Naxalbari Hareketinin 50. yılında Purnendushekhar Mukherjee tarafından kaleme alınan “Naxalbari’nin 50 Yılı- Alternatif Kalkınma Yolu” başlıklı yazı yayımlanmıştı. Bu sene Naxalbari’nin 58. yılındayız. Maoistlerin “alternatif” sistemini ele alan bu yazıda Hindistan’da süren Halk Savaşının teorik ve pratik gelişimine dair önemli bilgiler yer alıyor.
RSF (Devrimci Öğrenciler Cephesi), Naxalbari Hareketinin 58. yılında yeniden yayımladığı bu yazıya şu notu düştü: “Naxalbari’nin kitlesel mücadelesi, Hindistan’daki devrimci komünist hareketin dönüm noktasıydı. O zamandan beri, hareket yükseliş ve düşüşün çelişkileri arasında genişliyor ve ilerliyor, devlet baskısına karşı mücadele ediyor. Ancak bugün, çeşitli alanlarda, bu Maoist kitle hareketinin 58. yılında halkın kazanımları veya devrimci hareketin insanlara hangi alternatif sistemi sunabildiği konusunda sorular gündeme geliyor. Bu soruların cevaplanması gerekiyor.
“Yıkımla birlikte, oluşumun sorumluluğu da geliyor. Burjuva devlet sisteminin tamamen yıkılmasından önce, alternatif bir ekonomik sistem oluşturmaya başlamak gerekir. Yoldaş Mao’nun Halk Savaşı öğretileri bize bunu söyler. Hindistan’daki Maoist devrimciler bu konuda hiçbir tereddüt göstermiyorlar. Bu işe uzun yıllar önce başladılar. Devletin devrimciler hakkındaki kara propagandası ve kitlesinin küçümsenmesi karşısında, herkesin bu konuda net olması gerekir.
“Orta Hindistan’ın geniş bölgesinde, Maoist devrimciler, halkın ihtiyaçları ile birlikte halkın ihtiyaçları için alternatif ve geliştirilmiş bir eğitim, sağlık ve adalet sistemi yarattılar. Devlet sistemi şimdi onu yıkmak için can atıyor. Sadece bu değil, dünya tarihinin en büyük uyuşturucu karşıtı hareketlerinden biri devrimcilerin inisiyatifiyle örgütlendi. Bugün elde edebildiğimiz hükümet olanaklarının çoğu, Maoist devrimcilerin kitlesel hareketinin sonucudur. Hareket, Naxalbari tarzında alternatif kalkınma politikalarıyla birlikte ne kadar ilerlerse, alternatif kalkınma sistemi de o kadar olgunlaştı.”
Devrimci hareketin önemini, katkısını ve amacını anlamak ve bunu halk arasında yaymak için Yoldaş Purnendushekhar Mukherjee’nin “Naxalbari’nin Elli Yılı – Alternatif Kalkınma Yolu” adlı yazısını okurlarımız için çevirdik.
Naxalbari’nin Elli Yılı- Alternatif Kalkınma Yolu
Kasım 2008’de Lalgarh’taki polis vahşetine karşı başlatılan halk hareketinden hemen sonra, Polis Terörizmine Karşı Halk Komiteleri kuruldu ve bu komiteler giderek köylere yayıldı. Her köyde beş erkek ve beş kadından oluşan köy komiteleri oluşturuldu. Eşit sayıda erkek ve kadın olduğu için hareket yerel kadınlardan büyük destek aldı ve adeta orman yangını gibi yayıldı. İki hafta içinde, Shyamsunder Das The Statesman’daki bir raporda hareketin en önemli yönüne dikkat çekerek “İlçede paralel bir yönetim ortaya çıkıyor. Maoistler nasıl Andhra ve Chhattisgarh’ta köy komitelerini yönetiyorsa aynı şekilde halk komitesi de Belpahari, Binpur, Lalgarh, Jamboni, Shalboni, Goaltor köy komiteleri kurdu. Artık bu köylerdeki yönetim bu köy komitelerinin talimatları doğrultusunda çalışacak ve hiçbir devlet kalkınma projesi onların izni olmadan başlatılamayacak… Önümüzdeki günlerde bu köylerde devlet projelerini uygulamanın zorlaşacağı açıktır.”
