26 Mayıs, Pazartesi
Yeni Demokrasi Gazetesi
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Anasayfa
  • Güncel
  • Emek
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Kadın
  • Gençlik
  • Çevre
  • Kültür Sanat
  • Yazılar
    • ANALİZ
    • ANI – ANLATI
    • BİLİM
    • ÇEVİRİ
    • İZLENİM
    • KADIN
    • KOLEKTİF DOĞRULTU
    • MAKALE
    • MEŞA AZADÎ
    • POLİTİK – GÜNDEM
    • TARİHSEL BELLEK
  • Tüm Haberler
Yeni Demokrasi Gazetesi
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Görüntüle

Anasayfa » Virüs Değil Sistem Öldürüyor!

Virüs Değil Sistem Öldürüyor!

1 Ekim 2020
içinde MAKALE, Yazılar
EUkoV7ZUwAEd4n5

EUkoV7ZUwAEd4n5

Facebook'ta PaylaşX'te PaylaşWhatsappTelegram
Google Haberler Google Haberler Google Haberler
ADVERTISEMENT

Kovid-19 salgını tüm hızı ile devam ediyor. Her gün hava durumu bülteni yayınlar gibi, virüsten ölenlerin, yoğun bakıma alınanların, virüs bulaşanların sayıları yayınlanıyor. “Yetkililer” de büyük ciddiyet ve devlet resmiyeti ile halka, tedbirlerin elden bırakılmamasını vaaz ediyor. Dünyada da durumun pek farklı olmadığını görüyoruz.

Salgının ilk ortaya çıkışı ve yayılımının hızlanması dünya genelinde ciddi bir tedirginlik yaratıyor. Bununla birlikte bazı tedbirler alınarak hem salgın yavaşlatıldı hem de salgın nedeniyle yaşanan ölümler azaldı. Fakat gelinen aşamada salgının tekrar ivme kazandığını görmekteyiz. Salgınla ilgili ülkelerin yayınlamış olduğu verilerin, gerçek durumun yalnızca küçük bir bölümünü yansıttığı alenen ortadadır. Buna rağmen salgının yayılması ve buna bağlı ölümlerde son dönemde ciddi artışların olduğu da görülmektedir.

Salgınla ilgili çok çeşitli analizler yapıldı; bu analizlerden komplo teorilerinden, sınıflar üstü değerlendirmelere kadar uzanan bir çeşitlilik gösterdi, hâlâ da bu tip çözümlemeler yapılmaktadır. Elbette ki devrimciler için var olan sistemi ve politik iktidarı hedefe oturtmayan analizlerin kıymeti yoktur. Öldürenin virüs olmadığı ortadadır. Ölenlerin, virüs bulaşanların sınıfsal durumu incelendiğinde ölüm ve virüse yakalanma ile sınıfsal durum arasında bağ olduğunu görmekteyiz. Virüse yakalanan ve ölenlerin ezici çoğunluğunun yoksul ve ezilen sınıflardan olması bir rastlantı olmasa gerek olsa da (!) işçileri ve emekçileri öldüren virüs diğer yandan onları işsiz bıraktı. İşçiler bu süreçte açlıkla boğuşurken şirketlerin devasa kârlar elde etmesi madalyonun öteki yüzüdür.

Var olan kapitalist sistemin bir parçası da sağlık sistemidir. Bu sistem de kapitalizm gibi sınıflar üstü bir niteliğe sahip değildir; tüm insanların sağlığını merkeze alan bir anlayışla çalışmaz. Sağlık sistemi hakim sınıfların ihtiyaçlarına paralel dizayn edilmiş ve faaliyet yürütüyordur. “Herkesin aynı gemide” olduğu bir durum o alan içinde geçerli değildir. Bir taraftan ihtiyaç duyduğu emek-gücünün sağlığı ile ilgilenirken diğer taraftan artı-değer üretilen bir sektör haline dönüştürülmüş durumdadır. Yani sağlık alanında  da esas amaç insanların sağlık sorunlarını çözmek değildir, ya artı-değer sömürüsü için emek-gücünün sağlığı ile ilgilenmek ya da ki ezici çoğunlukla amaç artı-değer üretmektedir. Bunun için sağlık bir tüketim alanı gibi ele alınır ki artı-değerin gerçekleşmesi sağlansın. Onun için ihtiyaç yaratılır.

