14 Ağustos, Perşembe
Yeni Demokrasi Gazetesi
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Anasayfa
  • Güncel
  • Emek
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Kadın
  • Gençlik
  • Çevre
  • Kültür Sanat
  • Yazılar
    • ANALİZ
    • ANI – ANLATI
    • BİLİM
    • ÇEVİRİ
    • İZLENİM
    • KADIN
    • KOLEKTİF DOĞRULTU
    • MAKALE
    • MEŞA AZADÎ
    • POLİTİK – GÜNDEM
    • TARİHSEL BELLEK
  • Tüm Haberler
Yeni Demokrasi Gazetesi
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Görüntüle

Anasayfa » Egemenlerin Krizi: Halka ve Doğaya Savaş

Egemenlerin Krizi: Halka ve Doğaya Savaş

14 Ağustos 2025
içinde Güncel, POLİTİK - GÜNDEM, Yazılar
Facebook'ta PaylaşX'te PaylaşWhatsappTelegram
Google Haberler Google Haberler Google Haberler
ADVERTISEMENT

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları Moody’s ve Fitch, 25 Temmuz’da Türkiye’ye ilişkin güncel değerlendirmelerini yayımladı. Moody’s, Türkiye’nin kredi notunu “B1” seviyesinden bir kademe artırarak “Ba3”e yükseltti. Fitch ise, geçtiğimiz eylül ayında “B+”dan “BB-”ye çıkardığı notu bu değerlendirmede teyit etti. Ancak her iki kuruluş da not artışına rağmen, Türkiye ekonomisine ilişkin görünümü “pozitif”ten, belirsizliklerin ağır bastığı “durağan” seviyeye çekti. Mevcut tablo, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in “ekonomimiz zorlukları aştı, olumlu bir döngüye girdi” yönündeki açıklamalarıyla açık bir çelişki içindedir. Kredi notundaki artışı “başarı” ve “dayanıklılık” göstergesi olarak sunan bu değerlendirme, gerçekte Moody’s ve Fitch’in işaret ettiği belirsizlikleri göz ardı etmektedir. Çünkü her iki kuruluş da not artışına rağmen görünümü “pozitif”ten “durağan”a çekerek Türkiye ekonomisinin kırılganlığının sürdüğünü tescillemiştir. Kısacası, görüntüde ilerleyen notlar, arka planda derinleşen ekonomik belirsizliklerle birlikte anılmaktadır.

İşçi ve emekçilerin derin bir kriz girdabında boğulduğu bu dönemde, kredi derecelendirme notlarındaki artışın “ekonomik iyileşme” olarak sunulması, halkın gerçekliğiyle açık bir çelişki içindedir. Bu artışın emekçiler lehine somut hiçbir karşılığı yoktur. Kendi iç krizinde debelenen Türkiye egemenleri, aynı zamanda göbekten bağlı oldukları emperyalist merkezlerin krizden çıkış stratejilerine tam uyum sağlayarak hareket etmektedir. Bu tablo, ekonomik göstergelerdeki makyajlı iyileşmenin kimin yararına, kimin zararına olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

Yatırımcıya “İstikrar” İşçiye Yasak

TC egemenlerinin kredi derecelendirme notunun yükseltilmesine duyduğu ihtiyaç, esasen emperyalist sermayenin Türkiye’ye girişini kolaylaştırmakla ilgilidir. Bu not artışları, emperyalist fon ve bankalardan sağlanabilecek yeni borçlanma imkânları için bir tür güvencedir. Hazine ve Maliye Bakanlığı koltuğuna yeniden oturduğu andan itibaren Londra merkezli tefeci sermayenin kapısını aşındıran Mehmet Şimşek’in öncülüğündeki ekonomi politikalarının temel hedefi de bu sermaye akışını yeniden güvence altına almak olmuştur.

Bununla birlikte, “yabancı yatırımcı” olarak tanımlanan emperyalist tekellerin yatırım yapabilmesi için gerekli olan bu güven notunun yükseltilebilmesi, doğrudan işçi ve emekçilerin sırtına bindirilen yeni yükler anlamına gelmektedir. Emperyalistlerin çıkarları doğrultusunda şekillenen kredi derecelendirme notları—her ne kadar ülkelerin ekonomik gidişatını ölçüyor gibi görünse de—özellikle yarı sömürge ülkelerde hem ekonomik hem de siyasal bir baskı aracı işlevi görmektedir. Bugün Türkiye’de uygulamaya konulan ekonomi politikaları, kredi notunu yükseltme hedefiyle hayata geçirilmiş bu emperyalist baskının somut bir yansımasıdır.