Altı ay sonra, Hindustan Times gazetecisi Snigdendu Bhattacharya, Lalgarh bölgesindeki paralel yönetim ve kalkınma sistemi hakkında bir raporda şöyle yazdı: “Burada, Odisha ile sınır komşusu olan Medinipur’da, yaklaşık bin kilometrekarelik bir alanda, Maoistler son sekiz aydır neredeyse sessizce Hindistan devletine karşı yeni bir silah kullanıyorlar – içme suyu, sulama, yollar ve sağlık merkezleri… Halkın gözünden özenle uzak tutulmuş bu bölgede Hindustan Times, Hindistan’ın ikinci “özgür bölgesi”ne tanıklık etti — Maoistlerin yönettiği bu sistemde yaklaşık iki yüz bin kişi için kalkınma projeleri öyle bir hızla uygulanıyor ki yerel halk bu hızı son otuz yıldaki sol yönetim döneminde hiç görmemişti. Maoistler, yargı ve yönetim de dahil olmak üzere devlet mekanizmasını ele geçirmenin yanı sıra, yaklaşık 50 km kırsal yol inşa ettiler, su kuyuları döşediler, sulama sistemlerini yeniden inşa ettiler ve yerel halkın yardımıyla sağlık merkezleri işletiyorlar.
Her ne kadar Lalgarh bir gerilla bölgesi olsa da ve orayı “özgür bölge” olarak tanımlamak bir abartı ya da gazetecinin bilgisizliğinin bir göstergesi olsa da bu iki rapor —ve benzer birçok rapor gibi— köy temelli halk yönetimini kurma sürecine dayanan devrimci siyasetin özünü halkın önüne sermiştir. Lalgarh hareketi çalışmamızın ana teması değildir. Lalgarh, Naxalbari siyasetinin elli yıllık tarihinde sadece önemli ve öğretici bir bölümdür. Ancak Lalgarh’tan bahsetmemizin nedeni, Lalgarh hareketinin Naxalbari’den neredeyse kırk yıl sonra Bengal halkına Maoist siyasetinin sadece silahlı mücadele yoluyla devlet iktidarını ele geçirmek için bir mücadele anlamına gelmediğini; Naxalbari yolunun halkın kendisi tarafından alternatif bir sosyoekonomik sistem inşa etmek olduğunu göstermiş olmasıdır. Bu düzen, uluslararası sermayenin taleplerine göre değil, yerel ihtiyaçlara ve halkın görüşüne göre şekillenir. Kalkınma, dış dayatmalara değil, yerelin ihtiyaç ve iradesine dayanarak yapılmalıdır.
Bunu açıkça anlamak önemlidir: Maoistlerin amacı, sosyoekonomik eşitsizlik yaratan bu sistemi yıkmak ve ulusal zenginliği toplumun tüm kesimleri arasında eşit bir şekilde dağıtacak bir sistem inşa etmektir. Bu siyasette hem yıkmak hem de inşa etmek eşit derecede önemlidir. Yıkarak inşa etmeliyiz. Bir hayal ve inşa planı olmadan yıkmak anarşist bir davranıştan başka bir şey değildir. Aksine, yeni bir toplum inşa etme hayali Maoist siyasetin can damarıdır.
Naxalbari’nin elli yılı, yeni bir Hindistan inşa etme hayalinin elli yılı anlamına gelir.
Naxalbari hareketi, köylülerin toprak ve mahsul üzerindeki haklarını kazanma mücadelesiyle başladı. 1967 yılının Mart ayında başlayan bu hareketten sadece dört ay sonra, Temmuz ayında eyalet genelinde şiddetli bir gıda krizi ve karaborsa hüküm sürerken, Charu Majumdar, Jugantar gazetesinden bir gazeteciye şunu ilan etmişti: “Naxalbari’nin yirmi ila yirmi beş bin köylüsünün hiçbir endişesi yok. Çünkü ellerinde yaklaşık bir yıllık yiyecek stoku var.”
