7 Haziran, Cumartesi
Yeni Demokrasi Gazetesi
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Anasayfa
  • Güncel
  • Emek
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Kadın
  • Gençlik
  • Çevre
  • Kültür Sanat
  • Yazılar
    • ANALİZ
    • ANI – ANLATI
    • BİLİM
    • ÇEVİRİ
    • İZLENİM
    • KADIN
    • KOLEKTİF DOĞRULTU
    • MAKALE
    • MEŞA AZADÎ
    • POLİTİK – GÜNDEM
    • TARİHSEL BELLEK
  • Tüm Haberler
Yeni Demokrasi Gazetesi
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Görüntüle

Anasayfa » Dizginsiz Saldırganlığa Karşı Sınırsız Mücadele

Dizginsiz Saldırganlığa Karşı Sınırsız Mücadele

25 Şubat 2020
içinde POLİTİK - GÜNDEM, Yazılar
idlib 01 1

idlib 01 1

50
PAYLAŞ
Facebook'ta PaylaşX'te PaylaşWhatsappTelegram
Google Haberler Google Haberler Google Haberler
ADVERTISEMENT

Dünya’da ve bulunduğumuz coğrafyada baş döndürücü gelişmeler, yoğun çatışmalar ve içeride faşist diktatörlüğün konsantre krizi derinleşe dursun bu gelişmelerin ana izleğini “şimdilik” İdlib’de ortaya çıkan tablo oluşturuyor. ABD ve Rusya emperyalistlerinin -ve arkalarındaki diğer emperyalist güçlerin- Suriye’deki hâkimiyet savaşının ön mevzilerinden biri olan İdlib’e Suriye ordusunun Rusya desteğiyle başlattığı operasyon sonrası faşist diktatörlüğün aldığı pozisyon yine dört bir cephede çatışma, gerginlik ve dizginsiz saldırganlık oldu. Bu gerginliğin ve saldırganlığın dayandığı nokta; İdlib’de ortaya çıkan tabloda TC’nin ABD ve Rusya’ya nazaran “büyük kaybedecek” olmasıdır. Çünkü TC emperyalistlerle kurduğu uşaklık ilişkisi gereği bölgede ortaya çıkan denklemde en zayıf pozisyonda olan aktördür.

TC uzunca bir dönemdir ABD ile Rojava ve F-35 eksenli yaşadığı krizlerde Rusya’yla işbirliği kartını oynayarak yakınlaşma eğilimine girmiş S-400, nükleer santral anlaşması ve Türk Akımı gibi anlaşmalara imza atmıştır. Bununla birlikte bölgede elde ettiği belli kazanımları, giriştiği işgalleri ve aldığı pozisyonları uşaklık ilişkisi kurduğu ABD’ye karşı kullanarak süreci kendi lehine ilerletmeye çalışmıştır. İdlib’de açığa çıkan tabloda ise başta Rusya olmak üzere tüm tarafların taviz vermek istemeyeceği bir durumu ortaya çıkardı. 2011’de başlayan Suriye iç savaşından bu yana İran ile kurduğu ilişkilerle bölgede gücünü artıran ve küresel çapta bir prestij kazanan Rusya’nın bu kazanımlarını bir kenara bırakarak İdlib’de tavize gitmesi ne kadar mümkün gözükmüyorsa karşısında ABD emperyalizminin Suriye’nin zaferini kabullenmesi ve bölgeyi terk edecek tavizlere ve hamlelere gitmesi de bir o kadar mümkün değil. Her iki emperyal gücün yanı sıra TC de bölgede cihatçı gruplarla sürdürdüğü ilişkisi, Soçi ve Astana süreçlerindeki müdahilliği sebebiyle İdlib’de ortaya çıkan denklemde yer almakta ve tablodan nemalanmaya çalışmaktadır.

Soçi ve Astana süreçlerinde himayesindeki çeteci gruplara dair verdiği taahhütleri yerine getirmeyen TC’nin İdlib özgüllüğünde Suriye’de geliştirdiği askeri, siyasi ve diplomatik manevraları bir bir boşa çıkıyor. Türkiye İdlib’teki varlığını, bölgeye daha fazla yerleşme ve cihatçı grupları güçlendirme ve besleme yönünde kullanırken stratejik açıdan önemli bir yerde duran M5 olarak bilinen Halep-Şam anayolunun tamamında Suriye ordusu kontrolü sağladığını hatta aynı yoldan TIR’larla İdlib’e tank, zırhlı araç vb. sevkiyatının başladığı belirtildi. Yine Rusya-İran desteği ile ilerleyişini sürdüren Suriye ordusu geçtiğimiz günlerde Halep’te kesin zaferini ilan ederken TC’nin bu sıkışmışlık içerisinde cihatçı çeteleri tahkim etmek ve NATO’yu sürece müdahilliğe çağırmak dışında pek bir hamle geliştiremedi. İdlib ile birlikte Suriye iç savaşında yeni bir evreye geçilirken TC de bu hamleleri ile zamana oynamakta, kurulacak olan muhtemel bir Suriye masasına avantajlı biçimde oturabilmek için İdlib’deki varlığını ve pozisyonunu devam ettirme yönünde ısrarlı olmaktadır.

