16 Haziran, Pazartesi
Yeni Demokrasi Gazetesi
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Anasayfa
  • Güncel
  • Emek
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Kadın
  • Gençlik
  • Çevre
  • Kültür Sanat
  • Yazılar
    • ANALİZ
    • ANI – ANLATI
    • BİLİM
    • ÇEVİRİ
    • İZLENİM
    • KADIN
    • KOLEKTİF DOĞRULTU
    • MAKALE
    • MEŞA AZADÎ
    • POLİTİK – GÜNDEM
    • TARİHSEL BELLEK
  • Tüm Haberler
Yeni Demokrasi Gazetesi
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Görüntüle

Anasayfa » Halkın Acısı Üzerinden Egemenlerin Bağış Şovu

Halkın Acısı Üzerinden Egemenlerin Bağış Şovu

6 Mart 2023
içinde Yazılar
Halkin Acisi Uzerinden Egemenlerin Bagis Sovu 01

Halkin Acisi Uzerinden Egemenlerin Bagis Sovu 01

Facebook'ta PaylaşX'te PaylaşWhatsappTelegram
Google Haberler Google Haberler Google Haberler
ADVERTISEMENT

[responsivevoice_button voice=”Turkish Female” buttontext=”Makaleyi dinle “]

“Türkiye Yüzyılı” masalı hatırlanacaktır. Açılış “yerli ve milli” TOGG ile yapılmış, herkes bu anlatıya inanmaya zorlanmıştı. AKP, elinde bir mağduriyet hikâyesi kalmayınca “yerli ve milli” araba ile gücünü konsolide etmeyi planlamıştı. Heyhat! Masalın ikinci perdesi 6 Şubat Maraş depremleri ile açıldı. AKP yeni bir rüzgâr yakaladığını düşünürken fırtınanın ortasında kaldığını sonradan idrak etti.

Değinmekte fayda var. 11 şehri enkaza çevirip yüz binden fazla insanın yaşamını kaybettiği bu tablo devlet politikasının sürekliliğinin sonucuydu. Bu tablo bilinçli bir tercihin, AKP ile sınırlı olmayan bir politikanın ürünüydü. Her deprem sonrası aynı konuların tartışılması yıkımlara yol açan politikadaki ısrara en iyi örnektir.

Bugüne ait renklerle tablo tamamlanmıştır. AKP’nin yönetme zafiyetinin derinleşmesi ve kurumların daha da laçkalaşması, kifayetsiz karakterlerin köşe başlarında boy göstermesiyle kriz yönetim alanındaki beceriksizlik derinleşmiştir.

“İstanbul’a hazırlık” yaptığını iddia eden devlet depreme yanlış yerde yakalanınca far görmüş tavşan gibi kalakaldı. Enkaz altında kalmaktan kurtulanlar, canhıraş bir şekilde yıkıntıların altındakileri kurtarırken AFAD yıkılan binasını seyrediyor, yollarda kalan AFAD ekipleri ise yardım bekliyordu. “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” gereği harekete geçmek için en tepeden, Saraydan onay bekleyen bürokrasi ise 11 şehrin enkaza dönüştüğü saatlerde uykudaydı. Yollar kâğıt gibi kat kat parçalanmış, havalimanı pistleri yarılmış, kamu kurumları devletle birlikte çökmüştü. Enkaz altındaki şehir sokaklarından ise çığlıklar yükseliyordu. “Cumhur İttifakı olarak sahadayız” diye pervasızca yalan söylendiği o ilk saatlerde kurtulanlar, kurtarılmayı bekleyenlerin her geçen saat azalan/kısılan yardım çığlıklarını çaresizce dinlemeye mahkûm edilmişlerdi. Devlet ise seyirci koltuğuna kurulmuş IBAN hesapları oluşturuyordu.

