Başkanlık seçimlerini Joe Biden’ın kazanmasıyla birlikte ABD’nin Orta Doğu ve Kürt politikasına dair “umut” içeren yorumlar peş peşe geldi. Bu yorumların esas ayağında Irak Kürdistanı ve KDP yer alırken Suriye Kürdistanı ve ülkemizdeki Kürt Ulusal Hareketi nezdinde de bir beklenti kendini gösterdi. YPG Komutanı Mazlum Ebdi’nin Biden’ın seçim zaferini kutlamasının ardından Türkiye boyutunda HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü’den de “coşku dolu” Biden açıklamaları geldi. Hemen her siyasi aktör ve yorumcu, ABD’nin devlet politikasının sürekliliğine ve Kürtler nezdinde ciddi bir politika değişikliği olmayacağına dair vurgular yapsa da Biden’dan beklentileri sıralamaktan da geri kalamadı. Kısmen gerçekçi bakabilenler ise Biden’dan çok Kürtlerin ne yapacağının önemli olduğundan, bu anlamda da Kürtler arası birlikten dem vurdu. Fakat “Kürtler arası birlik”ten kasıt dahi kendi içinde ciddi farklılıklar taşıyor. Örneğin KDP’ye göre bu birlik, Irak ve Suriye Kürdistanı’nda kendi önderliklerinin tesisi anlamı taşıyorken PKK nezdinde ise farklı Kürt ulusal hareketlerinin birbirleriyle çatışmadan uzak durması ve bölge devletlerine karşı ortak bir siyasi hat çizilmesi anlamı taşıyor.
ABD başkanlık seçimleriyle birlikte ortaya çıkan “umutların” arka planında Biden’ın geçmişte yaptığı açıklamalar bulunuyor. Kısaca özet geçecek olursak; Mesud Barzani ve beraberindeki heyetin 2015’te ABD’ye gerçekleştirdiği ziyarette Obama dönemi Başkan Yardımcısı olan Biden, Barzani’ye, “Sayın Başkan, müsterih olun. İkimizin de ömrü Kürt devletini görmeye yetecektir.” demişti. Yine seçim kampanyası sırasında bir konuşmasında Biden, Türkiye’nin 9 Ekim 2019’da Rojava’nın Serêkaniyê ve Girê Spî bölgelerine yönelik gerçekleştirdiği askeri operasyonlara değinerek Trump’ın ABD askerlerini Rojava’dan çekmesinin “Modern tarihte herhangi bir başkanın yaptığı en utanmaz şey.” olduğunu ifade etmiş ve “Burada esas sorun Türkiye. Erdoğan’la bire bir görüşürüm ve operasyonu kesmesini söylerim. Yoksa Erdoğan’ın ağır bir bedel ödemesini sağlarım.” demişti. Biden ayrıca İran’ın, Irak’ta desteklediği silahlı gruplara karşı çıkmasıyla da biliniyor.
Her ne kadar Trump yönetimi de Kürtler nezdinde bir “destek” politikası izlemiş olsa da politikasının belirsizliği ve sürprizlere açık olması Kürt hareketlerini kaygılandıran temel etmenlerden biriydi. Kerkük referandumu ve Rojava’dan asker çekme bu konudaki en somut örnekler. ABD’nin Kürt politikasında Biden’ın daha tutarlı olması, yeni süreçteki bir diğer beklentiyi oluşturuyor. Biden’ın Kürt politikası konusunda yazar Fehim Taştekin ise “Biden’dan yekpare bir Kürt siyaseti beklenemez. Irak’ta Kürdistan Yönetimi’ne daha taahhütkâr, Suriye’de seçici ya da ayrıştırıcı, PKK söz konusu olunca Ankara’nın hassasiyetlerini gözeten bir farklılaşma gösterebilir.”* yorumunda bulundu. Bu değerlendirmenin gerçeklerle daha uyumlu olduğunu söylemeliyiz. Ancak herkes bu kadar gerçekçi değil.
Mezopotamya Ajansı’na verdiği röportajda Ertuğrul Kürkçü, “Biden yönetiminin, Trump’ın ‘gücü yeten yetene’ anlayışını değil insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğüne dayalı bir dünya düzenine dönüşü savunur göründüğünü; Trump’ın Hitler faşizminden devraldığı ‘en büyük Amerika’ sloganı yerine daha çok küreselci bir demokrasi söylemini gündeme getireceğini; Biden’ın kazanmasının, Ortadoğu’da baskıcı rejimlerin himayesine son verilmesi, genel olarak Kürtlerin mücadelesi üzerinde Trump’ın ahlak dışı pazarlıkları yerine daha ilkeli bir siyasetin benimsenmesi yönünde etkileri olabileceğini” iddia etti. Kürkçü’ye göre Biden, Kürtlere Cenevre yolunu açacak tarihi bir fırsattı ve iyi değerlendirilmeliydi. Yine Türkiye’nin Suriye’de istila heveslerine son verecek, işgal ettiği yerlerden çekilmesini sağlayacak gelişmeler Biden’ın başkanlığında gizliydi ve bu nedenle Kürtler arası gerilim son bulmalı, dört parçadaki Kürtler birlik sağlayarak ortak tutum geliştirmeliydi.
