler.
Benimle birlikte birçok kadın fabrikanın muhasebecisi Hanifi Teymuroğlu ve vardiya amiri Serhat Bozkurt tarafından sözlü ve psikolojik tacize maruz kalıyorduk. Vardiya amiri çalışırken sürekli yanımıza gelip iş çıkışı birlikte vakit geçirmemiz için psikolojik baskıda bulunuyordu. Bununla yetinmeyip yine bu davranışlarını süreklileştirerek açık açık sözlü tacizde bulunmaya başlamıştı. Karşı duruş sergilediğim zaman şaka yaptığını söyleyerek durumu kapatmaya çalışıyordu. Gidip şikayetçi olduğumda fabrikanın erkek egemen tutumu başgösterdiği için erkeği savunarak benim iftira attığımı söyleyip hakkımda tutanak tuttular.
Sabah vardiyasının olduğu bir gün yemek dönüşünde vardiya amiri Serhat Bozkurt çok rahat bir biçimde yanıma gelerek kameranın olmadığı bir yere çekti. Ve üzerimde baskı kurarak yaptığı tacizi neden şikayet ettiğimi, bir daha böyle bir şeyi dillendirmemem gerektiğini ve kendisinin şaka yaptığını yineleyerek durumu örtbas etmeye çalıştı. Karşı duruş sergilediğim için özür dileyerek durumu kapatmaya çalıştı. Aslında yaptığı tacizi kabul etmesine rağmen patronların işçilerin yanında ‘insanlık halidir, böyle durumlar olabilir’ diyerek tacizciye hiçbir şey yapmazken bana tutanak tutup tacizciyi savundular ve olayı ört bas etmeye çalıştılar. Kendi çıkarları doğrultusunda ekonomik olarak zayıflamak istemedikleri için olayı kapattılar.”
“KIZLARINIZ SENDİKAYA SEVGİLİ BULMAK İÇİN GİDİYOR”
Gündüz Nakış’ta çalışan ve sendikalı olduğu için işten atılan Mahmut Enücür isimli işçi de patronun sendikayı öğrendikten sonra işçileri çeşitli bahanelerle işten atmaya çalıştığını ve baskı yaptığını ifade etti.
Mahmut Enücür işçilerin yaşadıkları baskıları şu şekilde ifade etti:
“Gündüz Nakış patronu sendikalı olduğumuzu öğrendikten sonra bize tavırları çok değişti adeta bir düşman gibi davranmaya başladı. Ben sendikalı olmadan önce idari kadroda görev yapıyordum, patron bize ‘şu sendikalılara mahalle baskısı yapın, görev yerlerini değiştirin’ diyerek hatta tuvalete girip çıkanların arkasından elemanlar göndererek; orda sigara içen olursa veya olmasa dahi tutanak tutturarak insanları işten soğutup bırakması için elinden geleni yaptı.
Kadın arkadaşlara çok farklı tehditler savurdular. Fabrika yönetimi kadın işçilerin ailelerini arayarak “kızlarınız sendikaya sadece erkeklerle sevgili olmak için gitmişler” demişlerdir. Sendikasız yani patronun akrabaları olan işçiler ise sendikalı olanlara karşı düşman gibi patron tarafından doldurulmuştur. Sürekli bana ‘Eğer sendikadan vazgeçmez iseniz ben burayı kapatırım ve siz sendikalı olduğunuz için kimse sizi Van’da işe almaz’ diyerek tehdit ediyordu.”
“PUSULAMIZ, BİRLİK, MÜCADELE, ZAFER”
DERİTEKS Eğitim ve Örgütlenme Uzmanı Veysel Arslan da işçilerin yaşadığı baskıları ve örgütlenmede yaşadıkları zorlukları şu sözlerle ifade etti:
“Bundan yaklaşık 15 ay kadar önce İstanbul, Denizli ve Van’da nakış sektöründe üretim yapan Gündüz Nakış isimli firmanın Van şubesinde çalışan işçiler, uğradıkları haksızlık, hak kayıpları ve yaşadıkları birçok sorunun çözümü için sendikamız DERİTEKS’e başvurdular. Amaçları iş yerinde yaşadıkları sorunlara hukuk çerçevesinde çözüm bulmaktı.
Zaten bölge olarak örgütlenmede çok ciddi sıkıntılar yaşamaktayız. Bölgenin kendine has kimi özellikleri zaten örgütlenmeyi iki kat zorlaştırıyorken patronların fütursuz saldırısı işi bir o kadar daha zorlaştırmaktadır. Feodal bağların güçlü olması, aşiret ve aile büyüklerinin sözü geçmesi gibi etkenler nedeniyle işçiler hak kayıplarını alenen görse bile aile büyüğünden onay almadan nerdeyse örgütlenme imkânsıza yakın hale gelmektedir.
Örgütlenmede genelde anayasal hak olmasına ve açıkça yürütüldüğünde bir sakınca olmaması gerekirken maalesef ki bizler örgütlenmede yetki sayısına ulaşıncaya kadar örgütlemeyi gizli yürütmek zorunda kalıyoruz. Zaten çok zayıf olan sendikal örgütlenme ve yasalardaki zorluklar karşısında bir de bu gibi durumlarla uğraşmak zorundayız. Gündüz Nakış’ta da sendikal örgütlenme çalışması Aralık 2019’da açığa çıkmıştır. Duyulur duyulmaz Gündüz Nakış patronu sendikamıza ve üyelerimize düşmanca tavırlar takındı. Tehditler, mobbing, tutanaklar yağmur gibi yağmaya başladı. Fabrikanın kurulduğu günden o güne kadar tutanak sayısı yüzde 1000 oranında arttı. Birçok arkadaşımızın aile yaşantılarına dahi müdahale edildi. Aile büyükleri bizlerle konuşuyordu. Bir üyemizin annesinin şunu dediğini hiç unutmuyorum: “Bunların eli kolu uzun bizle uğraşırlar. Kızımın hayatı ile oynarlar, bizim hayatımızla oynarlar biz fakiriz bunlarla baş edemeyiz müsaadeniz olursa kızım sendikadan istifa etsin.” Bu ifade bile işçilerin hangi sıkıntılarla üye olduğunu sanırım anlatmaya yeter. Bir yandan tek tek üyelerimizin ailelerine ulaşarak korkutmayla, rüşvetle satın almaya çalışırken bir yandan da sendikamız DERİTEKS’in ‘terörist’ bir sendika olduğu söylemlerle sendikamızdan işçileri uzaklaştırmaya çalıştılar.
DERİTEKS olarak ezilen deri ve tekstil işçisi başta olmak üzeri ülkenin neresinde olursa olsun örgütleme çalışmamız her türlü engellemeye rağmen devam edecektir. Gücümüz fiili ve meşru oluşumuzdan gelmektedir. İşçilerin her alanda, her sektörde yaşadığı binlerce sorunun yegane çözümü örgütlenmek, birleşik mücadele etmektir. Pusulamız ‘BİRLİK MÜCADELE ZAFER’ olacaktır.”