22 Haziran, Pazar
Yeni Demokrasi Gazetesi
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Anasayfa
  • Güncel
  • Emek
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Kadın
  • Gençlik
  • Çevre
  • Kültür Sanat
  • Yazılar
    • ANALİZ
    • ANI – ANLATI
    • BİLİM
    • ÇEVİRİ
    • İZLENİM
    • KADIN
    • KOLEKTİF DOĞRULTU
    • MAKALE
    • MEŞA AZADÎ
    • POLİTİK – GÜNDEM
    • TARİHSEL BELLEK
  • Tüm Haberler
Yeni Demokrasi Gazetesi
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Görüntüle

Anasayfa » Ezilenin Yanında Olmak

Ezilenin Yanında Olmak

22 Haziran 2025
içinde Kadın, Yazılar
Facebook'ta PaylaşX'te PaylaşWhatsappTelegram
Google Haberler Google Haberler Google Haberler
ADVERTISEMENT

Kadınlara yönelik suçların niteliği ve kadınlara karşı suç işleyenlere alınacak tutum konusunda yakın zamanda, yaşanan bir taciz ve ifşa vakasında ortaya çıkan ciddi bir erozyona tanık olduk. Zaten bir sorun olarak varlığını sürdüren bu konuda genel anlayışımızı ve yaklaşımımızı hatırlatmak ve tüm okurlarımızı anlayışımız etrafında hareket etmeye çağırmak üzere bu yazıyı kaleme alıyoruz.

Son birkaç haftadır ifşa, cezalandırma yöntemleri ve kadına yönelik şiddetin niteliği geniş bir kamuoyu tarafından tartışılmaktadır. Bu tartışmalar taciz, cezalandırma ve bunun ifşa edilmesiyle devam eden süreçte yapılmıştır. 

Tartışmalara damgasını vuran anlayışların bireyci, yıkıcı ve kadın düşmanı olduğunu belirterek başlayalım. Bu tartışmalar “yeni” değildir. On yıllardır Türkiye Devrimci Hareketi içindeki tartışmaların en “janjanlı” konusu olan kadın kurtuluş mücadelesinin ilkeleri bugün bir kez daha tahrif edilmekte, değerler ayaklar altına alınmaktadır. Binlerce kişinin -ki bu kişiler arasında bizimle hareket edenler de bulunmaktadır- bir şekilde fikrini söylediği, tartıştığı konular bunu göstermektedir ve bu bizim sorunumuzdur, bu nedenle değerlendirme yapma zorunluluğu oluşmuştur. 

Devrimci Gençlik Dernekleri’nin (DGD) bahse konu iddiaya dair hızlıca işlettiği süreç bizim için doğrudur. Kadının taciz beyanında bulunmasının ardından pek de alışık olunmayan bir hızla (15 dakika) süreci başlatarak failin görev ve sorumluluklarından alınması ve mağdur kadınla görüşmeyi öncelemeleri başarılıdır. Maalesef süreç olumlu başlamasına rağmen beklendiği şekilde ilerleyememiş ve bir grup kadın “uygun gördükleri” biçimde sürece müdahale etmişlerdir. Burada DGD’nin bizim için tartışmalı olan tek pratiği, ilk açıklamasıdır. Yanlış anlaşılmaların önüne geçmek için belirtmekte fayda var: DGD’nin açıklamalarında tacizi ya da şiddeti meşrulaştıran bir anlatım olduğunu düşünmüyoruz. Ancak açıklamada, tekil durumları genele mal eden ve kadınların bir bütün olarak hesap sorma cüretini bir soruna dönüştüren ifadeler bulunmaktadır. Failin örgütlü olduğu yapının açıklaması, açık ve güçlü bir politik içeriğe sahip olmalıydı. Oysa bu açıklama, kitleler arasında zaten kendiliğinden oluşmuş olan feminist (feminazi) ve kadın düşmanı (solcu abi) gibi iki uçtaki saflaşmaları beslemiştir. Solculuğun ve devrimciliğin kadın düşmanlığıyla birlikte anılması ne doğrudur ne de kabul edebileceğimiz bir şeydir.

İleri kitle, yıllardır yıkmak için mücadele ettiğimiz bu saptırılmış düşüncelerle donanmış bir şekilde saflarımıza katılacaktır. İleri kitleyi oluşturan bireylerin bilinç bulanıklığını ve eylemlerinin nedenlerini anlamak zorundayız. Bir araya geldiklerinde daha politik bir bilinç kazanıyorlar, ancak tek başlarına zayıf bir bilince sahipler. Bugün 15-25 yaş arasındaki gençler iki ay önce meydanları doldurmuş olsalar da, düşmanını tanımaya başlasalar da henüz yıkmak ve inşa etmek arasındaki diyalektiği kavrayabilmiş değiller. Devrim budur, değişime inanmak da buna inanmaktır. 

