Partizan Şehit ve Tutsak Aileleri olarak Ocak ayı kapsamında şehitlerimizi anma ve onların mücadelelerini daha ileri taşıma sorumluluğu ile şehit ve tutsak ailelerimize ziyaretler gerçekleştirdik. Yoldaşlarımızın yaşamlarından öğreneceğimiz ve onların mücadele ile kurdukları bağı yine ailelerimizin aktardıkları ile çoğalttık. Yaşamlarımızı onların mücadele ile ördükleri yaşam doğrultusunda birleştirerek büyütüyor ve öğreniyoruz. Ailelerimiz ile yaptığımız ev ziyaretleri yoldaşlarımızın yaşamlarına ilişkin anlattıkları, mücadeleden önceki yaşamları; çocuklukları, gençlik yılları ve mücadele ile değişen ve değiştiren özellikleri ortaya çıkan en keskin özellikleri olarak karşımıza çıkmaktaydı. Ailelerimizin anlattıkları doğrultusunda yoldaşlarımızın çocukluk ve gençlik yıllarındaki belirgin özelliklerini mücadeleye katıldıktan sonra daha aktif bir biçimde hayata geçirerek kullanmaları, mücadelenin büyütülmesi noktasında attıkları adım, kendi yaşamlarındaki eksikliklerin, zaafların üstüne giderken aynı zamanda çevrelerinde kitleler ile kurdukları ilişkilerde değiştirme misyonunu üstlendikleri; devrimcileşmedeki değişirken değiştirme iradesini koydukları anlatımların çoğunda ortaya çıkmaktaydı. Ailelerimiz evlatlarını ve mücadelelerini her koşulda sahiplenme vurgusu yaparken, Haziran, Eylül, Ekim ve Kasım ayında şehit düşen yoldaşlarımızı anarak, evlatlarının ardından onların mücadelesini devralan yoldaşların kaybının üzüntüsünü yaşıyor, düşmana olan tepkilerini dile getiriyorlardı. Verilen kayıpların ağırlığı ailelerimiz tarafından da fark ediliyor ve mücadelenin devrimci öznelere olan ihtiyacının derinleştiğini dile getiriyorlardı. Bu boşluğun tamamlanacağına olan inanç ancak yine mücadele etmek ile doldurulacağı gerçekliğini vurguluyorlardı.
Dersim’in Ovacık, Hozat, Pertek ve Merkez’de yapmış olduğumuz ve devam eden ziyaretlerimizde ailelerimizin yoldaşlarımızla ilgili anlattıkları anılar dikkat çekiyordu. Doğan Memeçil yoldaşın abisinin anlatımına göre; “Doğan çok küçük yaşlarda kabına sığmıyordu, köy içerisinde yaramazlıklar yapardı farklı yanı vardı. Anımsadığım belirgin anılardan birisi şuydu; bir gün bizi toplayarak ‘38 idam kayalıklarına götürdü. Kendisi gitmesi gereken hayvanlara gitmedi. Bizleri hayvanların önüne bırakarak 1 Mayıs günü Dersim merkeze giderek 1 Mayıs’a katıldı ve döndüğünde babam ona fena halde kızmıştı. Daha sonra da köyden ayrılarak gerillaya katılmıştı.”
Yıldız Ayrıç yoldaşın ablası ise yoldaşlarımıza olan bağlılığa dair yaşadığı bir anıyı şu sözlerle ifade ediyordu; “8 Mart günüydü, ben ayrı bir kortejde alana doğru yürürken arkada polisin partizan kortejine saldırması ile bir arbede çıktığını gördüm. Arbede esnasında bir arkadaşın elinde Yıldız’ın fotoğrafını tuttuğunu fark ettim, fark etmem ile birlikte partizan kortejine doğru koşmam bir oldu. Fotoğrafı tutan arkadaşın yanına yaklaştığımda fotoğrafı tutabileceğimi ve arbede esnasında yere düşürülmemesi gerektiğini söyledim. Arkadaşın elini yüreğine koyarak fotoğrafı laikiyle taşıyacağını ve bundan şüphemiz olmaması gerektiğini bana söyledi, o gün o durumdan çok etkilenmiştim”
Ersin Erel’in ailesi Komo’yu şu sözler ile anlatıyordu; “Ersin fedakar, dürüst ezilenden yoksuldan yana, cömert ve cesur bir kişiliğe sahipti. Onun kaybı bizler açısından çok erken oldu. Çünkü onlar varlıklarını daha fazla hissettirmeliydiler, bizlerin onların varlıklarına mücadelelerine dünden daha fazla ihtiyacı var. Bugün toplumsal olarak bir çürümenin içerisindeyiz. Oysa bu gençlerimiz kim ve ne için yaşamlarını feda ediyorlar? Bunu insanımızın sorgulaması gerek. Bir yandan yozlaşmış çürümüş sistemi tercih edenler, bir yanda onurlu bir yaşamın düşü için yaşamlarını ortaya koyanlar… Bizlere düşen ise bu düşünceye ve mücadeleye saygı duymak ve sahiplenmek olmalı.”
