Bu yazı Pani tarafından kalem alınan ve Dandakaranya’da Maoist pratiği anlatan “Janatana Rajyam” (Halk İktidarı, çn) adlı kitaptan alınmıştır.
Gün batarken yürüyüş durdu. Kamptan biraz uzakta, yolda yoldaş Gautam (Sudhakar) göründü. O, devrimci hareketin kıdemli bir önderidir.
Benim geleceğimi önceden biliyordu. Beni bir kardeş gibi bağrına bastı, gözlerimin içine bakarak içten bir selam verdi. Bu bakışta birçok devrimci selam ve yoldaşlık hissi vardı.
Bu yolculukta hangi kadrolarla karşılaşacağımı bilmiyordum. Ama halk savaşının ateşinde çelikleşmiş yoldaşlarla karşılaşmayı umut ediyordum. Özellikle Dandakaranya’daki Halk İktidarını, buradaki emekçi halktan, yerel kadrolardan öğrenmek istiyordum. Çünkü bu, devrimci bilgiye ulaşmanın en doğru yoludur.
Gautam yoldaşı görür görmez büyük bir sevinç duydum.
Bize yemek yedirip çadırına götürdü. Gece geç saatlere kadar süren sohbetimizde esas olarak Telugu devrimci edebiyatını konuştuk. Ben de ona, edebiyat yoluyla ne öğrenmek istediğimi dile getirdim.
Yoldaş, halkın içinden çıkan yeni yazarları ve onların sınıf mücadelesine nasıl katkıda bulunduklarını büyük dikkatle izliyordu. Bazı hikâyelerin devrimci bir içeriği olduğunu, fakat anlatım bakımından daha ileriye taşınması gerektiğini söyledi. Halk savaşı içindeki edebiyatın, halkın bilincini yükseltme görevini yerine getirmesi gerektiğini vurguladı.
Sonra çadıra başka bir yoldaş, Nagal, geldi ve dizüstü bilgisayarda çalışmaya başladı. Merak edip sordum:
— “Ne yapıyor?”
Gautam cevapladı:
— “Bir işçi oğlunu anlatan UNTU adlı Çin romanı Gondi diline çevrilmiş. Onun daktilosunu yapıyor.”
Beni derinden etkileyen bir roman olduğunu söyledim.
— “Kim çevirdi?”
— “Yoldaş Idime,” dedi Gautam. “Sen onunla günlerdir beraberdin, konuşmadınız mı edebiyat hakkında?”
Bu cevabın ardından, yoldaş Idime’nin devrimci bir edebiyatçı olduğunu hatırladım. Çin romanı Bangaramma Kathalu’yu da Gondi diline çevirmişti.
Ertesi sabah bir değerlendirme toplantısı yaptık. Yoldaş Idime ve Gautam, benim gözlemlerimi dinlediler. Sahada edindiğim bilgilerin, daha önceki varsayımlarımdan çok farklı olduğunu söyledim. Çünkü halkın gerçekliği, yalnızca uzaktan yapılan teorik analizlerle kavranamaz. Doğrudan katılım ve gözlem gerektirir.
Yoldaş Gautam bana şu soruyu sordu:
— “Gözlemlerini çapraz kontrol ettin mi?”
Bu soruyla birlikte kendi değerlendirmelerimi tekrar düşünmeye başladım. Çünkü Maoist saha çalışması, sadece gözlem değil, aynı zamanda özeleştiri ve yeniden değerlendirmeyi de kapsar.
Ben halkın kolektif üretim süreçleri, onların bilinç düzeyi ve devrimci iktidarın günlük yaşamda nasıl inşa edildiğine dair gözlemlerimi paylaştım. Halk, eski düzenin zincirlerini kırarak yeni bir yaşam kuruyordu. Ama bu süreçte sorunlar, sınırlılıklar ve yeni mücadele alanları da vardı.
Yoldaş Idime şöyle dedi:
— “Şu an gördüğün durumu değerlendirirken, bu halkın 30 yıl önce hangi koşullarda yaşadığını unutmamalısın. Bu yol kolay bir yol değildi. Önderlik daha dikkatli davranmış olsaydı, bazı kazanımlar daha önce elde edilebilirdi. Ancak her şey devrimci sürecin organik gelişimiyle ilerledi.”
Yoldaş Gautam ise şöyle tamamladı:
— “Dandakaranya’daki halk iktidarı modeli, sınıf mücadelesinin bir ürünüdür. Buradaki her gelişmeyi halk savaşının ilerleyişiyle birlikte düşünmek gerekir. Devrimci edebiyatçılar da bu mücadeleyi yüceltirken abartıdan kaçınmalıdır. Örneğin senin yazılarında bazı yerlerde Dandakaranya’yı burjuva devletine karşı bir alternatif gibi sunduğun görülüyor. Bu doğrudur ama devrimci sürecin mevcut aşamasını da göz önünde bulundurmalısın.”
Yoldaşlar ayrıca, halkın hâlâ bazı hurafelere sahip olduğunu, bu nedenle halkın eğitiminde Partinin daha fazla çaba göstermesi gerektiğini belirttiler.
Örnek verdiler: Ortak tarım uygulamaları başladığında, insanlar artık günlük yevmiye işi bulamıyor. Geçmişte olduğu gibi yiyecek temin etmek zorlaşıyor. Bu durumda Janatana Sarkar’ın (Halk Yönetimi, çn), halkın temel ihtiyaçlarını karşılayacak yeni planlamalar yapması gerekiyor.
Bütün bu sorunlar, halk savaşının getirdiği zorunlu çalkantıların bir parçasıdır. Ama önemli olan, bu çalkantılar içinde halkın kendi yönetimini inşa etmeye devam etmesidir.
NOT: 2004 yılında Maoistlerle Andhra Pradesh hükümeti arasındaki görüşmelerde Parti temsilcilerinden Sudhakar gazetecilerin sorularını cevapladı. Bu görüntüler o anlara ait.
“Senin bakış açını anlıyorum. Az önce bir mektup geldi. Menü. Ne yediğimiz haberlerde zaten yazılmıştı. Ormanda ne yeniyor? Halkımızın ne yediğini biliyorsun. Buraya geldiğimiz ilk gün, yani dün bize daha önce hiç tatmadığımız bir şey ikram ettiler. Hemen, bizimle gelen, bizim kurtarıcılarımız olan yoldaşlar bize, “Ne yiyoruz? Bunu kim yaptı?” diye sordular. Çok sayıda yoldaşımızın aklına bu soru geldi. Bunun nedeni içinden geldiğimiz ve uğruna savaştığımız sınıftır. Bu bizim partimizin ruhudur. Gece bir kez liderlik hakkında düşünelim. Menümüzün nasıl olması gerektiğini size daha önce söylemeliydim. Söylemedim. En azından bugün söylemek istedim. Sabah bize servis yapan insanları çağırdım ve bize yeni bir servis yapmalarını istedim. Bizim için yemek pişiren insanları çağırmaya alışkın değiliz. Madem böyle, siz bize servis yapın: Bize idli verin. Bize sambar verin. Bir kola sambar yeter. Bize marji verin. Bize haridupandi verin. (Sudhakar yerli halkın mutfağındaki yemekleri sıralıyor, çn)”