İNŞAYA İNANMAMAK

X platformu gibi kimin ne olduğunun belli olmadığı mecralarda birçok kullanıcı örgütlü olmasa da “mış gibi” yapmaktadır. Bu da birçok yapının anlayışının bu mecralarda yanlış aktarılmasına sebep olmaktadır. Çünkü genç kitleler X platformunun sanal olduğunu henüz tam olarak kavrayabilmiş değiller. Örgütlü olmak örgütün disiplini altında örgütle hareket etmektir. Bizim tüm olaylarda tavrımız belirgin bir disiplinle, dolayısıyla sürdürülebilir bir iradeyle, kısacası örgütle şekillenir. Bu nedenle cancel kültürüne (Cancel kültürü, dijital ortamdaki “cancel” tuşundan esinlenerek türetilmiş bir kavramdır. Bu kültür, net bir tavırla tüm bağları koparmakla başlayan yıkıcı bir dışlama tutumunu, bir kişiyi linç edilmek üzere hedef haline getirmeyi ve tecride sürüklemeyi içerir.) ait tutumlarla, linç ve tüketim boykotu gibi pratiklerle karşılaşıyoruz. Bu durum, “salt yıkmakla ilgili” olmanın bir sonucudur; tıpkı polis barikatını aştıktan sonra nereye yürüyeceğini bilmemek gibidir. Yıkmak, inşa etmek amacıyla yapılmadığında, enkazın altında kalmak kaçınılmazdır. Neyin inşa edilmek istendiği açıkça belirtilmediği ve bu inşa sürecine girilmediği sürece, yalnızca yıkmak anarşist bir eylem olarak kalır ve halkın çıkarlarını gerçekleştirmeye hizmet etmez. Bunlar önderliksiz, öncüsüz kitle eylemleridir. Bizim için kitleye öfkelenmek devrimci bir eylem ya da tutum değildir. Kitleleri anlamayı temel tutumu olarak belirlemiş bir yaklaşım için kitleye öfkelenmek anlamsızdır; dolayısıyla bizim açımızdan şaşırtıcı olan bu tür bir öfkedir. Kibirli, üstenci, sekter yaklaşımların kitleleri devrime kazandırmadığı, kitlelerde bilinç sıçraması yaratmadığı binlerce kez kanıtlanmıştır. Zaten devrimciliğe ait özellikler değildir, bunlar da sadece “yıkmak”la ilgilidir. İlkeler, değerler, eylemler ve diğer her türlü konu kitleler tarafından tartışılabilir. Bunu durdurmak doğru olmadığı gibi mümkün de değildir. Fakat kitlelerin tartışmalarına devrimci bir perspektif sunamıyor, onların geri düşüncelerini besliyor, ezilen kesimlere yönelik gizli ya da açık düşmanlığa isteyerek ya da istemeyerek zemin oluyorsak sorun büyüktür. İlkeleri ve kazanımları korumak, ileri tartışmalar yaratmak üzere hareket etmeliyiz; özellikle “kadına” dair sorunlarda buna ayrıca dikkat çekmek ihtiyacı oluşuyor. Çünkü mesele kadın olunca, devrimci “hassasiyette” bir gerileme yaşanıyor. Ezilenden yana olmak, ezilenin duygusunu, uğradığı zorbalığı ve bu zorbalığa karşı gösterdiği —özünde haklı olan— tepkiyi anlamak sorunu ortaya çıkıyor. Böylece doğru hassasiyet zayıflıyor ve yıkmak daha kolay bir eylem haline geliyor.

Kuşkusuz, burada temel sorun “ezilen kadın”dan, “haksızlığa uğrayan kadın”dan yola çıkamamaktır. Kadını cinsel yönden ezilen, mağdur edilen bir kişi olarak görmek; bu olaylardaki “devrimci hassasiyetin” temelini oluşturmalıdır. Ancak erkek ya da erkek egemen bakış açısıyla yetişmiş birçok yoldaşımız bunu başaramamaktadır.

Oysa bu ve benzeri süreçlere dair yaklaşımımız, her zaman ezilenin, genel ifade edecek olursak halkın ve devrimin çıkarlarına uygun olmalıdır. Bu nedenle çelişkileri her yönüyle anlamaya ve anlatmaya çalışıyoruz. Anlaşılmasını umarak, kitlelerin bilincini geliştirmek üzere hareket etmeye devam edeceğiz.

