Yaklaşık 2.5 yıl önce, Cargill’in Bursa Orhanlı’daki fabrikasında Tek Gıda İş Sendikası’na üye oldukları için işten çıkarılan 14 Cargill işçisi, pandemi dolayısıyla ara verdikleri direnişlerine, Cargill’in İstanbul Ataşehir’de bulunan merkezi önünde devam ediyor. Ataşehir’deki Palladium AVM önünde gece gündüz direnişlerini sürdüren işçiler Coco Cola ve Fastad Gıda gibi Cargill’in müşterisi şirketler önünde de eylemler gerçekleştiriyor.
İşten çıkarıldıktan sonra mahkeme kararıyla tazminat veya işe iade hakkı kazanan Cargill işçileri, şirketin sendikalı işçi çalıştırmaya karşı tutumunu kabul etmiyor. Patronların mecbur kaldığında tazminat ödeyerek sendikal çalışmaya engel olmasına karşı direnişlerinden vazgeçmiyorlar.
Daralmaya gitme bahanesiyle işçileri işten çıkaran Cargill’in Türkiye’deki faaliyetleri ise artarak devam ediyor.
YENİ DEMOKRASİ- İki buçuk yılı aşan bir süredir işinize geri dönebilmek direniştesiniz. Öncelikle bu iki buçuk yıllık mücadele hangi aşamalardan geçti, bu arada işçiler olarak ne tür zorluklar yaşadınız. Bugün gelinen aşamada talepleriniz nelerdir?
MUHARREM ÖZCAN (İŞÇİ)- Bizim 870 gündür tek hedefimiz işe geri dönmek. Bugün işçi sınıfının sıkıntısı bu zaten. Sendikalaşma olduğunda, işverenin başvurduğu en kolay yol; işçiyi işten çıkarmak ve böylece de sendikalaşmanın önüne geçmek. Ve o sendikal tazminat da dahil tazminat bedelini ödeyerek kurtulmak. Biz bu eylemlerde işçiler için bunun doğru olmadığını söylüyoruz. Biz davayı kazanmamıza rağmen, mahkeme diyor ki Cargill’e, ‘Sen işçilere bir bedel öde daha sonra istersen işe almayabilirsin’. Biz buna karşı şunu soruyoruz, ‘İşçinin o zaman iş güvencesi nerede?.’ Buradaki işlerinden olurlarsa başka yerlerde sendikalaşmak isteyen işçiler neye göre örgütlenme yapacaklar? İş güvencesi olmadan bu işi yapamaz. İşte bu direniş de onun simgesi olacak. Tekrar işe geri dönene kadar devam edeceğiz! Bu direnişin farklılığı, özgünlüğü burada.
Bizim işe dönmemizle birlikte orada örgütlenecek sendika çok daha güçlü olacak. Mesela biz çıktıktan sonra oraya herhangi bir sendikanın girmesinde daha güçlü olacak bizim oraya girmemiz. Bakın sendikada örgütlenmemize rağmen işe devam ediyoruz demiş olacağız. Böylece deneyimlerimizi işçilere aktaracağız, işverenin karşısında bilinçli bir işçi olacak. Burada 870 gündür biz bir okulda gibiyiz. Çünkü burada sizin gibi ziyaretçilerimizle sürekli hem Türkiye hem de işçinin durumunu konuşuyoruz. Örneğin Bursa’da metal sektörü yaygın. Örneğin metal sektöründe işe giren işçi en başta sendikaya üye oluyorlar ve işe giriyorlar. Yani o adamlar da sendikalı ama dayanışma ve birliktelikleri yok. O yüzden metal fırtına da çok başarılı olamadı. Tamam bir isyan oluyor ama sonucu gelmiyor. O nedenle sendikayı bu şekilde sokma daha önemli. Ve işveren en büyük kozunu -işten çıkarama kozunu kullanamaz, ‘Başımdan defedeyim’ diyemez. Kanunlar da böyle, kim işçiye sormuyor ki, ‘Sen kazanmışsın ama çalışmak istiyor musun?’; bunu işverene soruyor. Bu direnişin kilit noktası da bu, bunu ön plana çıkarmak gerekiyor.
KADİR ÖZGÜR YİĞİT (İŞÇİ)- Haklarımızı aldık. İşimize geri dönene kadar çalıştığımız bölgedeki arkadaşlar için örnek olmak istiyoruz. O bölgedeki arkadaşlar da mesela, ‘Haklarınızı aldınız, niye direniyorsunuz?’ diyor. Ama biz onlara şunu söylüyoruz, başka bir fabrikaya girince yine kovulma ihtimalimiz var. İş güvencesi için direniyoruz ve işimizi geri istiyoruz biz.
YENİ DEMOKRASİ- Uzun bir süredir mücadele ediyorsunuz bize bu süreçten bahseder misiniz?
