HABER MERKEZİ- Savunmaya Özgürlük Koordinasyonu, “Adil yargılanma” talebi ile ölüm orucundaki avukatlar Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal’ın durumuna dikkat çekmek amacıyla Beyoğlu ilçesinde bulunan İstanbul Barosu önünde basın açıklaması gerçekleştirdi.
Açıklamaya Koordinasyon bileşenlerinin yanı sıra Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Hüda Kaya, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, bağımsız Milletvekili Ahmet Şık ile çok sayıda avukat katıldı.
‘HERKES İÇİN ADALET İSTİYORLAR’
Koordinasyon adına açıklama yapan avukat Nergis Tuba Aslan, Timtik ve Ünsal’ın sağlıklarının her geçen gün kötüye gittiğine dikkati çekerek, “Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesi ve Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin 14. maddesi de dahil olmak üzere taraf olduğu bir dizi uluslararası sözleşmeye göre adil yargılanma hakkını güvence altına almak zorundadır. Timtik ve Ünsal, bu yükümlülüklerin sadece kendileri için değil, adil yargılanma haklarına saygı gösterilmeden yargılanan veya cezaevinde bulunan herkes için gözetilmesini talep ediyor” diye konuştu.
HASTANE YÖNETİMİNE ÇAĞRI
Timtik ve Ünsal’ın tutuldukları hastanelerin yöneticilerini ve doktorlarını meslek etiğinin gereklerini yerine getirmeye çağıran Aslan, “Ebru ve Aytaç’ın sağlık raporlarını avukatlarından gizliyorsunuz. Bu suçtur! Sizin göreviniz bireyleri zorla müdahale ile tehdit etmeyi değil, aksine insan onuruna sahip çıkmayı içerir” ifadelerini kullandı.
‘İNSANLIK ADINA SUÇ DUYURUSUNDA BULUNUYORUZ’
Daha sonra söz alan Ünsal’ın eşi Didem Baydar Ünsal, öfkelerini dizginleyebilmelerinin çok zor olduğunu ifade ederek, “Çünkü sabrın mesafesi daralıyor. Devletin yetkilileri iki insanın ölümüne göz yumuyor, sessiz kalıyor. Ama biz bu suça ortak olmayacağız. Bunu sessizlikle karşılamayacağız. Ülkemizin aydınları, hukukçuları Ebru ve Aytaç’ı yaşatacak. Hukuktan biraz olsun anlayan herkes onları nasıl bir hukuksuzluğun buraya getirdiğini çok iyi biliyorlar. Ve adaletsizlik sürdükçe ölüme gittiğini de çok iyi biliyorlar” diye belirtti.
Adli Tıp Kurumu’nun “Cezaevinde kalamaz” raporunu hatırlatan Ünsal, “Buradan bir kez daha insanlık adına suç duyurusunda bulunuyoruz. Yalnızca hukuk uygulanırsa iki avukat iki insan ve insanlık ölmeyecek” dedi.
ÜNSAL’IN MEKTUBU OKUNDU
Açıklamada Aytaç Ünsal’ın Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden gönderdiği mektup okundu.
Ünsal’ın kaleme aldığı mektup şöyle:
“Hasta değilim, tedavi kabul etmiyorum, hayati tehlikesi bile olsa hiç kimse bu ülkenin kanunlarına göre hastanede zorla tutulamaz. Taburcu edilmeliyim. Taburcu edilmiyorum, suç işleniyor. Tedaviyi kabul etmeyen bir kişinin zorla hastanede alıkonulması hekim meslek kurallarına, tıp etiğine aykırıdır. Taburcu edilmiyorum, meslek kurallarına uyulmuyor, disiplin suçu işleniyor.
Tüm bunların sorumlusu Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi başhekimidir, yönetimidir ve benden sorumlu olan doktorlardır. 3 haftadır İl Sağlık Müdürlüğü ile top çeviriyorlar. Bir yandan da bizim yüzümüze gülüyorlar, iyi niyet gösterileri yapıyorlar, inanmayın onlara, onlar siyasi iktidara yakın kişilerin hamile bıraktığı kız çocuklarının yasadışı bir şekilde kürtaj yaptıran doktorlardır. Onlar şu an sadece sorumluluktan kaçmayı ve kendi açılarından en az zararlı bu olayı atlatmayı düşünüyorlar. Fakat gerçek yüzlerini ve sorumluluklarını gizleyemezler. Şu an hastane yönetimi Başhekimi ve doktorların işbirliği ile bir hastanede tutsak edilebiliyorum. Eğer doktorlar ve hastaneye yönetimi görevini yapmış olsa, hastanede bir tecrit hücresinde tutsak edilmem. Taburcu edilip hapishaneye gönderilirsek, ardından tahliye edilebilirsek bu hukuksuzluk kısmen aşılmış olacak ve sorunun çözümü gündeme gelecek. Fakat hastane yönetimi, başhekimi ve doktorları yapmaları gerekeni, kanuni olanı, tıbbi olanı yapmayarak bu sürecin önüne geçiyorlar. Burada sağlığımızın bozulmasına ve belki de ölümümüze neden olacaklar. Bizi hayati tehlikemiz nedeni ile taburcu etmediklerini söylüyorlar, onlar doktor değil yalancıdır. Çünkü insan hapsetmek için bile yapılmamış bir tecrit hücresinde, sağlığımızın her gün nasıl bozulduğunu kendileri görüyorlar. ‘Hapishanede kalamazlar’ denilen insanları mahkum koğuşunda tutarak yaşam hakkımıza kastediyorlar. Bu hukuksuzluğun sürmesini sağlayarak ölmemizi bekliyorlar. Hayatımızı düşündükleri yoktur. Gerçek korkarak ve kayıtsız kalarak mesleki sorumluluklarını yerine getirmedikleridir, suç işliyor oluşlarıdır.”