YIKILMASI GEREKEN ÖRGÜT DEĞİLDİR

Örgütlü bir yapının kontrolü altındaki bir olaya bir grup kadın olarak, “örgütsüz” yapılan müdahaleler genellikle bozguncudur. Bu tarz müdahale biçimleri, “kadına dair sorunların muhatabı kadınlardır” anlayışına dayanarak gelişmektedir. Kuşkusuz, kadınların bu sorunlarda muhataplığının bir anlamı ve yeri vardır. Ancak kadına dair sorunların, “kadın ve erkek muhataplığından” önce, değerlerle, ilkelerle, anlayışla ve bunları belirleyen disiplinle ilişkili bir muhataplığı bulunmaktadır. Bir sorunun neye, kime göre ve nasıl ele alınacağı ve nasıl çözüme kavuşturulacağı tartışıldığında, belirleyici olan şey disiplin ve sürdürülebilirliktir. Dolayısıyla bu konuda esas olan örgütlü tutumdur. Bahse konu olayda da kadınlar tarafından yapılan müdahale bozguncudur. Sürecin sağlıklı ilerleyişi bu müdahale ile sekteye uğratılmıştır. Bu müdahale bozguncu niteliğinden kaynaklı mahkûm edilmelidir. Yukarıda da belirttiğimiz üzere örgütsüz kesimlerin bozguncu, anarşist pratikleri beklenmedik değildir; ama bu, söz konusu pratiklerle uzlaşacağımız anlamına gelmez. Bununla birlikte bu pratiğin bozguncu olması kadınların ifşa, cezalandırma gibi yöntemlerinin içini boşaltmaya gerekçe yapılamaz. Burada bu müdahaleyi bozguncu yapan, sürecin bir örgüt tarafından halihazırda yürütülüyor olmasıdır. Birçok kadın yine kadın hareketinin yarattığı değerlerle failinden hesap sormuş, örgütlenmiş ve özgürleşme yolunda adım atmıştır. İyileştirici ve devrimci olan bu adımlar tarihsel ezilmişliğin ağır yükü altında atılan adımlardır. Failinden hesap soran, örgütlenen, ailesine karşı çıkan, okuyan, gezen her kadın bu cendereden çıkmıştır. Bu nedenle sisteme ve sistemin yarattığı her olaya karşı öfkesi meşrudur. Bunun tartışılması ve kadınların bu yolla baskı altına alınmasını kabul etmiyoruz. Bu öfke karşısında erkek egemen anlayışın sahiplerinin ve tüm tacizci erkeklerin korku ve paniklerine, dayanışma ve destekçiliklerine, safları sıklaştırma eğilimlerine de tanıklık ediyoruz. Bu tutumun bir korku, endişe ve kaygıya tekabül ettiği açıktır.

Olayda doğrudan muhatap olmayan bazı tarafların yaptığı açıklamalarda, örgütün varlığını reddeden tutumların yanlış ve sorunlu olduğunu düşünüyoruz. Kendine “YDK” diyen sağ tasfiyeci grup, Türkiye Devrimci Hareketi’nin kurumsallaşmış bir fail aklayıcısı olduğunu ilan ederken, bu sürecin de diğerleri gibi kadınlar aleyhine sonuçlanma potansiyeli taşıdığını öne sürerek örgütlü mücadeleyi karalamaktadır. Halbuki DGD’nin taciz beyanının ardından hızlıca hareket ettiği gerçeği göz önüne alındığında sürecin başarılı devam edeceği fikri oluşuyor. Örgüt düşmanı, örgütlü müdahaleyi yok sayan anlayışlar üreten bu yaklaşımlar tehlikelidir. Bu unsurlar, zaten kitlelerde azımsanmayan boyutta olan “örgütsüz yaşam”, “bireysel kurtuluş” arzusunu beslemekteler.

ÖRGÜTLÜ HAREKET ET!