Faşist Türk devletinin halkın yaşam hakkına kayıtsızlığı yüz binden fazla insanın katliyle sonuçlandı. Yaşanan “Kırmızı Pazartesi” cinayetiydi; çünkü bilim insanları bu bölgede 7.4’ün üzerinde bir deprem olacağı uyarıları yapmışlardı. Dahası AFAD da aynı yerde olası bir deprem “tatbikatı” yapmıştı. Tatbikatın başında da tanıdık bir isim vardı: Süleyman Soylu! Şov kâğıt üzerinde kalmıştı ve gene kâğıt üzerinde tüm kurumlar bölgede bir depremin olacağından haberdardı. Bu sebeple yaşanan bir “Kırmızı Pazartesi”ydi; ama bir farkla herkesin gözü önünde yaşanan bu katliam günlerce sürüp yüz binden fazla insanın yaşamına mal oldu.

Halk yardım çığlıklarına dayanışma ile karşılık verirken devlet ise kılını kıpırdatmadı. Kıpırdattığında ise önce IBAN paylaştı sonra yardımları gasp etme telaşına düştü. Devletin halk düşmanı karakterinin yanında yetkilerin tek elde toplandığı hükümet sistemi ve yönetme krizi deprem sonrasındaki tabloyu derinleştirdi. Faşist Türk devletinin sınıfsal niteliğini anlamak, onun halk düşmanı karakterini görmek açısından Maraş depremleri çok acı ve ağır bir deneyim olmuştur. Evet devlet beceriksizdir; laçkalaşmış bir düzen, vasıfsızlığın her şey olabildiği bir sistem söz konusudur. Bununla birlikte devletin afet yönetimi adına pek bir hazırlık yapmaması -hakkını verelim başında vasıfsızlığın güzide örneklerinden Soylu’nun bulunduğu bir tatbikat yapılmıştı!- müdahalede gecikmesi, olanaklarını tam olarak kullanmaması, dahası kurtarma çalışmalarını engellemeye çalışması, yardımları engellemesi/gasbetmesi vd. refleksleri, bize devletin niteliği hakkında doğrudan fikir vermektedir. Karşımızda tepeden tırnağa faşist, halk düşmanı bir devlet vardır.

Maraş depremleri sonrası çuvallayan devlet, Erdoğan’ın ağzından önce “kader planı”na atıf yapıp sorumluluğu Allah’a attı. Yıkımın boyutu, yüz binden fazla insanın yaşamını kaybetmesi tepkileri artırınca Erdoğan “kader planı”nı bir kenara fırlatarak “asrın felaketi” teranesine sarıldı. “Türkiye Yüzyılı” masalına da “asrın felaketi” yakışırdı!

AKP’nin mahir olduğu bir alan varsa -algı yönetimi, pervasızlık, vasıfsızlığın her şey olabilmesi dışında- o da projelerin, operasyonların önüne şaşaalı sözcükler iliştirmektir. Ya aklın sınırlarını zorlayan projelerde “çılgın”laştılar ya da süslü ifadelerle Kürtlere savaş ilan edip şovenizmi körüklediler. AKP’nin siyasal aklı güçlü, büyük Türkiye algısını insanların kafasına yerleştirmek için edebi, fiyakalı sözcükleri piyasaya sürmenin yeterli olacağını sanıyor.

Maraş depremleri sonrası devletin refleksi iki gerçeğe işaret etmektedir: Birincisi, gazetemizde ısrarla altını çizdiğimiz devletin faşist, halk düşmanı karakterine ve ikincisi, halkın devlete, “kamu” kurumlarına güveninin zayıfladığına. Devletin itibarı yerlerde sürünmüştür. Doğal afet, maden göçüğü ya da başka bir olay sonrası devletin aklına gelen ilk şeyin IBAN paylaşmak olması şaşırtıcı olmasa gerek. Daha önce toplanan yardımların iç edilip ilgililerine verilmemesi, toplanan paralara çökülmesi halkta devlete olan güvensizliği beslemiştir.

AFAD ve Kızılay kurtarma ve kurtulanların ihtiyaçlarını karşılama çalışmalarından daha çok, para toplama/ yardımlara el koyma çalışmalarına efor harcamıştır. AHBAP, Babala gibi kurumlara akan para/yardımlar adeta iştahlarını kabartmıştır. Bu kurumların hem daha çok yardım toplaması hem de bağışçıların bu kurumların daha güvenilir olduğu beyanları devleti çileden çıkarmıştır.

