Dersim’in doğasına, yaşam alanlarına ve yaban hayatına yönelik saldırıların ardı arkası kesilmiyor. Dersim’in doğası tamamen sermayeye peşkeş çekilerek maden sahası haline getirilmek isteniyor. Daha önce Çemişgezek’te Ekirek köylülerinin mücadelesiyle püskürtülen maden şirketi şimdi de Ovacık Otlubahçe’de ortaya çıktı. Devletin gücünü arkasına alana maden şirketleri hiçbir yasal sürece gereksinim duymadan fiili olarak halka yasaklanan köylerde, yaşam alanlarında talana başlıyor, sondaj çalışmalarına start veriyor. Otlubahçe köylüleri de Ekirek köylüleri gibi maden saldırısına karşı mücadele başlatarak yaşam alanlarına sahip çıktı. Ekoloji örgütleri, çeşitli devrimci ve demokratik güçler en başından itibaren köylülerin mücadelesine omuz vererek dayanışma içerisine girdi. Bu sürecin içerisinde yer alarak sondaj yapılan sahada incelemelerde bulunan Munzur Çevre Derneği ve Anadolu Yakası Dersimliler Derneği yöneticilerinden yaşananları gazetemize aktarmalarını istedik.
Yeni Demokrasi: Dersim’de doğaya ve halka yönelik saldırıların ardı arkası kesilmiyor. Son olarak Ovacık-Otlubahçe’de halkın, demokratik kurumların ve ekoloji örgütlerinin karşı koyuşuyla püskürtülen maden saldırısına ve başlatılmak istenen talana dair neler söyleyeceksiniz?
Munzur Çevre Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Nesimi Ataş: Sorunuzda da belirttiğiniz gibi Dersim’e yönelik saldırılar hiç sonlanmıyor. Doğaya ve halka yönelik saldırırlar birbirinden ayrılmayacak biçimde sürüyor. Doğaya yönelik kapsamlı rant ve talan saldırılarıyla halka yönelik kimliksizleştirme, koruculaştırma, asimilasyon ve yozlaştırma saldırılarının hepsi aynı amaç etrafında birleşiyor. HES’lerle, barajlarla, avcılıkla, maden saldırısıyla doğanın başına bela edilen her saldırı insansızlaştırmayı ve yok etmeyi hedefliyor. Bu saldırıların son adresi Dersim Ovacık (Pulur) Otlubahçe (Xezqo) köyü oldu.
İstanbul’da Otlubahçe köylülerinin çağrısıyla bir araya geldik. Neler yapılabileceğini konuşarak Otlubahçe köylüleriyle birlikte; DEDEF, Anadolu Yakası Dersimliler Derneği, Avrupa Yakası Dersimliler Derneği ve Munzur Çevre Derneği’nden oluşan bir heyetle Dersim Pulur’a hareket ettik. Yolumuz Pulur çıkışında jandarma tarafından güvenlik nedeniyle kesildi. 90’lı yıllarda köy yakmalardan nasibini almış ve boşaltılmış olan Otlubahçe köyüne maden şirketinin elini kolunu sallayarak girmesi sorun olmazken köylerimiz gitmemiz bir kez daha güvenlik nedeniyle sorun olarak görüldü! Yaşadığımız toprakları talan etmenin dışında bir amacı olmayanlar serbestçe dolaşabilirken, istedikleri yere girip çıkabilirken Otlubahçelilerin, talana karşı çıkmak isteyenlerin önü kesildi. Yapılan görüşme ve tartışmalar sonrasında sınırlı bir heyetin köye gidilmesine izin verildi. Heyet köye gidip geldikten sonra ikinci gün bizler de köylülerle yeniden maden için sondaj çalışması yapılan alana gittik yerinde inceleme yaptıktan sonra döndük. Köylülerin harekete geçmesiyle çalışma durmuştu. Çalışmanın durdurulması da dahil, sondaj makinelerinin köyden çıkarılmasında Otlubahçe köylülerinin birlikte hareket etmesinin, köyüne, toprağına, doğasına sahip çıkmasının esas payı büyük olmuştur.
Biliyoruz ki gözünü kâr hırsı bürümüş doğa ve insan düşmanı şirketler asla boş durmayacaktır. Bizler de boş durmayacak, rehavete kapılmayacak ve dayanışmayı büyüteceğiz…
Munzur Çevre Derneği Başkan Vekili Hatun Esen: Öncelikle Otlubahçe köylülerinin kararlı duruşlarını ve direnişlerini selamlıyorum. Bu mücadelenin esin kaynağı köylülerinin ilkeli ve örgütlü mücadelesi olmuştur. Bir de demokratik kitle örgütlerinin dayanışma içerisinde gelip köylülerle beraber yaşam alanlarımıza sahip çıkması olmuştur. Sosyal medyada önemli bir duyarlılık oluşturuldu. Bu duyarlılık da önemli bir yerde duruyor.
Köylülerin 1993-94 yıllarında boşaltılan köylerine girmesi yasak. Köylüler kendi köyüne gidemezken, evlerine girip çıkamazken maden şirketi ise elini kolunu sallayarak köye iş makineleriyle girip, sondaj çalışmasına başlamıştır. İşte bu durum köylülerin çok canını yaktı. Ve o nedenle gidip iş makinelerini söküp köyden aşağıya taşımışlardı. Daha sonrasında yükselen tepkiden kaynaklı Orman Genel Müdürlüğü iş makinelerini tamamen oradan çıkarttı.
