Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Genel Merkezi, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Cumhurbaşkanı’nın iki yardımcısı olsun; biri Kürt, diğeri Alevi olsun” sözlerine ilişkin yazılı açıklama yaptı.
PSAKD Genel Merkezi, Bahçeli’nin “Cumhurbaşkanı’nın iki yardımcısı olsun; biri Kürt, diğeri Alevi olsun” söyleminin etnik ve inanç kimliklerini araçsallaştıran bir siyasal mühendislik anlayışının parçası olduğunu belirterek, “Devletin sahibi olarak Türk ve Sünni İslam kimliğini gören; Kürtleri ve Alevileri ise ancak ‘makbul’ olanlarıyla bu sisteme eklemlemek isteyen bu zihniyeti kabul etmiyoruz. Bizler, temsil ya da makam pazarlığı değil, eşit yurttaşlık hakkı istiyoruz” açıklamasında bulundu.
Alevilere yönelik hak ihlallerinin devam ettiği, zorunlu din derslerinin dayatıldığı ve cemevlerinin hâlâ ibadethane kabul edilmediğine vurgu yapıldı.
“SİYASAL MÜHENDİSLİK ANLAYIŞININ BİR PARÇASI”
PSAKD Genel Merkezi’nin açıklaması şöyle:
“MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin ‘Cumhurbaşkanı’nın iki yardımcısı olsun; biri Kürt, diğeri Alevi olsun’ şeklindeki açıklaması kamuoyunda şaşkınlık ve kaygıyla karşılanmıştır. Bu açıklamanın yalnızca sembolik bir öneri olmadığını, Cumhuriyet’in asli kurucu unsurlarını laiklikten, eşit yurttaşlıktan ve halk egemenliğinden kopararak; etnik ve inanç kimliklerini araçsallaştıran bir siyasal mühendislik anlayışının parçası olduğu açıktır.
“Devletin sahibi olarak Türk ve Sünni İslam kimliğini gören; Kürtleri ve Alevileri ise ancak ‘makbul’ olanlarıyla bu sisteme eklemlemek isteyen bu zihniyeti kabul etmiyoruz. Bizler, temsil ya da makam pazarlığı değil, eşit yurttaşlık hakkı istiyoruz.
“Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasasında yer alan laiklik ilkesi, uzun süredir sadece kâğıt üzerinde kalan bir teminat haline getirilmiştir.
“Okullarda hâlâ zorunlu din dersleri uygulanıyor, 4-6 yaş arası çocuklara Arapça din eğitimi veriliyor, Diyanet İşleri Başkanlığı, 130 milyar TL’yi aşan bütçesiyle birçok bakanlıktan daha güçlü bir siyasî aygıta dönüşmüş durumda.
“Tüm bunlar, devletin tarafsız ve inançlar karşısında eşit mesafede duran bir yapı olmaktan çıkarak; tek mezhepçi bir karakter kazandığını açıkça göstermektedir.
“Siyasî iktidarın yarattığı bu tekçi yapı, yalnızca inanç alanında değil; ekonomik ve toplumsal yaşamda da büyük bir eşitsizlik doğurmuştur.
“İşçiler, memurlar, emekliler açlık sınırında yaşam mücadelesi verirken gençler işsiz, toplum umutsuz, kaynaklar adil paylaşılmak yerine, belli dinî yapılar ve yandaş vakıflar üzerinden dağıtılmakta, toplumsal huzur bozulmaktadır.
“Biz Aleviler bu ülkenin eşit yurttaşlarıyız. Vergimizi veriyor, oy kullanıyor, askerlik yapıyor; bu toplumun değerlerine katkı sunuyoruz. Ama hâlâ inancımız, kimliğimiz ve yaşam tarzımız nedeniyle dışlanıyoruz.
“Bu nedenle taleplerimiz çok açık, çok meşrudur:
- Laiklik ilkesi korunmalı, tüm kamu politikalarına yön vermelidir.
- Yargı bağımsızlığı sağlanmalı, siyasi müdahalelere son verilmelidir.
- Üniversiteler özerk, kamusal alanda liyakat esas olmalıdır.
- Zorunlu din dersleri kaldırılmalı, inanç tercihleri ailelere bırakılmalıdır.
- Diyanet İşleri Başkanlığı lağvedilmeli, yerine tüm inançlara eşit mesafede, çoğulcu bir yapı kurulmalıdır.
- Sivas Madımak Oteli, Utanç Müzesi’ne dönüştürülmelidir.
- Alevi-Bektaşi dergâhları, gerçek sahiplerine iade edilmelidir.
“Bizler inanç ya da etnik kimlikler üzerinden pazarlık edilen bir rejimi değil; eşit yurttaşlığa dayalı, laik ve demokratik bir Cumhuriyet istiyoruz. Eşit yurttaşlık bir lütuf değil, doğuştan gelen temel bir haktır. Devleti yönetenler bu hakkı tesis etmekle yükümlüdür. İnancımızla, kimliğimizle, dilimizle varız ve eşitiz!”
(HABER MERKEZİ)