Derecelendirme notunu yükseltme politikaları çerçevesinde verilen en büyük taahhütlerden üç ana başlık, “ücretlerin baskılanması (asgari ücret ve emekli maaşları gibi kalemlerin)” “kamu harcamalarının kısılması” ve “yatırımcı için istikrar (yani grevsiz, sessiz bir toplum)”dur. Mehmet Şimşek öncülüğünde başlattığı “rasyonel zemin” ekonomi programı egemenlerin talepleri doğrultusunda uygulanmaktadır. Bu program yalnızca iç dinamiklerle şekillenmiyor, doğrudan doğruya emperyalist efendilerinin ekonomi politikalarıyla uyumlu bir şekilde ilerliyor. Bugün kredi derecelendirme kuruluşları tarafından yapılan “not artışı” tam da bu uyumun ödüllendirilmesidir aslında. 

Adım adım hayata geçirilen bu politikalar kendini, işçi sınıfı ve emekçilerin yaşamında giderek derinleşen bir yıkım olarak göstermektedir. Asgari ücret belirlemelerinden emekli maaşlarına, sosyal haklardan temel adalet mekanizmalarına kadar her alanda hissedilen bu yıkım; işçi ve emekçiler için sürünerek yaşamak anlamına gelirken egemen sınıflar için krizden çıkış değil, krizi fırsata çevirerek daha fazla sömürü ve daha yüksek kâr anlamına gelmektedir.

Uzlaşmacılıkla Bastırılan İrade

Bu yıkımın sonuçları, yaşamının her alanında baskı altında kalan işçi ve emekçilere, 2025-2026 Toplu İş Sözleşmesi (TİS) görüşmelerinde bir kez daha hatırlatıldı. Yaklaşık 600 bin kamu işçisini ilgilendiren bu görüşmeler, yukarıda çizilen tablonun gölgesinde yürütüldü. Geçtiğimiz aralık ayında asgari ücret ve emekli maaşlarına dair yapılan tartışmalarda “çeşitli gerekçelerle” uygulanan ücret baskılanması, bu kez kamu işçilerinin karşısına çıkarıldı. Enflasyon ve hayat pahalılığı temelinde dile getirilen zam ve hak talepleri, “baskılanmış ücret” dayatmasıyla karşılandı. İşçilerin talebi, 2025’in ilk altı ayı için yüzde 50, sonraki iki dönem için yüzde 25’er zam ve ayrıca yüzde 10 refah payı iken; patron tarafı (TÜHİS) ilk altı ay için yüzde 24, ikinci altı ay için yüzde 11, üçüncü altı ay için yüzde 10 ve son altı ay için yalnızca yüzde 6 zam önerdi.

Nisan ayından bu yana TÜHİS ile Türk-İş ve Hak-İş arasında süren TİS görüşmeleri tıkanma aşamasına gelmişken işçiler tarafından grev kararı alındı. 1 Ağustos’ta 500 iş yerinde başlaması planlanan ve 8 Ağustos’ta tüm iş yerlerine yayılması öngörülen grev kararı, 30 Temmuz’da Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle bir kez daha yasaklandı. Bu, elbette yabancısı olmadığımız bir devlet müdahalesiydi. Böylece yalnızca son yirmi yılda yasaklanan grev sayısı 201’e ulaştı. Grev yasakları ne bugüne özgüdür ne de geçici bir uygulamadır. İşçinin en güçlü silahı olan grev, egemenlerin en büyük korkularındandır. Onlar için sıradan bir rutin haline gelen bu yasaklar, Mehmet Şimşek’in öncülük ettiği ekonomi politikaları açısından ise artık hayati bir müdahale niteliğindedir.

Nitekim yukarıda sözünü ettiğimiz “kredi derecelendirme” sürecinde verilen taahhütlerden biri olan “yatırımcı için istikrar” (yani grevsiz, sessiz bir toplum) bu grev yasağının gerekçelerinden biridir. Grev yasağının hemen ardından “dik duracağız, işçinin hakkını alacağız” söylemleriyle öne çıkan Hak-İş ve Türk-İş’e çöreklenmiş sendika ağaları, hızla uzlaşma yolunu seçmiştir.

İşçinin talep ve çağrılarını yok sayan sendika ağaları, TÜHİS tarafından revize edilen ancak işçilerin beklentilerinin oldukça gerisinde kalan yeni teklifi “yetmez ama evet” diyerek alelacele kabul etti ve hanesine bir ihanet daha yazdırdı. Türk-İş’in ihaneti yalnızca bir gecede işçileri satmakla sınırlı kalmadı; öncesinde “grev kararlılığını ölçme” bahanesiyle iş yerlerine girerek fiilen iradeyi bölmeye çalıştı. Buna rağmen grev eğiliminin baskın olduğu bir tabloya karşın, uzlaşmacı bir kararla grev iptal edildi ve taleplerin çok altındaki bir sözleşmeye imza atıldı. Uzun süredir sınıf hareketini denetim altında tutma görevini üstlenen iş birlikçi sendika bürokrasisi bir kez daha üzerine düşeni yaptı ve egemenlerin örgütlü çıkarına sadakatle hizmet etti.