Yana yakıla “kanıt” arayan, hesap soranın hesap sorma cüretini yıkan, ezilenin tarihsel ezilmişliğini yok sayan, bu olay üzerinden kadına yönelik suçları aklayan anlayışlarla da aramıza kalın bir çizgi çekiyoruz. Bu olaya yaslanan unsurlar toplumdaki geri, kadın düşmanı anlayışları yeniden üretmektedir. Faillerin ya da kadın düşmanı fikirler barındıranların bu yolla kendilerine ve kadın düşmanı anlayışlara alan açmasına, bu anlayışların özgürce dolaşıma sokulmasına izin verilmemelidir. Bu unsurların çoğu örgütsüz olduğu gibi, duygusal bağlarından kaynaklı kimi yapıların “temsilcileri, savunucuları” gibi görünmektedir. Fakat ideolojik-politik olarak bir yapıyı haklı görmek ve onu desteklemekle örgütlü olmak aynı şey değildir. Devrimci sorumluluğu kendisiyle sınırlayan, içinde bireycilik-dar grupçuluk barındıran yaklaşımlar kesinlikle tehlikelidir. Okurlarımız da bu türden gelişmelere karşı uyanık olmalı, tarihe olumlu bir katkısı olmayacaksa söz söylemenin anlamı olmadığını bilmelidir. Devrimci olmak, devrim uğruna yaşamak isteyen herkesin halkın çıkarlarıyla uyuşmayan davranışlardan kaçınması, bu türden düşünceleri yıkması gerekir. Bu hemen ve tamamen olmayabilir; ama bu yola girilmelidir.

ANLAYIŞIMIZ NEDİR?

Bu olay özelinde tartışılacak çok konu var; ancak bunları bir yapıyı ya da bir grup kadını hedef alarak ele almamak gerektiğini düşünüyoruz. Bu nedenle genel anlayışımızı anlatarak tartışmayı tercih ediyoruz. Bu yöntemin daha doğru olduğuna inanıyoruz. Ezilenin öfkesini görmeyen ve bu öfkeyi tartışmayan bir yaklaşımı doğru bulmuyoruz. Aynı şekilde ifşanın bu biçimde yapılmasını da doğru bulmuyoruz. Bireysel akıl, örgütsel aklın önüne geçtiğinde hatalar yapılmaya başlanır ve bu hatalar, devrimci müdahalenin de içini boşaltır. Üstelik bu durum yalnızca örgüt içerisinde değil, örgüt dışından geldiğinde de son derece tehlikelidir. Bu konuda safımız çok net bir şekilde devrimci örgüt olmalıdır. Çözümü örgütle aramak, örgütü çözüm aramaya sevk etmek ve buna katkı sunmak gibi görevlerimiz var. Bir sorunu tek başına çözmek zor olduğu gibi sonuç yanıltıcı da olabilir. Zorluğu bireysel deneyimlere dayanarak çözmeye çalışmaktan, yanıltıcılığı ise sonucun kimin lehine gelişeceğini hesaba katamamaktan, kavrayamamaktan kaynaklanır. Kendimizdeki yanlış fikirleri, saflardaki yanlış fikirleri ancak bu yola girdiğimizde yenmeye başlayabiliriz. Devrim için örgüt -bizim için komünist partidir bu örgüt- gerekliyse örgütü geliştirmek zorundayız. Bu gelişim de dışarıdan değil içeriden olabilir. 

Kadınların devrimci örgütlerden uzaklaştığına dair belirleme yavan ve özneldir. Örgütlenme sorunu ya da örgütlü hareket etme sorunu kadınlarla sınırlı değildir. Toplumun ezilen tüm kesimleri için aynı sorun vardır. Hatta kadınlar örgütlendiğinde daha özverili, disiplinli ve inançlıdır. Bu durum yine kadınların mücadeleci olmasından kaynaklanır. Ancak kadınlarda olduğu ileri sürülen devrimci örgütlere dair fikirler çoğunlukla bireysel akılla üretilmektedir. Öte yandan, Türkiye Devrimci Hareketi’ndeki yapıların büyük kısmı kadın kurtuluş mücadelesine dair bir anlayış geliştirmiş olsa da bu anlayış hâlâ yetersizdir. Yetersiz olması, devrimci yapılarda taciz, tecavüz ve kadın düşmanlığının yaygın olduğu anlamına gelmez. Bu kara propagandanın derhal son bulması gerekir. Devrimci yapılar içinde ortaya çıkan her kadın düşmanı pratik, devrim için mücadele eden herkesin sorunudur. Devrimci yapılardaki yozlaşmayla mücadele etmek ve bu türden unsurları ya da dostlarımızı bu yoldan dönmeye çağırmak da görevlerimize dahildir. Ezilen tüm kadınların devrimcilere olan güvenini artırmak ve çözümü kendi başına değil, örgütlenerek ve örgütlü biçimde aramasını sağlamak zorundayız. Biz devrimcilerin görevi budur. “Yani, mücadele bizi onlardan ayırır ve komünist yüzümüzü gösterir. Bu mücadele bize, kendilerini erkek egemenliği, müteşebbisin gücü, tüm burjuva toplumu tarafından sömürülmüş, köleleştirilmiş ve ezilmiş hisseden kadınların güvenini kazandırır.” (Lenin’den Anılar, Kadın Sorunu Üzerine, İnter Yayınları)