Yani, toprak sorunu bu hareketin merkezindeydi. “Toprak, Onu İşleyenindir” sloganını öne çıkararak köylü komiteleri aracılığıyla toprağın dağıtımı, Hindistan toprak devriminin temel sorunuydu. Parlamentodaki siyasî partiler de toprak reformunu adil bir talep olarak kabul etseler de gerçekte bu talebin barışçıl bir şekilde gerçekleştirilme olasılığının olmadığı görüldü. Çünkü toprağa sahip olanlar idareye de sahipler. Naxalbari siyasetinin, tarım alanındaki temel hedefi üretim ilişkilerini değiştirmekti. Ancak daha en başında bu çabayı boğmak için polis-idare-toprak ağalarının ittifakı harekete geçmiştir. Ama bu mücadele sadece toprak mücadelesiyle sınırlı değil; çünkü tüm sistem değiştirilmeden, ülkenin geniş halk kesimlerinin çıkarına olacak şekilde değiştirmeden toprak veya ürün hakkını korumak mümkün olmayacaktır.
Dakshin Desh Patrika’nın ikinci yıl, dokuzuncu sayısında (5 Eylül 1967) şöyle deniyordu: “Bu Naxalbari köylülerinin hareketinin teorik temeli nedir? Naxalbari’de mücadele eden köylüler bugün önümüzde duran Yeni Demokratik Devrimi tamamlama görevinin, ana görevlerinden biri olan toprak devrimini tamamlamak olduğuna inanıyor. İşçi sınıfının önderliğinde köylüler ve diğer devrimci güçlerin birliği, bu acil görevi yerine getirmek için büyük bir sorumluluğu üstlenmelidir. Köylüler, toprak sahiplerinin ve toprak ağalarının feodal sömürüsü sona ermedikçe özgür olamayacaklarını gördüler. Ve bu feodal sömürü, bu devlet gücü ve onun üç ortağı -büyük toprak sahipleri-ağaları, büyük burjuvazi ve emperyalizm- tarafından destekleniyor… Komünist Parti önderliğindeki Naxalbari’nin mücadeleci köylüleri, bu devlet aygıtını kırma çalışmalarına başladılar.”
40 yıl sonra, 2010’da gazeteciler yoksul dostu eski bir bürokrat ve entelektüel olan Dr. B. D. Sharma’ya, Maoistlerin Hindistan hükümetiyle olası görüşmelerinin başarı şansını sorduklarında, Bastar’ın eski Bölge Yargıcı ve ülkenin eski SC/ST Komiseri, “Bekleyin ve görün, Maoistler radikal toprak reformları ve endüstriyel politikada değişiklik talep ettiğinde hükümet nasıl tepki verecek… Maoistler Jharkhand, Odisha, Andhra, Chhattisgarh’taki çokuluslu şirketlerle madencilik anlaşmalarının iptalini talep ettiğinde hükümet nasıl tepki verecek? Görüşmeler bu iki soru yüzünden çökecek.” dedi.
Başka bir deyişle, soru; silahlarla ilgili değil, politikalarla ilgili. Toplumun nasıl işleyeceğine dair bir soru. Ve tam da bu yüzden hükümet gerici feodal efendiler, iş birlikçi burjuvazi ve burjuva medyasıyla defalarca Maoist politikayı silahla eş anlamlı hale getirmeye çalıştı. Eğer halkın bu modeli deneme fırsatı yakalarsa çokuluslu yatırım sermayesinin ülke halkının sıkı çalışmasını ve doğal kaynaklarını yağmalamaya devam etmesinin artık mümkün olmayacağını biliyorlar.
Alternatif bir sistem yaratma girişimi elbette, Naxalbari olayından yaklaşık yirmi yıl önce Kakdwip ve Telangana’da başladı. Tebhaga hareketi sırasında, Kakdwip’teki Lailaganj, Lalganj (Kızıl Köy) olarak yeniden adlandırıldı ve orada yaklaşık altı yüz yetmiş hektar arazi ele geçirildi ve 1949’da topraksızlara dağıtıldı, göletler kamu malı oldu ve köylülerin tüm sabanları ve inekleri bir araya getirildi. Kolektif çiftçilik ve kolektif depolama başladı. Köylülerle birlikte yönetim, adalet ve savunmayı ele almak için ayrı komiteler oluşturuldu. Toprak sahiplerinin ve devletin birleşik saldırısının ateşi ülke genelinde orman yangını gibi yayıldı. Bu mevcut devlet sistemini parçalayarak alternatif bir sistem kurmak için mücadelesiydi. Zaman geçtikçe, bu üç gücün ittifakının nasıl bir araya getirildiği daha da netleşti.