SUAT KARLIKAYA (TEK GIDA İŞ ÖRGÜTLENME UZMANI )- Biz yola çıkarken öncelikle mücadelenin kararını verdik. Yani mücadele sürecini tercih etti arkadaşlarımız. O günden itibaren de hala süren mücadele başladı. Bugün yaptığımız eylem bile 870 gün önce aldığımız kararların neticesinde sürüyor. Bir gün buraya gelip oturacağımıza belki kimse inanmıyordu ama biz bu kararı 870 gün önce vermiştik.
Mahkeme süreci bizi çok zorladı, yani mahkemelerin uzun sürmesi. Artık yani mahkemeler 2-2 buçuk yıl sürüyor bu tür mahkemeler. Bu da bizleri ciddi sıkıntılara sokuyor.
Bu süreçte Bursa’dan İstanbul’a yürüyüşler gerçekleştirdik. Geçen yıl bu zamanlar yine buradan 43 gün boyunca ayrılmadan yattık ve fabrikanın önünde de mücadelemize devam ettik. Ve daha sonra mahkemeler bitti nisan ayı itibariyle. O dönemde de pandemi karşımıza çıktığı için yine ara vermek zorunda kaldık mücadelemize. Daha sonra normal şartlar içerisinde yeniden bir eylem takvimi oluşturduk; 10 haftalık bir eylem takvimi açıklayarak yolumuza devam ediyoruz. Bu eylem takviminin 3. haftasındayız. 10 haftalık eylem takviminde bizim işe iadelerimizle alakalı bir gelişme olmazsa bizler yeni bir eylem takvimini açıklayacağız.
YENİ DEMOKRASİ- Takvimde 3. haftadayız dediniz, eylem takviminiz nasıl ilerliyor?
SUAT KARLIKAYA- Bizler cumaya kadar burada yatıyor, kalkıyoruz, yirmi dört saat. Daha sonra Cumartesi, pazar evimize geçiyoruz istirahate ve pazartesi tekrar Cargill’in müşterisi olan bir firmanın önünde eylemimize devam ediyoruz. 4. Hafta örneğin Pepsi şirketi önünde basın açıklaması yapıp, Cargill üzerinde baskı oluşturmayı hedefliyoruz. Yani bizler bu şirketler; ‘Sizler Cargill’den mal alıyorsunuz, Cargill’e baskı yapın ve bizleri işe aldırın, yoksa sizler de bu işin sorumlususunuz’ şeklinde baskı yapılıyor. Basın açıklamasının ardından tekrar buraya gelip burada kalıyoruz. Sürecimiz bu şekilde şu an.
YENİ DEMOKRASİ- Şirketlere yönelik baskı nasıl bir etki yaratıyor, henüz erken ama bir gözleminiz var mı?
SUAT KARLIKAYA- Daha bunun dönüşü olmadı bize ama olacağını düşünüyoruz. Diğer şirketler üzerine de gittikçe… Çünkü bu şirketleri yalnızca bir basın açıklaması yapıp bırakmayacağız daha değişik eylemler de yapacağız. O alanları da zorlayacağız. Cargill direnişi belli bir alanda sürekli bekleyen çeşitli alanları zorlayan, değişik yollar izleyen bir direniş oluyor.
Şunu da söylemek gerekiyor Cargill direnişinin şöyle bir yanı var; bizlerin tazminatları bütün arkadaşlarımızın hesabına nisan ayında yattı; sendikal tazminatlar da yattı yani. Bizim maddi olarak bir alacağımız yok. Ama biz şunu ifade etmek istiyoruz: ‘Madem işçi olarak ben haksızlığa uğradım, o zaman mahkeme niçin bizim işbaşı yapıp yapmamamızı işverene soruyor?’, Bunu ‘İşe başlayacak mısın, başlamayacak mısın?’ diye işverene değil işçiye sormalı mahkeme.
ABDULLAH SARAÇ (İŞÇİ)– Buradaki mücadeleden şirketlerin rahatsız olduğunu biliyoruz. Neticede hiçbir şirket kapısında basın açıklaması yapılmasını istemez. Rahatsız oldukların Cargill’e baskı yapmalarını hedefliyoruz ama şu anda ne derece baskı yaptıklarına şahit olamadık. Ama burada biz Cargill’e dönük şunu söyletmiş oluyoruz: ‘Bakın bu adamlar bizim kapımıza da geldiler, yarın öbür gün fabrikalarımıza da gelirler buna bir çözüm bul.’ Cargill’in raflarda ürünleri yok ama önüne gittiğimiz firmaların raflarda ürünleri var. Raflarda ürünleri olan Nestle, Pepsi, Coca Cola, Dr. Oetker, isminin grevle anılmasını kesinlikle istemezler. Çünkü bu firmalar büyük firmalar ve raflarda ürünleri var! Biz bir nevi bu firmalar, Cargill’in ilişkisini açığa çıkarmış oluyoruz.