AHBAP ve Babala hedef tahtasına oturtulmuş, toplanan yardımlara el konulacağı AHBAP’a kayyım atanacağı tartışmaları kamuoyuna yansımıştır. “Gargamel” edasıyla meclis kürsüsünden tartışmalara dahil olan Devlet Bahçeli AHBAP ve Babala’ya çökme çağrısı yapmakta bir sakınca görmemiş, eleştirenleri “tek tek not ediyoruz” diyerek Ömer Çelik’e destek vermiştir. En ucube karakterlerin cirit attığı bu siyaset sahnesinde “İyiduşka”* bozuntusu Süleyman Soylu da tartışmalara dahil olup devlete “şirk koşan”lara tehditler savurmuştur. AHBAP kurucusu Haluk Levent’in devletin büyüklüğüne zeval getirmeyen açıklamaları, geri adımları siyasal iktidarı tatmin etmemiştir. Haluk Levent albümünden paylaştığı fotoğraflarla, AFAD güzellemeleriyle durumu idare etmeye çalışıp sonunda TOKİ’nin kucağına oturmaktan kurtulamamıştır.

Faşist devlet şovenizm illetine güvenerek yine Kürtlere hırlamış, HDP’nin Pazarcık Hasankoca Cemevi Yardım Merkezine kayyım atamıştır. Ayrıca Alevi kurumlarının yurt dışından yolladığı yardımları gasbetmiştir. Yardımları tek elde toplayıp merkezileştirerek devletin acziyetini gizlemek istemektedirler. Fuat Oktay Hatay Havalimanının onarım tartışmalarında devlete yöneltilen eleştirilerin, yardım çağrılarının devleti aciz gösterdiğini söylemiştir.

Devlete, onun kurumlarına güvenmeyen yalnızca halkımız değildi. Yurt dışından yapılan dayanışma çağrılarının adresi olarak AHBAP başta olmak üzere alternatif kurumlar gösterildi. Buna Dünya Bankası da dahil oldu: Altyapı çalışmalarında kullanılmak üzere 1 Milyar 780 milyon dolarla belediyelerin hazırlayacağı projelere destek verileceğini açıkladı.

Faşist Türk devleti Maraş depremlerinin ardından yerlerde sürünen itibarını kurtarma telaşına düştü. Sahnenin arkasında bu defa “Türkiye Tek Yürek” yazıyordu. Üzgün suratlarıyla ünlüler de sahnedeki yerlerini almışlardı. Bu defa devletin itibarını kurtaracaklardı. Geriye tek şey kalıyordu: halkın teveccühü! Fakat halkın devlete, onun kurumlarına güveni yoktu. Haliyle başka kurumlara yardımlar yağarken AFAD ve Kızılay tehditler savurarak sadaka dileniyordu. Bu can sıkıcı durumdan kurtulmak için devreye yine devlet ve palazlandırdığı sermaye grupları girdi. Kelimenin gerçek anlamıyla bir şov sahnelendi. 86 kamu kurum ve bankasının da bağışta bulunduğu bu şovda 115 milyar 146 milyon 528 bin TL toplandı. Toplanan bağışların çoğu (yaklaşık 53 milyar) Türkiye Varlık Fonuna ait banka ve şirketlerden geldi. Varlık Fonunun Cumhurbaşkanlığına dolayısıyla Erdoğan’a bağlı olduğu hatırlanırsa yüksek meblağların talimatının kaynağı da anlaşılır. Bir süre önce Hazineden 60 milyar destek alan kamu bankaları 39 milyar ile halkın değil ama şovda yer alan ünlülerin alkışlarını kapıyordu. Merkez Bankası da el artırarak 30 milyar lira ile şova dahil olduğunda tartışmaların odağı netleşti. Bu bağışın nasıl yapıldığı sorusu yanıtsız kaldı. Para mı basılacaktı? Parasal genişleme için koşullar hiç uygun değilken başka seçeneklerin de aynı sonucu vereceği tartışıldı. Bir süre sonra Merkez Bankası 2022 bilanço kârına işaret etmek zorunda kaldı. Herkes rahatlamıştı: Zaten Hazineye aktarılacak para bağışlanmıştı! Böylece zımni ek bütçe hazırlanmış oldu. Merkez Bankası’nın halkın parasını Erdoğan’ın talimatıyla AFAD ve Kızılay’a bağışlaması haklı olarak yadırgandı.  Teoride halkın olan para halka bağışlanıyordu. Bütçe hazırlanırken halkın ihtiyaçlarını önemsemeyen, görmezden gelen devlet halkı hatırlıyormuş gibi yaptı. Önceki yardımların akıbeti herkesin malumu diyemiyoruz; çünkü toplanan yardımlar iç edildi/buharlaştı. Bu paraların da halkın yararına kullanılıp kullanılmayacağına dair herkesin kafasında soru işaretlerinin olması devlete olan güvensizliğin ifadesidir. Bu güvensizlik her geçen gün artmıştır.