Temmuz ayı, her yıl asgari ücret ve emekli maaşlarına ara zam yapıldığı tarihtir. Ancak bu yıl, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, ara zam yapılmayacağını açıkladı. Işıkhan, “Evet, sene başında verilen yüzde 30’luk zam eridi. Ama yeni bir zam yapılacağını düşünmüyorum” diyerek tartışmayı kapattı. Daha ilk altı ayda yüzde 30’luk zam oranının eridiğini kabul eden devlet, bir kez daha işçi, emekçi ve emeklilerin enflasyon karşısında ezilmesine göz yummuş oldu. 2025 Temmuz enflasyon beklentileri yüzde 30 olarak ifade edilse de, TÜİK’in manipüle edilmiş verileri bile bu beklentiyi karşılamadı.

TÜİK’e göre haziran ayında yüzde 1,37 olan aylık enflasyon oranı Temmuz’da artarak yüzde 2,06 olurken, ENAG’a göre ise haziran’da yüzde 3,05 olan aylık enflasyon temmuz ayında yüzde 3,75’e yükseldi. Enflasyon ve emek ücreti arasındaki dengesizlik alım gücünü daha da düşürürken işçi ve emekçinin açlık ve yoksullukla daha fazla boğuşması anlamına gelmektedir. Yapılan bir araştırmaya göre 2023 yılında bir asgari ücretle bin 842 ekmek alınabiliyorken, enflasyon ve asgari ücret dengesizliğinden kaynaklı şimdi bin 473 ekmek alınabiliyor. Bu demektir ki egemenler daha fazla kâr için işçinin emekçinin emeğini daha fazla sömürürken sofrasından her ay 369 ekmek çalmıştır.

Talana Ardına Kadar Açılan Kapı

Ekonomik krizin bir diğer yüzü de doğanın talanıdır. Egemenler, krizden çıkışı sadece emeği değil, doğayı da sömürerek sağlamaya çalışmaktadır. Tatile çıkması gereken Meclis, mesai süresini uzatarak AKP/MHP eliyle doğanın talanını emperyalistlere daha meşru ve güvenceli biçimde peşkeş çekmeyi amaçlayan “İklim Kanunu” ile “Zeytinlikler Yasası”nı çıkardı. Muhalefet partilerinin cılız itirazları, kararın onaylanmasını engelleyemedi. Doğanın emperyalist sermayeye peşkeş çekilmesi uzun süredir sistematik biçimde sürerken yeni yasalarla sermayeye egemenlerce daha güçlü garantiler verilmiş oldu. Nitekim yasaların onaylanmasının hemen ardından, özellikle Kastamonu ve Bursa gibi maden rezervlerinin yoğun olduğu bölgelerde büyük orman yangınları çıktı. Günlerce süren ve yerleşim yerlerine kadar ulaşan bu yangınlar, devletin müdahalesizliği nedeniyle yanacak alan kalmayana dek devam etti ve büyük ölçüde kendiliğinden sönümlendi. Egemenlerin temsilcileri her ne kadar “yangınla büyük mücadeleler” verdiklerini propaganda etse de, yasaların hemen ardından başlayan büyük yangınlara gereken müdahalelerin yapılmaması, devletin yetersizliklerinden değil; yanan alanların sermayeye peşkeş çekilme planlarının bir parçası olarak bilinçli bir tercih olarak ortaya çıkmıştır. Kâr için doğayı talana açanlar, yine kâr hırsıyla ormanların yanmasına göz yummuş, canlıların yok olmasını izlemiş, yüzlerce kişiyi “önlem(!) adına” yerlerinden yurtlarından tahliye etmiştir. 

Eğitimde Skandallar: LGS’den Sahte Diplomaya

Türkiye tarihinin en kapsamlı ekonomik krizlerinden birinin içinden geçiyoruz. Bu kriz, TC egemenlerinin derinden bağlı olduğu emperyalizmin genel krizleriyle birleşerek büyümekte ve derinleşmektedir. Yapısal ekonomik kriz yalnızca kötüleşen ekonomik göstergeler veya piyasalardaki istikrarsızlıkla sınırlı kalmamaktadır; aynı zamanda mevcut çürümeyi de derinleştirmektedir. Sistem tüm kodlarıyla hırsızlık ve yolsuzluk üzerine kuruludur ve bu durum, onu ayakta tutan kurumların en derinlerine kadar işlemiştir. Haziran ayında LGS sınav sorularının çalınması hâlâ gündemdeki tazeliğini korurken şimdi de “sahte diploma” ve “sahte sınav” skandallarıyla karşı karşıyayız.