Peki bu alternatif sistem nedir?
Kısacası, Maoistler yabancı sermayeye ve teknolojiye bağımlı, zenginlerin ihtiyaçlarını merkeze alan kalkınma modeline karşıdır. Yerel, kendi kendine yeten, insan merkezli, tarıma dayalı, istihdam odaklı ve çevre dostu bir kalkınma modelinden savunurlar. Maoistler, kalkınmanın faydalarını ülkenin daha geniş kitlelerine -işçilere, köylülere, orta sınıf küçük ve ulusal burjuvaziye- götürecek bir kalkınma modelinden yanadırlar. Uluslararası yatırım sermayesinin koşullarına ve “yardımlarına” bağımlı politikalara; Tata, Ambani, Essar, Vedanta ve Adani gibi büyük sermaye gruplarının daha da palazlanmasına olanak tanıyan politikalara karşıdırlar. Maoistler aynı zamanda halkın sırtına yabancı borç ve çokuluslu şirketlerin dayattığı koşulları yükleyen bu politikalara da karşı çıkarlar.
Halk yönetiminin politikası nedir? Radikal toprak reformları yoluyla topraklar toprak sahiplerinin elinden alınacak ve topraksız köylüler arasında dağıtılacak, ekilmemiş topraklar tarıma açılacak ve kontrolsüz ormansızlaşma durdurulacaktır. El sanatları, ev endüstrisinin ve sabun, ayakkabı, şeker kamışı, yağ fabrikaları gibi küçük endüstrinin ister ortak girişim ister özel girişim olsun, geliştirilmesine ağırlık verilecektir. Ayrıca gölet ve rezervuarların inşasına, sulama kanalları ve drenaj kanalları, köprüler, okullar, sağlık merkezleri ve veteriner hastanelerinin inşasına da ağırlık verilecek ve tüm bu çalışmalar halkın gönüllü emeğine bağlı olacaktır.
Hindistan’ın mevcut Dandakaranya Halk İktidarının gelecekteki Demokratik Halk İktidarı için politika belgelerinde belirtilen dikkate değer noktalardan bazıları şunlardır:
1) Toprak ağalarının toprakları ve tüm dini kurumlar kamulaştırılacaktır. “Toprak, Onu İşleyenindir” ilkesine dayanarak bu topraklar yoksul, topraksız köylüler ve tarım işçileri arasında dağıtılacaktır. Zengin köylülerin toprakları ellerinden alınmayacaktır.
2) Tefeci sömürüsü durdurulacaktır.
3) Emperyalistlerin ve iş birlikçi burjuvazinin tüm bankaları, endüstrileri ve diğer kurumları kamulaştırılacaktır. Emperyalistlerin elindeki tüm krediler iptal edilecektir.
4) Emperyalistlerle yapılan tüm haksız anlaşmalar iptal edilecektir.
5) İnsanların hayatını yönlendirmeyen tüm kapitalist üretimin devam etmesine izin verilecektir.
6) Özel mülkiyete el konulmayacaktır.
7) Ulusal burjuvazinin elindeki orta ölçekli sanayiler kontrol altında tutulacaktır.
8) Kast ayrımcılığı tamamen ortadan kaldırılacaktır.
9) Kadınlara yönelik ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına ve ataerkilliğin ortadan kaldırılmasına özel önem verilecektir.
10) Emperyalist çokuluslu şirketlerin madencilik projeleri engellenecektir.
11) Adivasiler (Yerli toplulukları) için özerklik olacaktır.
12) Halk İktidarı, ulusların kendi kaderini tayin hakkına inanır ve her ulusun ayrılma hakkını tanır. Bununla birlikte, Halk İktidarı ulusların birliği doğrultusunda hareket edecektir.
13) Geri kalmış bölgelerin kalkınmasına öncelik verilecektir.
14) Din tamamen kişisel bir mesele olacak ve dinin devletle hiçbir bağlantısı olmayacaktır.
15) Emperyalist, yarı feodal kültürün yerine bilimsel ve demokratik bir kültür geliştirilecektir.
