Sınıf mücadelesi içerisinde bilinçli yer alan ve bunu Komünist partisi saflarında örgütlenerek gerçekleştiren her militan devrimci hayatı üzerinde düşünmeli, kendini incelemelidir. Bu incelemenin amacı kendini tanımak, kendi çelişkili birliğine hakim olmaktır. Bunu neyi, ne yönde değiştireceğimizi bilmek için yaparız. Patron-ağa devletini yıkarak, Demokratik Halk Devrimi, sosyalizm ve yüce komünizme varmamız, yani fethetme eylemimiz diyebilirizki gücünü, enerjisini kendimizi fethetme eylemimizden alır. Başkan Mao’nun insanın bilinçli, dinamik rolüne dair vurgusunu hatırlayalım; Mao savaşı belirleyenin bu rol olduğunu söyler.
Bir adım ileri diyoruz. Eylemde iddiada, faaliyette, fedakarlıkta olduğu gibi kendi gerçekliğimizi kavrama ve değiştirme tavrımızda da bir adım ileri!
İleriye doğru yürüyüşümüzün kurucu kavramlarından biri de eleştiri-özeleştiridir. Bu kavram gerçek içeriğiyle yaşamımıza girer ve kullanılırsa bir adım ileri iddiamız en güçlü biçimde hayat bulur. Sıklıkla rastladığımız bir gerçek eleştiri silahını doğru ve yeterince etkili kullanamadığımızdır. Bu sorunun bazı yönleri aşağıdaki yazıda işlenmiştir. Sorun önemli ve çok yönlüdür, tartışarak ve uygulayarak geliştirelim, gelişelim.
ELEŞTİRİDE BAZI SORUNLAR
Komitelerde küçük birimlerde eleştiri özeleştiri mekanizması yeterince işletilmiyorsa orada problemlerin birikmesine, büyümesine ve görevlerin yerine getirilmesine engel olan bir durum var demektir. Devrimci faaliyetleri değerlendirme toplantılarında eleştiri yeterince ya da çok az yapılıyorsa yeterli nitelikte yapılmıyorsa orada devrimci görevlerin yerine getirilmesi beklenemez. Eleştiri özeleştiri bir devrimci eğitim çalışmasıdır. Devrimci teorinin, temel yönelimin ve komitelerin aldıkları kararın başarılı bir şekilde pratiğe uygulanmasının garantisi, eleştiri-özeleştiri ilkesinin başarılı bir şekilde uygulanmasıdır.
Eleştiri yerine iki ya da üç yoldaşın kendi aralarında yapılan dertleşmesi-bazı yoldaşlar hakkında “dedikodu” ya dönüştüğünde yine devrimci çalışmalar yerine getirilemez. Bu iç diyaloglar, iç dökmeler, dert paylaşımı eğer eleştiri özeleştiri toplantılarına yansımıyorsa orada ciddi bozulma ve çürüme var demektir.
Eleştirmek ciddi bir uğraş ve mücadele sorunudur. Faaliyetlerin ve kadroların kapsamlı ve ciddi bir analizi ve değerlendirilmesidir. Yanlışın hata ve zaafın açık ve anlaşılır bir şekilde ortaya konmasıdır. Hata ve zaaflarından dolayı yoldaşlarla karşı karşıya gelmektir. Açıktan bir ideolojik mücadele yürütmektir. Eleştiri yapan yoldaş kendi doğrularına ve duruşuna güvenmediğinde karşısındaki yoldaşın yanlışına karşı mücadele etme cesareti koyamıyorsa burada da ciddi bir sorun var demektir.
Eleştiri bir farkındalık, devrimci bir duyarlılık ve sorumluluk yaratmaktır. Eğer eleştiri bu görevleri yerine getirmiyorsa orada bir sorun vardır. Çözüm ve değiştirme konusunda söylenecek ve yapılacak bir şey yoksa orada eleştirinin değerlendirme ve değiştirme rolünün kavranmamasından bahsetmek gerekir. Burada ciddi bir kavrayış ve devrimci göreve yanlış yaklaşım sorunu var demektir.
Eleştiride yanlışın yıkılıp doğrunun inşa edileceğine ve devrimci bir değişim gerçekleşeceğine olan inancın güçlü ve tam olması gerekir. Yanlış yapan yoldaşlarla karşı karşıya gelme cesaretinin ortaya konması gerekir. Yoldaşlarla ilişkilerin bozulmasını istememek pahasına yanlışa göz yumuluyorsa, eleştiri ilkesi uygulanmıyorsa, orada yanlışın yaşanmasına göz yumuluyor, burjuva sınıfların çıkarları yaşatılıyor demektir.