Kovid-19 salgının başlaması ile birlikte bir bütün sistem bunun ne olduğunu ve sistemi nasıl etkileyeceğini anlamaya çalıştı. Bazıları, Çin gibi, baştan sert tedbirler alarak yayılmayı hızlıca durdurdu. Bazı ülkeler tedbir almayıp serbest bıraktı, “sürü bağışıklığı” kazanılacağını iddia edip bu olayı küçümsedi. Bazıları tedbir alınacaklar sınıflandırdı ve buna bağlı olarak yaşlıları bir kenara bırakarak ölüme terk etti. Liberalizm düşüncesine paralel tavırlar ilk elden geliştirilirken zamanla olayın hangi boyutta önemli olduğu emperyalist-kapitalist sistemce anlaşıldı. Dünyada bir bütün artı-değer üretmek için yapılandırılmış sağlık sistemi salgın karşısında atıl kaldı, iflas etti. Bu durumdan, nitelikleri dolayısı ile de hiçbir rahatsızlık duymadılar. Avrupa ülkeleri yaşlı nüfusu, bakıma muhtaç nüfusu ölüme terk etti. Çünkü bu nüfusun artı-değer üretmediği bir tarafa bakım masrafları da kapitalistlere yük oluyordu. Bu var olan sistemin üretmiş olduğu doğal bir sonuçtu. Yani atıl nüfustan kurtulunarak bu kriz fırsata çevrilmeye çalışıldı.

ABD’de; sokakta yaşayanlar, siyahlar, Latin Amerikalılar, sosyal güvencesizler, işsizler virüs kaynaklı ölenlerin ezici çoğunluğunu oluşturuyordu. Bunlardan da anlaşılıyor ki virüs bir araç olsa da esasta sınıfsal konum kaynaklı ölünüyordu.

Bir sistemin meşruiyetini sağlamasının önemli bir ögesi bireylerin yaşamlarını garantide hissetmelerini sağlamaktır. Ölümlerin bu meşruiyeti sorgulattığı ortadadır. Diğer taraftan kendini var edip, ömrünü uzatması da artı-değer üretiminin, buna paralel, kâr mekanizmalarının düzenli işlemesinden geçer. Bu olayda, ilk başta, insanların yaşamlarının bir bütün tehlikede olduğunu hissedip sistem dışına çıkmalarının önüne geçmek için sıkı tedbirler alındı.

“Bu olayı istediğimizde kontrole alıyor, ölümleri durduruyor ya da indiriyoruz, can güvenliğini sağlıyoruz” mesajı verilmeye çalışıldı. Bu mesajı vermek için bir dizi ideolojik manipülasyona da başvuruldu, devletin ideolojik aygıtları bu mesajı kitlelere iletmek için kullanıldı.

Bu alınan tedbirlerin ekonomik faturası çok ağırdı. Bu da bir bütün emperyalist-kapitalist sistemi ekonomik kriz içine soktu. Krizin devasa büyüklüğü hakim sınıfları esasta o konu üzerine yoğunlaştırıldı. İşte bu noktadan sonra ölümler, virüsün yayılması vs. ikinci plana itildi, sistem için birincil olan ekonominin canlandırılması, krizin aşılması için yapılacaklar oluşturdu. Bu da ancak üretimin canlandırılması yani artı-değer üretme süreçlerinin tekrar tüm hızı ile çalıştırılmasından geçiyordu. O süreçlerde virüs olması, virüs kaynaklı ölümlerin olması hayati önemde değildi. Bundan dolayı, tekrar fabrikalar, maden ocakları, inşaatlar, ticaret merkezleri, AVM’ler tam kapasiteyle çalıştırılmaya başlandı. Bazı ufak tedbirler de alınıyordu tabi ki! Hedef üretimi canlandırmaktı. Bununla sistem temelini sağlamış olmak istiyordu. Kapitalizmin temeli artı-değer üretimidir, kârdır; üretim artı-değer üretimidir. Sistemin ekonomik temelini oluşturur. Gelinen aşamada daha önce kısmen yavaşlayan artı-değer üretim ve gerçekleşme süreçleri, değişim-dağıtım süreçleri tekrar işlevli kılındı. Fabrikaların, sanayi, inşaat, maden sahalarının tekrar açılması, tam kapasite çalıştırılmaları onlara paralel, mağazaların, AVM’lerin açılması bu plan dahilinde yapılmıştır.