Ersin’in babası oğlunun cesur ve fiziksel olarak güçlü olmasına ilişkin sözlerini bir anı ile anlatarak sonlandırıyordu; “Elazığ üniversitesinde şenlikler vardı o sene. Ersin ile küçük oğlum da şenliklere gitmişlerdi, kapı girişinde üst aramasına maruz kalıyorlar tabi üstlerinde küçük bir çakı çıkıyor, bunun üstüne polisler apar topar bir şekilde zırhlı araca bindirip aracın içerisinde işkence yapıyor çocuklara. Küçük oğlumun ensesine jopla vurmasıyla birlikte büyük oğlum Ersin dayanamıyor orda ki iki polisi perti çıkana kadar dövüyor. Daha sonrasında her iki polis 1 aylık iş görmez raporları alıyorlar.”
Dersim’in birçok bölgesinde yoldaşlarımızın anıları, yaşamları, yürüdükleri patikalar ailelerimizin anlatımlarında dile geliyor, anlatımlarda zaman zaman duygusal anlamda zorlanmalar yaşansa da duygusallığın bileylendiği, keskinleştiği öfkenin mücadele ile harlandığı gerçekliğini hatırlatıyor onları anmanın ardıllarında mücadele ile somutlanacağını vurguluyorduk. Anlatımlardan yoldaşlarımızın yaşamlarından öğrendiğimizi söylüyorduk. Ersin (Hakan) yoldaşın annesi evladının fotoğrafına bakamadığını ve fotoğrafını bu sebeple duvara asamadığını dile getiriyordu. Oysa bugün onların daha fazla yaşatılması ve bu yaşatma biçiminin elbette salt bir fotoğrafı asmak ile olmayacağını yaşamlarını içselleştirmek ve örnek alarak yaşamanın önemini söylüyorduk.
Birçok ailemizde sahipleniş biçiminin farklılıkları ortaya çıkıyordu; bu sahiplenme bir yerde yoldaşımızın fotoğrafı olurken diğer yerde şehitler albümümüzün dolaptan çıkarılıp yoldaşımızın şehit düştüğü tarihlerde çıkarılan bir bildirinin saklanması ile belirginleşiyordu… Kimi ailelerimizde; analarımızda tarihsel belleğin güçlü duruşu ile somutlanıyor, Proletarya Partisi’nin kurulduğu tarih ve ilk kayıplarımızın verildiği zamanlara ilişkin yakılan bir ağıt söyleniyordu… Mücadelemizin ileri yaşlardaki belleklerde bu denli dinç durması elbette verilen ağır kayıpların etkisi ve mücadelenin sürekliliğinin gerçekliğiydi.
Proletarya Partisi’nin bu topraklarda vermiş olduğu mücadele hafızalardan silinmiyor ve devam eden mücadele bu iradenin gerçekliği kitlelerimiz, ailelerimiz tarafından sahipleniliyordu. Her ne kadar sürecin özgünlüğüne yönelik umutsuzluk rüzgarı estirilmeye çalışılsa da bu rüzgara duvar yine partizanların mücadelesi ile yıkılıyor anlatımlar ile birlikte bu durum ortaya çıkıyor.
Ev ziyaretlerinin yanı sıra yoldaşlarımızın tohum olduğu bu topraklardaki mezarlıklarını ziyaret ederek anmalar gerçekleştirdik. Mezarlıklarına bıraktığımız karanfiller şairin bir dizesini anımsatıyor ve mücadele can ve kan pahasına paylaşılıyor, büyüyor ve gelişiyordu;
“Sen karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
O başkası yok mu bir yanındakine veriyor
Derken karanfil elden ele”
Dersim’den Bir Partizan