Bir ABD başkanı üzerinden “insan hakları, demokrasi, hukuk, ilkeli siyaset” gibi sözler sarf etmek ancak liberal şarlatanların işi olabilirdi ve Kürkçü de kuşkusuz bu şarlatanlardan biri. Bizi asıl ilgilendiren Kürkçü’nün ne düşündüğü değil. Kürkçü’nün Biden propagandasının Kürt hareketlerinin yorum ve beklentileriyle de paralellik arz etmesi. Biden üzerinden üretilen “umutlar” o kadar ileri gidebiliyor ki Türkiye’de hükümetteki iktidarın yıkılması ya da Kürt sorununun çözümü varsayımları dahi bu gelişmelere bağlanabiliyor. Berat Albayrak’ın istifası ve eski İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın AKP’nin Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı’na getirilmesini, Biden’la ve Kürt sorununda yeni bir sürecin başlamasıyla ilişkilendirenler de yok değil.
ABD’nin emperyalist niteliği, her bir kıtada halkların kanı üzerine kurulu hegemonyası, devlet çıkarları, bölge gerici devletlerine dayanan Orta Doğu politikası, Kürt hareketlerine işbirlikçilik dayatması, bugün desteklediğini yarın arkadan vurması… Açık ki Biden’dan “umut” devşirmeye çalışanlar bu gerçekleri düşünmek istemeyecek kadar zihinlerini ABD hegemonyasına teslim etmiş durumdalar. Görünen o ki ABD bir kere “kadir-i mutlak” kılındıktan sonra, politika da kendisini ABD kulislerine, başkan farklarına, dönemsel boşluk ve çatlaklara, pohpohlama veya ricalara uydurmakta pek gecikmiyor.
Kürt hareketleri nezdinde fırsattan yararlanma yaklaşımı öne çıkıyor ancak ABD’nin Biden öncesinden başlayarak Kürt hareketlerine karşı izlediği siyaset bilinmez değil. ABD için Kürt hareketleriyle kurulan ilişkilerin merkezinde KDP bulunuyor. Bu özellikle Irak Kürdistanı ve Şengal konusunda böyle. Şengal Özerk Yönetimi’ne karşı ENKS üzerinden izlenen siyasetin arka planında KDP bulunuyor. PKK’ye karşı askeri kuşatmanın merkezinde de TC desteğiyle birlikte KDP bulunuyor. Yine PYD’yi PKK’den uzaklaştırma siyasetinin merkezinde de -KDP benzeri bir işbirlikçilik dayatmasıyla- KDP’yle uyumlu bir yönetim oluşturma hedefi bulunuyor. Kısacası ülkemizdeki Kürt Ulusal Hareketi’nin ya da Kürkçü gibi liberallerin Biden’dan umut ve beklenti taşımalarının ABD nezdinde pek bir maddi zemini bulunmuyor. Tersinden ifade edecek olursak; ABD’nin sunacağı tek “umut” Barzanileşmektir ki bunun da Kürt halkı için ne anlama geldiğini anlatmaya dahi gerek yoktur.
İlhak altındaki dört parça Kürdistan’da ABD ya da başka bir gerici gücün politikalarını bu derece etkili kılan gerçekler, Kürt ulusal hareketlerinin izledikleri çizgide düğümlenmektedir. Bu düğüm çözülmeden Kürdistan üzerine kurulan hayaller bir kez daha bedeli ağır hatalar olarak tarihe geçmekte gecikmeyecektir. ABD ve Biden’dan umut besleyenler unutmamalıdır ki Kürt ulusal mücadelesinde geleceğe yön verenler, halka dayanan ve bağımsız bir çizgi geliştirebilen güçler olacaktır. Ve umudu Biden’da değil devrimci çizgide arayanlar tarihin gerçek kazananları olacaktır.
* “Biden’dan kurtarıcı çıkarmak!”, Fehim Taştekin, 9 Kasım 2020, Gazete Duvar
**Bu yazı Yeni Demokrasi Gazetesi’nin 26 Kasım 2020 tarihli 75. sayısından alınmıştır.