Yıllardır Whatsapp gruplarında, sanal medya hesaplarında açık ilanlarla gerçekleşen bu uygulamaların devlet tarafından bilinmemesi mümkün değildir. Gençlerin geleceğinin çalınmasına hizmet eden bu organize suç örgütüne yönelik devletin yılları bulan sessizliği(!) kendi çürümüş ve çıkarcı kimliğinin görüngüsüdür aslında. En küçük toplumsal muhalefeti bastırmakta en hızlı refleksi gösteren; sisteme öfkesini, açlığa mahkûm olmayacağını ve yoksulluğu kader olarak görmediğini haykıran, hakkını arayan kişileri saatler içinde gözaltına alma ve tutuklama yeteneğine sahip devletin, böylesi bir çürümeyi görmezden gelmesi sistemin doğasına dair açık bir veridir ve ne bugüne özgüdür ne de münferittir; bu, egemen sistemlerin sürekliliğini korumak için başvurduğu temel yöntemlerden biridir.

Sistemin doğasında olan her şey işçi ve emekçilerin mücadele gerekçesidir. Saldırıların, çürümenin, krizin boyutu büyüktür. Egemenler gün geçtikçe daha güçlü bir şekilde tüm halkı ölüm ile yaşam arasında bir tercihe itmektedir. Tercihin yaşamdan yana güçlenmesinin, öfkenin kıvılcım olarak alevi tutuşturmasının önemi daha da büyümektedir. Tek başına bir hiç olanlar, örgütlü olunca güç olarak egemenlerin korkulu rüyası ise, korkularını büyütmek için örgütlü mücadeleyi güçlendirelim. Bizi yaşatacak olan budur.  

Tags: politik gündem
ShareTweetSendShareScanSend
Önceki Yazı

Gazetemizin 191. sayısı “Halka Cehennemi Yaşatanlar Devrimle Yıkılacak” manşetiyle çıktı

Sonraki Yazı

Mersin ve Hatay’da yangın: Bin 115 kişi tahliye edildi

Related Posts

Güncel

Mersin ve Hatay’da yangın: Bin 115 kişi tahliye edildi

14 Ağustos 2025
Güncel

Gazetemizin 191. sayısı “Halka Cehennemi Yaşatanlar Devrimle Yıkılacak” manşetiyle çıktı

13 Ağustos 2025
Emek

Direnişi sürdüren Peri Tekstil işçilerine dayanışma ziyareti

13 Ağustos 2025
Emek

1 Mayıs’taki Taksim yasağı için “hukuka aykırı” kararı

13 Ağustos 2025
Çevre

Dersim’in İksor ve Cevizlidere bölgesinde maden için fizibilite çalışması

13 Ağustos 2025
Güncel

Evrensel gazetesinin İzmir bürosuna silahlı saldırı

13 Ağustos 2025
Sonraki Yazı

Mersin ve Hatay'da yangın: Bin 115 kişi tahliye edildi

Hakkımızda

Yeni Demokrasi’de yer alan yazı, fotoğraf ve haberler kaynak gösterilmek şartıyla kullanılabilir.
Yeni Demokrasi; işçi sınıfı ve emekçilerin, ezilen ulus ve milliyetlerin, geleceksiz bırakılan gençliğin, devrimci tutsakların ve devrimci basının sesidir.

İletişim ve haber göndermek için e-posta adresimiz: [email protected]

2024 Yeni Demokrasi – Yeni Demokrasi’de yer alan yazı, fotoğraf ve haberler kaynak gösterilmek şartıyla kullanılabilir.
Yeni Demokrasi | işçi sınıfı ve emekçilerin, ezilen ulus ve milliyetlerin, geleceksiz bırakılan gençliğin, devrimci tutsakların ve devrimci basının sesidir.

İletişim ve haber göndermek için e-posta adresimiz: [email protected]

  • Anasayfa
  • Güncel
  • Emek
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Kadın
  • Gençlik
  • Çevre
  • Kültür Sanat
  • Yazılar
  • Tüm Haberler

Sonuç yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Anasayfa
  • Güncel
  • Emek
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Kadın
  • Gençlik
  • Çevre
  • Kültür Sanat
  • Yazılar
    • ANALİZ
    • ANI – ANLATI
    • BİLİM
    • ÇEVİRİ
    • İZLENİM
    • KADIN
    • KOLEKTİF DOĞRULTU
    • MAKALE
    • MEŞA AZADÎ
    • POLİTİK – GÜNDEM
    • TARİHSEL BELLEK
  • Tüm Haberler

Copyleft 2020, dizayn yeni demokrasi
İletişim ve haber göndermek için e-posta adresimiz:[email protected]