Yanlıştan arınmanın devrimci tarzda düzelmenin eleştiri özeleştiriyle değil de kendiliğinden olması düşünüldüğünde eleştiri ilkesi uygulanmaz. Yaşa ve yaşatçılık egemen olur. Yanlışlar hatalar birikip, eleştiriyle düzeltilmeyince faaliyet değerlendirme toplantılarında ya da günlük yaşamın herhangi bir pratiğinde patlamalar olur. Düşünme tarzında öznelcilik egemen olduğunda birey kendisine dokunmaz. Dışına da yanlışa da dokunmaz. Eleştiri bilincinin ve kültürünün gelişkin olmadığı yerde eleştiriye kapalılık ve ben bilirimcilik yaşanır.
Eleştiride hataları görmekten-göstermekten ziyade hatalar kişiselleştirildiğinde, devrimci temelde değişim ve gelişim olmaz. Herkesin bir birine karşı eleştirilerinin, söyleyeceklerinin fazlasıyla olduğu yerde buna rağmen eleştiri yapılmıyorsa, ancak “damara basıldığında” eleştiri yapılıyorsa, eleştiri bilincinin ve kültürünün gelişimine ihtiyaç var demektir. Kendine güvensizlik yaşandığı yerde örgüte de güvensizlik yaşanır.
Keza tersi durum da geçerlidir. Hata ve zaafların güçlü eleştirilmemesi durumunda örgütün penceresinden bakamamaktır. Örgütü sahiplenmemektir. Örgütün gelişimi düşünülerek buna dayanarak hareket edilmediğinde eleştiri yapıcı olmaz, yıkıcı ve sekter olur. Karşımızdaki yoldaşı dışlayan bir tarz olur. Kafada örgüt yok tek tek bireyler vardır. Faaliyet yürüyor ancak birey bunun dışındadır.
Toplantılarda birçok şey söylenir ancak bunlar değiştirip dönüştürmeye yönelik değilse devrimci görevin kavranışında ve uygulanışında sorun var demektir. İşi-anı kotarmaya çalışan bir anlayış var demektir. Bu durumda yetinmeci tarz egemen olur. Bazen iyimser bazen kötümser ruh hali yaşanıyor demektir.
Özeleştiri, hataların ciddiyetle görülmesi, içtenlik ve samimiyetle düzeltilmeye çalışılması şeklinde verilmediğinde köklü ve kalıcı bir değişim olmaz. Eleştiri geldiğinde biçimsel bir şekilde usulen özeleştiri veriliyorsa yine köklü bir değişim olmaz. Doğruluğuna içtenlikle inanılmadan, benimsenmeden yapılan özeleştiri sorunu çözen bir tarzda olmaz.
Eleştiri ve özeleştiri bir ihtiyacın ürünü olduğu şeklinde değil bir usulün yerine getirilmesi şeklinde olduğunda hataların tekrarından kurtulma olmaz. Karşımızdaki yoldaşların değişmeyeceğine inançla yapılan bir eleştiri de etkili ve değiştirici bir rolü oynamaz. Dolayısıyla yapılan eleştiriden bir değiştirme ve dönüştürme sonucu ortaya çıkmaz. Toplantılarda eleştiride esas vurulması gereken yere vurulmadığında tedavi etkili olmaz.
Unutmamak gerekir ki eleştiri devrimci bir görevdir. Tıpkı silahlı savaşım gibi, tıpkı işçilerin-yoksul köylülerin örgütlenmesi görevi gibi bir görevdir. Bütün bu görevler devrime ve partiye aittir. Devrimci faaliyetlerin tümü bireye değil örgüte aittir. Eleştiri görevinin küçümsenip önemsenmediği, gerektiği gibi yapılmadığı yerde örgüt ve devrim davası küçümseniyor demektir.
Ayrıca eleştiri getirenin duruşuna bakılarak değil, eleştirinin doğruluk ve yanlışlığına bakılarak eleştiriye yaklaşılır.“Sen ne kadar iş yapıyorsun ki beni eleştirme hakkı buluyorsun” tarzındaki tepkiyle, eleştiri kişiselleştirmeye indirgenmemelidir. Sorunun ideolojik-politik nedenlerine inme, sınıfsal dayanaklarını açığa çıkartma olmayınca, eleştiri yeterince anlaşılmaz ve kişisel temelde ele alınma durumu yaşanabilir.
*Bu yazı Yeni Demokrasi Gazetesi’nin 9 Ocak 2020 tarihli 52. sayısından alınmıştır.