“Türkiye Tek Yürek” şovunda yaşanan, devletin bir cebinden diğerine para transferidir. Devletin kurumları bir oldu bitti ile kendi aralarında eğlenmişlerdir. Kibar Feyzo’nun tiradını hatırlatacak olursak “ağam bizimle eğleniy”. Ama halk bu eğlenceye dahil olmadı. Kendi dayanışmasında diretmiş alternatif kurumlar aracılığıyla imkânlarını seferber etmiştir. Halkın devlete olan güvensizliği siyasal iktidarı adeta kudurtmuştur. Bu eğlenceye dünden razı olan sermaye grupları vergilerini peşin ödeyerek imaj tazelemeye giriştiler. Bu sermaye grupları sergiledikleri performansın hakkını elbette alacaklardır. Halka sinkaflı küfürler savuran Mehmet Cengiz günün sabahında 3 milyar 10 milyon TL’lik yatırımı karşılığında yüzde yüz vergi indirimi ile ödüllendirildi. Teşvikler de cabası! Diğer sermaye gruplarının da vergi indirimleri, teşvikler ve ihalelerle ödüllendirileceğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

İmaj kurtarma çalışmalarına kurgu haberlerle katkı sunan A Haber “antreli çadır” haberi ile aslında devletin acziyetini ve siyasal iktidarın aklının sınırlarını ifşa etmiş oldu.  Oysa 17. günde insanlar hâlâ “çadır” diye bağırıyorlardı. Seyyar tuvalet dahi kuramayan bu siyasal akıl, Kanal İstanbul’dan bahsedip “Türkiye Yüzyılı” masalını anlatıyordu. “Devlet nerede” sorusuna/yakarışına içerlenen, öfkelenen Erdoğan ise bildiğiniz gibi! Karaktersizliği karakter sanan Erdoğan gözlerini prompterden kaydırınca adeta zıvanadan çıkıyor. Prompter arızalanınca ya da hazırlıksız yakalanınca Erdoğan’ın dağarcığı karakterini ele veriyor. Küfürler surat ifadesinden gırla boşalıyor. Herkese hakaret etmeyi kendine hak sayacak kadar pervasızlaşıyor. Bu bağlamda Erdoğan, devletin niteliğinin hakkını kendi karakterinde fazlasıyla veriyor.

Deprem bölgesindeki halkın temel ihtiyaçlarını hâlâ karşılayamayan faşist devlet halk düşmanı karakterini bu kez de depremde ailesini kaybetmiş çocukların bedenlerine üşüşerek gösterdi. Diyanet, gerici feodal zihniyetinden damıttığı fikirlerle “evlat edinenlerin evlatlık çocuklarla evlenebileceği” fetvasını verip kız çocuklarının bedenlerine alçakça ve açıkça göz dikecek kadar pervasızlaştı. Bu fetvasını “kayıp çocuklar” vakası izledi. Günlerdir sorulan “kayıp çocuklar nerede” sorusuna yanıt bulundu. Herkes şaşkındı; çünkü çocuklar devletin eliyle tarikatların insafına terk edilmişti.  Çocukların bedenlerini kendi mülkü olarak gören devlet, tarikatların çocukların bedenleri üzerinde tepinmesine yol veriyordu. Diyanet’in pervasızlığı devletin faşist karakterinden besleniyor. Maraş depremleri nasıl ki devletin acziyetini, onun halk düşmanı karakterini gözler önüne serdiyse, devrimin güncelliğini de göstermiştir. Yalnızca beceriksizlikle açıklanamayacak bu dehşet verici tablo tepeden tırnağa çürümüş devletin fotoğrafıdır. Vasıfsızlığın her şey olabildiği bu yozlaşmış düzeni tarihin çöp sepetine atmaktan başka çare yoktur. Halkın devlete, onun kurumlarına olan güvensizliği devletin kendilerinden yana olmadığını kavramaları için önemli ama yeterli olmayan bir duygusal kırılmadır. Halkın devlete olan güvensizliği devletin kolonlarına uzanan bir fay hattıdır. O fayı harekete geçirmek ezilen yoksul halka devrimin güncelliğini taşıyarak mümkündür.