Naxalbari’de filizlenen, Andhra, Odisha, Kerala, Bihar, Maharashtra’ya yayılan ve Lalgarh hareketi sırasında Batı Bengal topraklarında tekrar görülen modelde -yerel halk gönüllü olarak yollar inşa ediyor, göletler ve sulama sistemlerini yeniliyor, sağlık merkezleri işletiyor ve Purulia’nın Ayodhya tepelerinde kolektif çiftlikler kuruyor- bugün Dandakaranya’da Janata Sarkar’ın veya Halk İktidarın sembolü haline geliyor. 1967 yılında toprak ağaları ve zenginlerin kiralık katillerinin ellerinden silahlar alınıp gerilla birlikleri oluşturulmuştu, halk mahkemeleri kurularak sömürücü ve zalimler yargılanmıştı, toprak ve mahsul üzerinde hakimiyet sağlanmıştı, mahsullerin ortak depoları oluşturulmuştu. Naksalbari’nin gösterdiği bu yol, “Bengal’in Vietnam’ı” olarak bilinen Kanksa’nın mücadelesini doğurmuştu. Ve işte o yoldan ilerleyerek bugün Bihar, Jharkhand, Andhra, Odisha, Chhattisgarh ve Maharashtra’nın köylerinde ezilen, emekçi insanlar kendi güçlerini ilk defa hissetme fırsatı bulmuşlardır. Son elli yılda köylünün toprak ve üretim üzerindeki haklarını tesis etme talebini kabul ettirmek için mücadele eden binlerce yoksul köylü ya toprak ağalarının kiralık çeteleri tarafından ya da polisin kurşunlarıyla şehit edilmiştir. 1977-78’de, Andhra’daki devrimci hareket yeniden canlanırken binlerce köylü topraklarını ve ürün haklarını elde etmek için Karimnagar ve Adilabad’da toplanıyordu. Feodal efendiler ve yönetimin ortak saldırısı karşısında köylülerin toprak sahipleri ve polislere karşı saldırıda bulunmaktan ve sosyal olarak boykot etmekten başka çareleri yoktu. Aynı dönemde, aynı çaba o zamanki Güney Bihar, günümüzdeki Jharkhand ve Orta Bihar’da Devrimci Köylü Komiteleri’nin kurulmasıyla başladı. Aynı zamanda, Orta Bihar’ın Dalit topraksız köylüleri, devrimci komünist güçlerin önderliğinde birleşince toprak ağalarına ve onların katil güçlerine karşı geldiler. Polis ve parlamento partileri onlarla el ele verdi. Tüm bu güçlerin ortak saldırılarına karşı koymak için, ‘80’li yıllarda Dandakaranya’nın çeşitli yerlerinde köyleri kendi kendine yetebilir hale getirmek amacıyla kolektif çiftçilik, kolektif çiftlikler ve orman kaynaklarının ortak mülkiyetinin kurulması başlatıldı. 1995 yılında Gram Rajya Komitesi veya Janata Sarkar başlatıldı. Bu arada, topraksızlar arasında toprak dağıtma çalışmaları çok ilerledi. Orman mafyasının orman kaynaklarını yağmalaması durdurularak yerli halkın orman kaynakları üzerindeki hakları ve bu kaynakların kontrollü kullanımı başlatıldı. 1996’dan itibaren, yerliler arasında orman kaynaklarına bağımlılığı ve avlanma eğilimini durdurmak için sebze ve meyve yetiştiriciliği teşvik edildi. Hem bireysel hem de kolektif girişimleri memnuniyetle karşılamak için, sebze ve meyve tohumları hem bireylere/ailelere hem de gruplara dağıtıldı. Her iki sistemin de yan yana çalışmasına izin verildi, böylece insanlar bireysel girişimlerin ve kolektif girişimlerin artılarını ve eksilerini kendileri değerlendirebildiler. Hindistan’daki Yeni Demokratik Devrimin bireysel girişimlerin ortadan kaldırılmasını istemediğini hatırlamak önemlidir. Bu bireysel girişimlerin geniş halk kitlelerinin ihtiyaçlarını göz önünde bulundurularak yürütülmesini ister.
