AKP Genel Merkez çalışanı Kürşat Ayvatoğlu’nun lüks aracında kokain çekerken çekilmiş videosu sosyal medyada yayınlandı ve kısa zamanda gündem oldu. Kastamonu Belediyesi seçimleri sırasında AKP’de grafiker olarak işe alınan Ayvatoğlu, AKP’li Belediye Başkanı Tahsin Babaş’la çalışmaya başlamış, seçim işlerinin grafikeri olarak girdiği iş yaşamında birkaç yıl içinde büyük servet sahibi olmuştu. AKP’nin saltanatına dayanan bu servetin getirdiği zenginlik her türlü yozluğu ve sefahati de beraberinde getirmiştir. Buradaki tek ve esas mesele elbette yaşam biçimi ve bu yaşam biçimi içerisindeki madde bağımlılığı, lüks araçlar, villalar ve gece gazinoları değil Ayvatoğlu’nun bu kadar kısa sürede elde ettiği zenginlikti. Ve elbette elde ettiği bu zenginlik ve ayrıcalık, o dönem çalıştığı AKP belediyesi ve sonraki süreçte bulunduğu AKP genel merkezi sayesindeydi.
2014 yerel seçimlerinde Kastamonu’nda adaylığını koyan Tahsin Babaş, MHP oylarını kıl payı geçerek belediye başkanı olmuştu. Başkan olduğu süre zarfında belediyenin 100 bin liralık pastırma faturası patlak veren olaylardan biriydi. Küçük bir belediyenin bu denli büyük bir fatura kesmesi, arka planda dönen oyunların, rantın da göstergesiydi. Son yerel seçimlerinde Kastamonu Belediyesi’ni devralan MHP ve başkanlığını yapan Rahmi Galip Vidinlioğlu görevi devraldığı gün AKP döneminden kalan 78 milyon 490 bin 859 lira borç miktarını açıklamış ve ancak bu borcun nasıl oluştuğunu sorgulamak AKP-MHP bloğunun ittifakına ters olacağından konunun üstü örtülmüştü.
Kürşat Ayvatoğlu aslında bir örnekti. Bilinen, defalarca kez açığa çıkan çıkar ilişkilerinin, büyük maaş, para ve rantların, AKP ve MHP’ye dayalı büyümenin içinde kokain de olan çarpıcı bir örneğiydi. Fakat ortaya çıkan sadece bu çıkar ilişkileri değil aynı zamanda hükümeti oluşturan güçlerin din ve milliyetçilik üzerine kurdukları siyasi propagandanın arkasındaki yoz gerçeklerdi. AKP ve Tayyip Erdoğan’a göre birçok şey haramdı. Ancak çalıp çırpmak hiçbir zaman haram olmadı. Nazım’ın dediği gibi onlar için vatan “çiftlikleri, kasaları ve çek defterlerinin içindekiler”di. Biz ise vatan hainiydik, servet düşmanıydık. Yalan da değil. Eğer vatan dedikleri kendi çıkarları, servetleri ve yarattıkları pislik ise bize “vatan haini” olmaktan başka ne düşebilir ki.
Şimdi daha iyi görüldü ki hükümet bloğunun her alanda çıkara dayalı kurduğu kirli ilişkiler uyuşturucu, mafya, fuhuş gibi pisliklerden de besleniyordu. Ayvatoğlu’nun “pudra şekeri” demesi üzerine serbest kalması, ardından ise gelen tepkiler sonucunda tekrar gözaltına alınıp kokain içtiğini itiraf etmesi ve ev hapsine alınması açıkça halkın aklıyla dalga geçme ve kurulan kirli düzenin itirafı anlamına geliyordu. Fakat biz biliyoruz ki ne AKP-MHP her türlü pislikten, “haram”dan azadedir ne de bu pislik sadece hükümetteki güçlere aittir. Yıllardır hükümet olmanın ayrıcalığıyla bugün her şey AKP’yi adres gösterse de bu esasta hâkim sınıfların, sistemin ve ona yaslanarak palazlanan tüm burjuva ve feodallerin pisliğidir. Ayvatoğlu’nun içine çektiği kokain olsa da onun ve onu yaratanların saltanatı bir sülük gibi emeğimizin sömürülmesinden ileri gelmektedir. Pisliğin kaynağı ve sebebi bu sömürüdür ve biz bilmekteyiz ki bu pisliği ancak devrim temizleyebilir.