Çocukların bedenlerine üşüşen köhnemiş gericiliğe karşı daha güçlü bir şekilde görevlerimize sarılmamız zorunludur. Tek tek not edenlerin defterlerini dürmek kefene muhtaç edilen halkımıza borcumuzdur.

*Saltıkov Şçedrin’in Golovlev Ailesi romanında anlatılan İyiduşka, dünya edebiyatının tanıdığı en utanmaz, en ikiyüzlü, en ahlaksız, en cimri karakterlerinden biri olarak bilinmektedir.

 

Tags: bağışbağış şovudepremdepremzede yardımegemenler
ShareTweetSendShareScanSend
Önceki Yazı

Seferihisar Belediyesi taciz faili hakkında işlem yapmayarak izne çıkarttı

Sonraki Yazı

Depremzedelere gönderilen yardımları çalan emniyet müdürü tutuklandı

Related Posts

Dünya

Nükleer Krizde Son Perde: Müzakere Masası Dağılır Mı?

12 Haziran 2025
ÇEVİRİ

“Sudhakar, devrimci hareketin kıdemli bir önderidir”

8 Haziran 2025
ÇEVİRİ

Maoist Önder: Sudhakar

7 Haziran 2025
ÇEVİRİ

ÇEVİRİ | Naxalbari’nin 50 Yılı- Alternatif Kalkınma Yolu

31 Mayıs 2025
ÇEVİRİ

Basavaraj, HKP (Maoist)’in LGBTİ+ kurtuluş mücadelesi perspektifini anlatıyor

28 Mayıs 2025
ÇEVİRİ

ÇEVİRİ | Halk Ordusunda Bir Trans Kadın

25 Mayıs 2025
Sonraki Yazı
Yadigar Isik

Depremzedelere gönderilen yardımları çalan emniyet müdürü tutuklandı

Hakkımızda

Yeni Demokrasi’de yer alan yazı, fotoğraf ve haberler kaynak gösterilmek şartıyla kullanılabilir.
Yeni Demokrasi; işçi sınıfı ve emekçilerin, ezilen ulus ve milliyetlerin, geleceksiz bırakılan gençliğin, devrimci tutsakların ve devrimci basının sesidir.

İletişim ve haber göndermek için e-posta adresimiz: [email protected]

2024 Yeni Demokrasi – Yeni Demokrasi’de yer alan yazı, fotoğraf ve haberler kaynak gösterilmek şartıyla kullanılabilir.
Yeni Demokrasi | işçi sınıfı ve emekçilerin, ezilen ulus ve milliyetlerin, geleceksiz bırakılan gençliğin, devrimci tutsakların ve devrimci basının sesidir.

İletişim ve haber göndermek için e-posta adresimiz: [email protected]

  • Anasayfa
  • Güncel
  • Emek
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Kadın
  • Gençlik
  • Çevre
  • Kültür Sanat
  • Yazılar
  • Tüm Haberler

Sonuç yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Anasayfa
  • Güncel
  • Emek
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Kadın
  • Gençlik
  • Çevre
  • Kültür Sanat
  • Yazılar
    • ANALİZ
    • ANI – ANLATI
    • BİLİM
    • ÇEVİRİ
    • İZLENİM
    • KADIN
    • KOLEKTİF DOĞRULTU
    • MAKALE
    • MEŞA AZADÎ
    • POLİTİK – GÜNDEM
    • TARİHSEL BELLEK
  • Tüm Haberler

Copyleft 2020, dizayn yeni demokrasi
İletişim ve haber göndermek için e-posta adresimiz:[email protected]