İki yıl içinde, hayvan kaynaklarının, yani ineklerin, mandaların, boğaların, keçilerin, kümes hayvanlarının vb. toplumsallaştırılması köylerde başladı. Toprak sahiplerinin ve tefecilerin sığırlarına el konuldu. Tüm sığırlar belirli birkaç yerde tutulacaktı. Organik atıklar tek bir yerde toplanacak ve gübre olarak kullanılacaktı. Bu, köyü temiz tutacak ve arazide yapay gübre kullanmaya gerek kalmayacaktı.
Bu proje başarılı olur olmaz, yerel toprak sahipleri ve tefeciler öfkelendiler ve polis yönetiminin yardımıyla bu gelişmeleri bastırmaya çalıştılar. Bunun temel nedeni, topraklarının çoğunun işgal edilmiş olması ve topraksız insanlar toprak edindiğinden, kalan topraklarda çalışacak insan bulmanın zorlaşmasıydı. Ayrıca orman mafyasının ve onlara yakın olan hükümet yetkililerinin ve siyasî liderlerin kasaları daralmıştı. Ayrıca köylü, emeğinin meyvelerini evine getirebildiği için artık borç adı altında tefecilere bağlı kalmasına gerek kalmıyordu. Ve böylece bir zincirleme tepki meydana geldi. Nasıl ki Üçüncü Dünya ülkeleri eğer çok uluslu şirketlerin talanına dur diyebilirse, o zaman Amerikan tekelleri kendi halkı üzerindeki sömürüyü artırmak zorunda kalacak ve bu da Amerika’daki halkı devrimci politikalara yönlendirecektir. Bu şekilde Dandakaranya’nın ücra köşelerinde kurulan kolektif tarım ve hayvancılık çiftlikleri kentsel alanlarda da paniğe yol açtı. Düşman güçlerinin birleşik saldırısı Halk İktidarını yıkmak için yola çıktı. Buna direnmek için ezilen, değişim arayan halkın gerilla ordusu sayıca artmaya başladı. Ve bu gerilla ordusunun gücüne güvenerek halk hükümeti daha da güçlendi.
1997-98’e gelindiğinde, Dandakaranya’daki 238 köyün sakinleri gönüllü çalışmalarıyla 110 gölet kazmıştı. Ayrıca, 47 büyük su deposu inşa edildi. Bunlardan bazıları sulama, bazıları balık çiftçiliği ve bazıları da hayvancılık için kullanıldı. Ağustos-Eylül 1997’de, yaklaşık üç yüz bin balık yumurtası ve birkaç bin karides yavrusu ile büyük ölçekte balık çiftçiliği başlatıldı. Bu projenin başarısından sonra, Halk İktidarı 1998-99’dan itibaren yerel halk arasında büyük ölçekte balık yumurtası dağıtmaya başladı. Yavaş yavaş, balık çiftçiliği yerel ekonominin temel direklerinden biri haline geldi. Kazı çalışmalarının zor olduğu Dandakaranya’nın engebeli alanlarında, sayısız küçük su deposu inşa edildi. Çoğu RPC (Devrimci Halk Komitesi) bölgesinde balık çiftçiliği göletleri ve kuyuları vardır. Şunu da hatırlamak gerekir ki bugün Dandakaranya’da papaya, muz, mango, hint hurması (imli), limon, guava gibi meyveler ve soğan, patlıcan, kabak, balkabağı, turp, karnabahar, methi (hindi kişnişi), yeşil soğan, domates gibi sebzeler üretilen bu bölgelerde, 1980’de komünist devrimci faaliyet başlamadan önce neredeyse hiç tarım yapılmıyordu. Kabilelerin çok az toprağı, sığırı vardı ve ekim alışkanlıkları yoktu. Esas olarak orman kaynaklarını toplamaya ve avlanmaya bağımlıydılar. Yapılan az miktardaki ekimde bile, toprağı hazırlama veya gübreleme uygulaması yoktu. Komünist devrimcilerin ekime başlamasından yaklaşık yirmi yıl sonra, Mad bölgesindeki her RPC’de artık kolektif ekim ve kolektif çiftlikler var. Yılda bir kez, ocak-şubat civarında, yaklaşık 10-15 gün boyunca araziyi düzeltme çalışması yapılıyor. Şu anda, yaklaşık yüz bin insan bu sürece katılıyor. Sağlık hizmetlerini de düşünerek bitkisel (şifalı) tarımın alanı genişletiliyor. Yerel sağlık merkezlerine ek olarak, mobil sağlık merkezleri de işletilmektedir. Yoksullara ücretsiz sağlık hizmetleri sağlanmaktadır. Geniş bir alanda devletin sağlık hizmeti yoktur ve hükümet Ramakrishna Misyonu tarafından işletilen sağlık merkezlerini de zorla kapatmıştır.