İdlib’de savaş tamtamları çalan faşist diktatörlüğün sürdürdüğü bu saldırganlığa karşın kendi içerisinde yaşadığı kriz durumu da genişleyerek sürüyor. İçeride ve dışarıda sürdürülen faşist saldırganlık ve koyulaştırılan baskı verili krizin düzeyini gözler önüne seriyor. Deprem vergilerinin hesabını soran halka soruşturmalar açılıyor, Kızılay üzerinden çetelerle kurulan bağ ve vergi kaçırılması deşifre olurken buna ses çıkaranlar gözaltına alınıyor… Son olarak daha çığ felaketinde mahsur kalanlar varken canlı yayında cumhurbaşkanının konuşması verilecek kadar pespaye bir hal alınabiliyor. Tüm bu yaşananlar hakim sınıflar açısından tek çıkış yolunun daha fazla saldırganlık ve baskının koyulaştırılması olduğunu gösteriyor. Nitekim geçtiğimiz günlerde bekçilere silah kullanma, üst araması dahil geniş yetkiler veren Çarşı ve Mahalle Bekçileri Yasa Teklifi, TBMM İçişleri Komisyonu’nda tartışmalı oturumlarla AKP ve MHP oylarıyla kabul edildi. Görünen o ki hakim sınıflar ve dümenindeki AKP-Erdoğan iktidarı, halka yönelik daha kapsamlı saldırılara hazırlanıyor ve bu doğrultuda elini güçlendirecek bürokratik düzenlemeleri bir bir  hayata geçiriyor.

Savaş ve ekonomik krizin derinleştirdiği yoksulluğun sonuçlarından dolaysız ve direkt etkilenen yine işçi sınıfı ve ezilen halk oluyor. Katmerleşen yoksulluk ve enflasyon oranları, zamlar, işsizlik rakamları, işten atmalar, gasp edilen ekonomik haklar vb. var olan tabloyu emekçi halk aleyhine alabildiğine ağır hale getiriyor. Antakya Valiliği önünde Adem Yarıcı isimli emekçi işsizlik ve yoksulluk nedeniyle kendisini yakarak hayatına son verdi. Mevlüt Çankaya isimli kamyon şoförü borçları gerekçesiyle kendisini kamyonuna asarak yaşamına son verdi. Cizre’de temizlik işçisi Nezir Kılınç kaymakamlık binasından atlayarak hayatına son verdi. Ve son olarak İstanbul Üniversitesi öğrencisi Hakan Taşdemir borçları nedeniyle intihar etti. Son günlerde peş peşe gelen intihar haberleri bizlere krizin nasıl toplumsal bir çöküntüye  dönüştüğünü ve sistemin halkı nasıl bir geleceksizlikle ve sefaletle baş başa bıraktığını gösteriyor. Bir taraftan yoksulluktan emekçi halka ölümler dayatılırken diğer bir taraftan da Ensar ve benzeri yandaş vakıflara para akıtılmaya devam ediliyor. Halka ekonomik krizle mücadele adına Diyanet Başkanlığı üzerinden “pratik bilgi” olarak “Akşama doğru ürünlerin fiyatı düşeceğinden akşam pazarını değerlendirebilir, daha az masrafla daha çok alışveriş yapabilirsiniz” diye salık veriliyor.