Bunlara dair tavrımızı anlatmaya devam edeceğiz. Anlayışımızı aktarırken kitlelerin en ileriyi bulması için çabalayacağız. Açığa çıkan yanlış anlayışları görüyoruz ve devrimci sorumluluğumuz gereği bu anlayışların yıkılması için bir kez daha harekete geçiyoruz. Kadına yönelik suçlar ve devrimci yöntemlere dair tartışılan konuları bundan sonraki sayılarımızda anlatmaya devam edeceğiz. “Kadın beyanı esastır; aksini erkek ispatlar”, “Bir süreç nasıl işletilmelidir?”, “Karşı devrimci ve kadın düşmanı şiddetin faili değişebilir mi? Değişim nedir?”, “Taciz, tecavüz ve kadına yönelik şiddet nasıl görülür?”, “Devrimcilerin, özelde devrimci erkeklerin sorumlulukları”, “Devrimci saflara sirayet eden hastalıklar” gibi konular üzerine yazacağız. Tüm okurlarımız bu konularda en ileriyi aramalıdır. Ezen ve ezilen ilişkisi içindeki eylemlerde ezilenin yanında olmak temel yaklaşımımızdır ve bu tutum bizim için bir görevdir. Başta ezilen tüm kadınlar olmak üzere yoldaşlarımızı, yıkmakta ve inşa etmekte doğru tutum almaya çağırıyoruz.

Tags: kadın kurtuluş mücadelesiYeni Demokrasi
ShareTweetSendShareScanSend
Önceki Yazı

Grup Munzur’un kurucularından İlknur Demir yaşamını yitirdi

Sonraki Yazı

ABD İran’a saldırdı

Related Posts

Güncel

Filistin Direnişi Bir Turnusol Kâğıdı: Direniş Boğulmayacak

21 Haziran 2025
Görsel Tasarım: The Cradle
KOLEKTİF DOĞRULTU

Haksız İsrail Saldırılarına Karşı Halkın Kurtuluşu Yolunda Devrim

20 Haziran 2025
BİLİM

Egemen Sınıf Anlatılarından Arındırılmış Tarih Devrim Çağrısıdır

19 Haziran 2025
KOLEKTİF DOĞRULTU

Soyut Kavramlarla Politika, Önderlik ve Kitle Gücü

17 Haziran 2025
Dünya

Nükleer Krizde Son Perde: Müzakere Masası Dağılır Mı?

12 Haziran 2025
ÇEVİRİ

“Sudhakar, devrimci hareketin kıdemli bir önderidir”

8 Haziran 2025
Sonraki Yazı

ABD İran'a saldırdı

Hakkımızda

Yeni Demokrasi’de yer alan yazı, fotoğraf ve haberler kaynak gösterilmek şartıyla kullanılabilir.
Yeni Demokrasi; işçi sınıfı ve emekçilerin, ezilen ulus ve milliyetlerin, geleceksiz bırakılan gençliğin, devrimci tutsakların ve devrimci basının sesidir.

İletişim ve haber göndermek için e-posta adresimiz: [email protected]

2024 Yeni Demokrasi – Yeni Demokrasi’de yer alan yazı, fotoğraf ve haberler kaynak gösterilmek şartıyla kullanılabilir.
Yeni Demokrasi | işçi sınıfı ve emekçilerin, ezilen ulus ve milliyetlerin, geleceksiz bırakılan gençliğin, devrimci tutsakların ve devrimci basının sesidir.

İletişim ve haber göndermek için e-posta adresimiz: [email protected]

  • Anasayfa
  • Güncel
  • Emek
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Kadın
  • Gençlik
  • Çevre
  • Kültür Sanat
  • Yazılar
  • Tüm Haberler

Sonuç yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Anasayfa
  • Güncel
  • Emek
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Kadın
  • Gençlik
  • Çevre
  • Kültür Sanat
  • Yazılar
    • ANALİZ
    • ANI – ANLATI
    • BİLİM
    • ÇEVİRİ
    • İZLENİM
    • KADIN
    • KOLEKTİF DOĞRULTU
    • MAKALE
    • MEŞA AZADÎ
    • POLİTİK – GÜNDEM
    • TARİHSEL BELLEK
  • Tüm Haberler

Copyleft 2020, dizayn yeni demokrasi
İletişim ve haber göndermek için e-posta adresimiz:[email protected]