Halk İktidarının kendi okulunun müfredatı için birinci sınıftan beşinci sınıfa kadar olan öğrenciler için bu sekiz derste (Matematik, Sosyal Bilimler, Siyaset, Hintçe, Kültür, Biyoloji, Genel Bilim ve Dandakaranya Tarihi) ders kitapları yazılmıştır. Bu bağlamdaki en önemli husus ihmal edilen Gondi dilinin uzun çabalarla yeniden canlandırılabilmesinin mümkün olmasıdır. Bugün, Gondi dilinde bir ilköğretim müfredatı hazırlanmıştır. Kitaplar, hikayeler ve şiirler yazılmaktadır ve özellikle Gondi dili sözlüğünün de hazırlanmış olması dikkat çekicidir. Nispeten geri kalmış Halbi dilini zenginleştirmek için de çabalar devam etmektedir. Ayrıca, sadece Dandakaranya bölgesinde 25’ten fazla gazete yayınlanmaktadır.
Halk İktidarının bulunduğu yerde, ülkede üretilen yabancı içkiler yasaklanmıştır; ama yerli halkın evde hazırladığı hariya (pirinç birası) veya mahua (mahua ağacı çiçeğinden yapılan geleneksel içki) yasak değildir. Ancak Maoist parti içki ve sigaraya karşı kampanya yürütmektedir. Sigara ve içki içmek parti üyeleri ve gerillalar için yasaktır; fakat halk için bu zorunluluk değildir.
Bugün Dandakaranya’da ilçe düzeyine kadar Halk İktidarı kurulabilmiş olsa da bu mücadele başlangıçta köy yaşamının dört temel dayanağı üzerinde (toprak, ürün, hayvancılık ve su kaynakları) emekçi halkın haklarını tesis etmekle başlamıştı. Bireysel mülkiyet ortadan kaldırılmamıştır; ancak toprak ağalarının, toprak sahiplerinin ve tefecilerin mülklerine el konulup yoksullara dağıtılmıştır.
Halkın İktidarı köy meclisinden doğar. Her köyün yerel yönetim sistemi köy meclisidir ve yalnızca düşman kampına ait kişiler dışında herkes bu meclisin üyesidir. Her yıl köy meclisinin en az iki toplantısı yapılır. İlk toplantıda kararlar alınır, ikinci toplantıda ise bu kararlar gözden geçirilir. Köylüler, köy meclisinin herhangi bir üyesinin çalışmalarından memnun kalmazsa, o kişiyi görevden alabilirler (geri çağırma hakkı – “Right to Recall”).
Üç ila beş köyden ya da yaklaşık beş yüz ila üç bin kişilik nüfustan, Yerel Halk İktidarı ya da bir RPC oluşturulur. Bu şekildeki 10 ila 15 RPC bir araya gelerek bir bölgesel RPC’yi, yani bölgesel düzeyde bir iktidarı oluşturur. Bu iktidarın kapsadığı halk sayısı on bin ila yirmi bin kişi civarındadır. Üç ila beş bölgesel RPC birleştiğinde bir “bölüm” ya da il düzeyinde bir iktidar kurulur.
İl düzeyindeki iktidarın altında dokuz birim vardır:
- Savunma
- Ekonomi
- Tarım
- El sanatları ve ticaret
- Adalet
- Eğitim ve kültür
- Sağlık ve sosyal kalkınma
- Orman koruma
- Halkla ilişkiler
Yerel ve bölgesel komitelerde genellikle 7, 9 ya da 11 üye bulunur. İl düzeyindeki komite 15 üyeden oluşur: Başkan, başkan yardımcısı, PLGA (Halk Kurtuluş Gerilla Ordusu) temsilcisi, dokuz birimin sorumluları ve üç bölge komitesinin temsilcileri.
