Türk hâkim sınıfları içerisinde bulunduğu ekonomik kriz koşullarında debelenirken işçi ve emekçilere yönelik saldırılarını boyutlandırmakta. Üretim alanlarında işçi ve emekçilerin kazanılmış haklarına yönelik hak gaspları azgınca devam ettiriliyor. Hem kamuda hem de özel sektörde gerçekleştirilen toplu iş sözleşmelerinde ise hâkim sınıf ve temsilcileri önümüzdeki süreçte ekonomik krizin derinleşme tehlikesine karşı önlem almaya çalışıyorlar. Diğer yandan ise krizi fırsata dönüştürme çabasından da taviz vermiyorlar.
Krizi fırsata dönüştürme politikasının bir ayağı da metal sektöründe yaşanmaktadır. 150 bin metal işçisini ilgilendiren TİS görüşmeleri 6 Ekim 2019 tarihinde başladı. İmalat sanayi cirosunun dörtte biri ve ihracatının yüzde 39’unun gerçekleştirildiği sektörde 150 bine yakın işçi doğrudan, 1 milyon işçi de dolaylı olarak çalışmaktadır. Bu nedenle yapılan toplu iş sözleşmesi sadece metal işçilerini değil aynı zamanda tüm Türkiye işçi sınıfını etkilemesinden dolayı önemlidir.
186 fabrikada yaklaşık 150 bin metal işçisini ilgilendiren bu yılki MESS ile Toplu Grup Sözleşme görüşmelerinden sonuç çıkmadı. İşçilerin taleplerinin karşılanmamasıyla birlikte metal işçilerinin kazanılmış haklarının da gasp edilmeye çalışıldığı anlaşmaya tepki gösterildi. Metal işçileri içerisinde örgütlü olan ve işkolunda yetkili buluna üç sendikanın Türk Metal, Birleşik Metal-İş, Çelik İş’in katıldığı görüşmeler sonlandırıldı. Bugün arabuluculuk aşamasında olan metal işçileri için TİS süreci çok yönlü saldırılar içermektedir.
MESS Başkanı görüşmelere “Metal sektörü çalışanları ve işverenleri olarak ülkemize karşı sorumluyuz” diyerek başlamıştı, “ortak paydamız Türkiye” söylemleri ile devam etmişti. İşçi sınıfının haklarının gaspı ne zaman söz konusu olsa önce vatan, millet nidaları atılır ve buna “aynı gemideyiz” deyişi eşlik eder. Bu süreç de böyle başlamıştır.
GÖRÜŞME SÜRECİNDE NE OLDU, TİS SÜRECİ HANGİ AŞAMADA?
Son süreçte TİS’lere damgasını vuran sözleşmelerin süreleridir. Hâkim sınıflar sistematik olarak sözleşmeleri uzun süreli olarak imzalamaya çalışmaktadır. Bunun nedeni işçi sınıfının daha düşük ücretle çalışmasını uzun sözleşme süreci boyunca garantiye almaktır. Metal işçileri için 2019 görüşmeleri de MESS’in sözleşmeyi 3 yıllık yapmayı dayatmasıyla ilerlemiştir.
%6 zam, esnek çalışma, Kıst-El Yevm (bir aylık maaşın bir güne denk gelen miktarı- çalışılmayan günler için kesilen para); ikramiyelerin dönemlerinde değil yıl sonunda çalışmaya bağlı olarak (yani düşürülerek) ödenmesi; çalışma süresinden kaynaklı yasal sürelerinden daha fazla kıdem ve ihbar tazminatı verilen işyerlerinde 1 Eylül 2019 tarihinden itibaren işe giren işçilere bu hakların verilmemesi ve denkleştirme uygulamasının etkin şekilde tüm işyerlerinde uygulanmasını sözleşme ile garanti altına alınmasını istemişlerdir. Metal işçileri ise bir yanda patronların dayatmaları diğer yanda uzlaşmacı sarı sendikaların sistematik olarak işçinin değil patronun çıkarlarını koruyan anlayışları ile mücadele ediyorlar.
Bugün arabuluculuk aşamasında olan metaldeki TİS süreci, sarı sendikaların işçilerin nabzını ölçmesine yarayan kimi dedikodularının da işyerlerine yaymasıyla sürmektedir. “Sendikaların bilgisi dahilinde olduğu iddia edilen %12 zam olsa ne dersiniz?”, “%15-18 zam, 3 yıl sözleşme” söylentileri fabrikaların içine sızdırılmıştır. Metal işçileri sürece uzun süreli (3 yıl) sözleşme süresini tartışmayacağı, yani kesinlikle kabul etmeyeceği tutumuna sahipken patron-sendika ortaklığında bu yaklaşımından geri adım attırılmak istenmektedir.
Renault, Ford, TOFAŞ, BOSCH, Arçelik, Man, Mercedes, İDÇ, B/S/H, Coşkunöz, Valeo, Beyçelik, tüm fabrikalarda işçilerin talepleri görünmez kılınmaya çalışılmakta, “aynı gemideyiz” anlayışıyla işçilerin öfkesi bastırılmak istenmektedir. “Süreç Yüksek Hakem Kuruluna kalırsa” kurul nasıl olsa patronların dediklerini onaylar diyerek işçilerin gözü korkutulmaya çalışılmakta işçiler YHK ile tehdit edilmektedir. İşçilere patronların avantaj ve güçleri anlatılırken, işçi sınıfının üretimden gelen gücü doğrudan sarı sendikalar eliyle köreltilmeye çalışılmaktadır.
Metal işçileri çok etkin eylemlere ihtiyaç olduğunu düşünürken pasif, biçimsel, simgesel eylemlerle işçilerin mücadele azimleri kırılmaya çalışılmaktadır. TİS süreci uzun zaman dilimine yayılarak öfke boğulmak istenmekte işçilerde yılgınlık yaratılmaya çalışılmaktadır.
Metal işçileri öz güçlerine güvenerek örgütlü bulundukları sendikaların niteliği ne olursa olsun bu sendikaları zorlayarak taleplerinden geri adım atmadan kazanılmış haklarına sahip çıkmalı ve hâkim sınıfların krizinin faturasını ödemediği bir toplu sözleşme anlaşmasını imzalamalıdır. Geçmiş deneyimlerinden edindiği tecrübelerle, grev yasaklarına, fiili engelleme ve baskılara karşı fiili-meşru mücadeleyi yükseltmelidir.
*Bu yazı Yeni Demokrasi Gazetesi’nin 26 Aralık 2019 tarihli 51. sayısından alınmıştır.