YD: Doğamıza yaşam alanlarımıza yöneltilen bu saldırılara karşı nasıl mücadele etmeliyiz? Otlubahçe mücadelesinin gösterdikleri üzerine söyleyecekleriniz nelerdir?
Nesimi Ataş: Doğamıza, yaşam alanlarımıza yöneltilen saldırılara karşı birlikte hareket edebilirsek, örgütlü karşı koyabilirsek püskürtebiliriz. Otlubahçe köylüleri en başından kararlılıkla ve birlikte hareket ederek istekli olduklarını göstermiş oldu. Her şeyden önce bu kararlılığı, mücadele isteğini değerli buluyoruz. Munzur Çevre Derneği olarak İstanbul’da yapılan toplantı da dahil Otlubahçe köylülerinin mücadelesine bu yaklaşımla omuz verdik, güç katmaya çalıştık. Söylemeliyiz ki doğaya ve yaşam alanlarına yöneltilen saldırılara karşı mücadele darlaştırılamaz ve dışlayıcı, herhangi bir kuruma mal etmeye yönelik yaklaşım mücadeleye başarı kazandırmaz. Otlubahçe köylülerinin ufkunu daraltmaya yönelik karşılaştığımız yaklaşımlar oldu ve bu yaklaşımlara rağmen mücadeleyle “çözüme” kavuşturulmuş, kazanım birlikte mücadelenin sonucu olarak ortaya çıkmıştır.
YD: Ovacık-Otlubahçe’de halkın, demokratik kurumların ve ekoloji örgütlerinin karşı koyuşuyla püskürtülen maden saldırısına ve başlatılmak istenen talana dair neler söyleyeceksiniz?
Hatun Esen: Bizim doğamıza, yaşam alanlarımıza, dilimize, kültürümüze, kimliğimize yönelik kapsamlı bir saldırı söz konusu. Ancak bu saldırıların odağında sadece biz yokuz. Kadınlar, çocuklar, gençler, işçiler yani muhalif olan tüm kesim bu saldırılardan payına düşeni fazlasıyla alıyor. Bunu işçi katliamlarından görüyoruz, kadın cinayetlerinden görüyoruz, çocuklara yönelik tecavüz-tacizlerden görüyoruz. Bizlerin 81 ilden aynı anda ayağa kalkmaya ihtiyacımız var. Doğaseverlerle, ekoloji örgütleri ile ve tüm demokratik kitle örgütleri ile bu mücadeleyi örmemiz gerekiyor. Çünkü bu saldırıya karşı sadece örgütlü bir güç ile karşı koyabiliriz.
Otlubahçe de mücadele hala devam etmektedir. Maden şirketi türlü oyun ve hilelerle köylülerimizi karşı karşıya getirmeye çalışıyor. Köylülerimiz birbirine ve mücadeleye sarılarak bu saldırıları boşa çıkartması gerekir. Aksi taktirde ne yaşayacak toprağımız, ne içecek suyumuz ne de soluyacak havamız kalmayacak. Her türlü saldırıya karşı kuşanacak tek silahımız örgütlü ve tutarlı MÜCADELEDİR…
Anadolu Yakası Dersimliler Derneği Sekreteri Ali Yıldız: Yaşam alanlarımız rant ve talan ile yağmalanmaktadır. Köylerimiz meralarımız, su kaynaklarımız, ormanlarımız yakılıp, yıkılıp yok edilmektedir. Dersim coğrafyası da bu talan ve yok etme politikasından payına düşeni almıştır. Dersim’in büyük bir alanı maden şirketlerine fütursuzca peşkeş çekilmek istenmektedir. Munzur Vadisi koruma altında, milli park dahil birinci derece sit alanı ilan edilmesine rağmen bu eşsiz coğrafya talana açılmaya çalışılmaktadır. Ovacık (Pulur) ilçemize bağlı Otlubahçe köyü bu saldırıların son örneği olmuştur.
Biz köyümüzde yaşamı var etmek için o topraklara girmek istiyoruz. Şirketler gibi havayı, suyu, toprağı zehirlemek ve yerle bir etmek için değil. Burada köylüler köyünden doğrudan devlet eliyle men ediliyor. Yine şirketler de devlet koruması ve himayesi altında bu topraklara giriyor ve çevre katliamı yapıyor.
YD: Dersim’de bahsini ettiğiniz kapsamlı saldırılara karşı nasıl bir mücadele hattı oluşturulmalı?
Ali Yıldız: Elbette ki en başta tıpkı Otlubahçe köylüleri gibi kararlı olmalıyız. Yaşam alanlarımızı savunmak için vermiş olduğumuz mücadele meşru ve anayasaldır. Dersim’in insanına, dağımıza, taşımıza, suyumuza, havamıza, inanç yerlerimize, kültürümüze, doğamızın içerisinde yaşayan ve nesli tükenmekte olan hayvanlarımıza yönelik bilinçli saldırılar politiktir. Bu saldırılara karşı verilen mücadelenin de politik olması gerekir. Dersim halkı kararlı bir şekilde ortak mücadele hattını örmelidir ve birbirine kenetlenerek tüm bu saldırılara kalkan olmalıdır. Otlubahçe’de gelişen mücadele de bu hattın doğru bir hat olduğunu bizlere bir kez daha göstermiştir.