En alt düzeydeki komite olan köy komitesinin toplantısına, sınıf düşmanları dışında tüm köy halkı katılır. Bu toplantılarda komitenin seçimi ve kalkınma için gerekli gündem belirlenir. Seçilmiş herhangi bir komite üyesi halkın beklentilerini karşılayamazsa, görevden alınabilir.
2008 yılında, mevcut iki ilçe düzeyindeki halk iktidarları arasında koordinasyonu sağlamak ve bölge düzeyinde (Dandakaranya) bir halk iktidarı kurmak için Bölgesel Halk İktidarı Hazırlık Komitesi kuruldu. Bu halk iktidarları, 2005-08 Salwa Judum (Kontrgerilla) ve 2009’dan beri Yeşil Av Operasyonu ile karşı karşıya kalmalarına rağmen işlevlerini sürdürebildiler; çünkü halk desteğinin temeli, halkın aktif katılımıyla geliştirilen ve servetin eşit dağıtımını sağlamaya çalışan bu alternatif sistemdir. Maoistler mevcut sistemi devirmek istiyorlar; ancak bu, mevcut devlet sistemi tarafından üstlenilen kamu refahı projelerine de karşı çıktıkları anlamına gelmiyor. Halk iktidarının henüz kurulmadığı yerlerde, parti bunun yerine 100 günlük çalışma, Sajal Dhara (temiz su sağlama projesi), küçük işletmelere devlet yardımı, evsizler için konut vb. gibi projelerin uygun şekilde uygulanması için ajitasyon yapıyor. Maoistler mevcut hükümet ne yaparsa yapsın, partinin kendisinin daha büyük ölçekte üstlenmek istediği kamu refahı projelerinin uygun şekilde uygulanmasını talep ediyor. Çünkü Maoistler ulusal kaynakların, kalkınma faaliyetlerinin faydalarının ülke halkının en geniş kesimine ulaşmasını sağlayacak şekilde kullanılmasını istiyorlar. Bu nedenle Dünya Bankası 100 günlük çalışma projesine karşı çıkıyor -eğer para köylülerin eline geçerse, şehirlerde ucuz işçi bulunamayacağından korkuyorlar- ancak Maoistler her zaman bu projenin uygun şekilde uygulanmasını ve çalışma kapsamının genişletilmesini talep ettiler. Madenlerden cevher çıkarılmasına karşı değiller, madencilik endüstrisi adına dağ ve orman halkını yerinden etme politikasına, pervasızca doğa talanına ve çokuluslu şirketlerin ülkenin mineral kaynaklarını nominal fiyatlarla yağmalamasına izin verilmesine karşılar.
Bunu çok net bir şekilde anlamak gerekiyor: Mevcut saldırgan kapitalizm biçimi dünyayı doğal kaynakların tükeneceği, çevre ve doğanın tehlikeye gireceği, insanların hastalıklardan mustarip olacağı, sağlıksız yaşam tarzlarının artacağı ve acıyı daha da artırmak için hayat veren ilaçların ve sağlık hizmetlerinin giderek daha pahalı hale geleceği kesin bir felakete doğru sürüklüyor. Bu felaketi önlemek için çevre dostu, kendi kendine yeten, istihdam odaklı ve doğal kaynakların israfını önleyen alternatif bir ekonomik sistem kurma çabası, bugün dünyayı kurtarma mücadelesidir. İşte bu mücadeleyi sürdürüyor, Dandakaranya’da Maoist Parti’nin rehberliğinde yürütülen halk iktidarları.
Purnendushekhar Mukherjee Kimdir?
1960’ların sonlarında Naxalbari Hareketine katıldı ve Maoist Komünist Merkezi (MCC)’nin lideri oldu. Akhil Ghosh ile birlikte 1998 yılında Devrimci Komünist Merkez (Maoist)’i kurdu. Daha sonra bu örgüt MCC ile birleşti. 2007 yılında MCC ile Hindistan Komünist Partisi (Marksist-Leninist) Halk Savaşı partisinin birleşmesinden sonra, Mukherjee HKP (Maoist)’te Merkez Komite üyesi olarak yer aldı. 29 Nisan 2011’de, Bihar’da tutuklandı. 2015 yılında kefaletle serbest bırakıldı. Serbest bırakıldıktan sonra mücadeleye devam etti. 7 Ağustos 2021 yılında ölümsüzleşti.