Faşist diktatörlük bu ağır tablo içerisinde açığa çıkabilecek en ufak tepkiyi bastırmak adına tüm mekanizmalarını seferber etmiş durumda. Gelişebilecek hareketin kahredici olduğunu çok iyi bilen egemenlerin bu korkusu anlaşılmaz değildir. Tam da bu noktada yani krizin derinleştiği ve saldırganlığın buna paralel koyulaştırıldığı süreçte bizlere önemli görevler düşmektedir. Çünkü verili kriz ortamı ve etkileri hakim sınıfların zayıf karnıdır ve tüm manipülasyon ve yalanlara karşın emekçi halk nezdinde krizin etkileri en ileri düzeyde hissedilmekte yaşamın her anında karşısına çıkmaktadır. Ne savaşı etkilerini gizlemek adına geliştirilen şovenizm kampanyaları ne de “kriz yok” demagojileri gerçeğin üstünü örtecek durumda değildir. Açlık ve yoksulluğu her fırsatta inkar eden AKP-Erdoğan iktidarına, grup toplantısında sıralardan yükselen “işten atıldım, iş istiyorum” haykırışı gerçeği bir kez daha gerçeği egemenlerin yüzlerine çarpmıştır.

Şimdi bizlere düşen görev, içeride ve dışarıda sürdürülen dizginsiz savaş ve saldırganlığa karşı mücadeleyi ve direnişi kesintisiz bir biçimde sürdürmek, emekçi halka dayatılan sefalet düzenini, krizin etkilerini ve intiharların nedenini sistemin kriziyle bağını kurarak anlatmak olmalıdır. Bu anlamıyla devrimci-komünistlerin başlattığı “Adım Atıp Başaracağız, Başarıp Kazanacağız, Kazanımlarımızla Büyüyeceğiz!” kampanyası önemli bir yerde durmaktadır. Sürece dair devrimci tarzda müdahale ettikçe kitlelerle ev ev, sokak sokak, atölye etölye temas kurup işçi ve emekçileri örgütlediğimiz her bir çalışma bizleri ileriye taşıyacak açlık ve sefalete mahkum edilen halkı intiharların pençesinden alacaktır.

Share50TweetSendShareScanSend
Önceki Yazı

Partizan’dan basın açıklamasına çağrı

Sonraki Yazı

HDP’nin 4. Olağan Kongresi hakkında soruşturma başlatıldı

Related Posts

ÇEVİRİ

ÇEVİRİ | Naxalbari’nin 50 Yılı- Alternatif Kalkınma Yolu

31 Mayıs 2025
ÇEVİRİ

Basavaraj, HKP (Maoist)’in LGBTİ+ kurtuluş mücadelesi perspektifini anlatıyor

28 Mayıs 2025
ÇEVİRİ

ÇEVİRİ | Halk Ordusunda Bir Trans Kadın

25 Mayıs 2025
Yazılar

İbo’nun Yolunda Onun Kararlılığı ve Cüretiyle Yürüyoruz!

18 Mayıs 2025
Yazılar

Demokrasî Di Çembera Neteweyê De

16 Mayıs 2025
Yazılar

Ulus Çemberinde Demokrasi

16 Mayıs 2025
Sonraki Yazı
ERdhrd X0AA4ZXd

HDP'nin 4. Olağan Kongresi hakkında soruşturma başlatıldı

Hakkımızda

Yeni Demokrasi’de yer alan yazı, fotoğraf ve haberler kaynak gösterilmek şartıyla kullanılabilir.
Yeni Demokrasi; işçi sınıfı ve emekçilerin, ezilen ulus ve milliyetlerin, geleceksiz bırakılan gençliğin, devrimci tutsakların ve devrimci basının sesidir.

İletişim ve haber göndermek için e-posta adresimiz: [email protected]

2024 Yeni Demokrasi – Yeni Demokrasi’de yer alan yazı, fotoğraf ve haberler kaynak gösterilmek şartıyla kullanılabilir.
Yeni Demokrasi | işçi sınıfı ve emekçilerin, ezilen ulus ve milliyetlerin, geleceksiz bırakılan gençliğin, devrimci tutsakların ve devrimci basının sesidir.

İletişim ve haber göndermek için e-posta adresimiz: [email protected]

  • Anasayfa
  • Güncel
  • Emek
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Kadın
  • Gençlik
  • Çevre
  • Kültür Sanat
  • Yazılar
  • Tüm Haberler

Sonuç yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Anasayfa
  • Güncel
  • Emek
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Kadın
  • Gençlik
  • Çevre
  • Kültür Sanat
  • Yazılar
    • ANALİZ
    • ANI – ANLATI
    • BİLİM
    • ÇEVİRİ
    • İZLENİM
    • KADIN
    • KOLEKTİF DOĞRULTU
    • MAKALE
    • MEŞA AZADÎ
    • POLİTİK – GÜNDEM
    • TARİHSEL BELLEK
  • Tüm Haberler

Copyleft 2020, dizayn yeni demokrasi
İletişim ve haber göndermek için e-posta adresimiz:[email protected]