Bu gelişmelere paralel, salgın kaynaklı ölümler ve yayılma hızı tekrar yükselişe geçti. Gördüğümüz kadarı ile bu beklenen ve sistem için kabul edilebilir bir durumdur. Şimdi emperyalist-kapitalist sistem ölümlerin ve virüsün yayılmasının kendisi için bir tehlike oluşturmadığını düşünüyor. Esas tehlikeyi ekonomik kriz olarak görüyor. Bir taraftan kâr oranlarının düşmesi diğer politik, ekonomik krizin yaratacağı “sosyal patlama”dan yani ezilen sınıfların ayağa kalkıp sisteme yönelmesinden korkuyorlar. Virüs kaynaklı ölümleri de doğal ölümlermiş ya da halkın ihmali kaynaklı ölümlermiş gibi göstererek duruma meşruiyet kazandırıyor. İşçilerin, emekçilerin, ölümleri pahasına sömürü ekonomisi canlandırılmaya çalışılıyor. Ama her geçen gün kriz de derinleşiyor. Devasa bir yedek sanayi ordusu olduğu, bu ordunun büyük bölümü ölse bile sistemin kurtulacağı, var olmaya devam edeceği hesap edilmektedir.

Yaşlıların, bakıma muhtaç olanların ölümü hiç ama hiç umurlarında bile değildir. Sosyal harcamaların azalması dolayısıyla artı-değerin buraya harcanan kesimi de ceplerinde kalacağı için durum karşısında timsah gözyaşları döküyorlar.

Buradan da anlıyoruz ki işçileri, emekçileri, yoksulları, yaşlıları, bakıma muhtaç olanları, evsizleri virüs değil var olan sistem öldürüyor. Ezilenler ya aç kalarak ya da çalışarak ölme tercihleri arasında bırakılıyor. Basit tedbirlerle, dikkatli davranmakla ve belirtilen kurallara uyarak bu sorunun çözüleceğini ama halkın bu tedbirleri almadığı ve kurallara uymadığı için virüsün yayıldığı, ölümlerin arttığının propagandası yapılıyor. Bununla siyasal iktidar aklanmış olunuyor. Gerçeğin üstü örtülüyor. Gerçekle sorunlu olan halk değil sistemdir, onun örgütlü gücü devlettir.

Halktan ölüm ve salgın arasında bir tercih yapmasının istendiği noktada bir zorunluluk olarak mücadele durmaktadır. Zorunluluğun bilincine kendiliğinden varılmayacağı ortadadır. İşte burada da politik öncülerin çalışmalarının belirleyici olacağı açıktır. Buradan virüs dolayısıyla sınıf mücadelesinin hangi noktada ve hangi argümanlarla verileceğinin işaretlerinin olduğunu görmeli ve bu işaretleri takip etmeliyiz.

Koronavirüs krizi kapitalist sistemin genel bir krizidir, sağlık sistemi de onun bir parçasıdır dolayısıyla kriz orada görünür olmaktadır. Bu anlamı ile sağlık sistemi devletin elinde olsa da özelleştirilmiş de olsa o sistemin çürümüşlüğünü sergiler ve onun bir parçasıdır. Hümanist bir bakışla kutsal insanın sağlığına sınıflar üstü gibi bakılmaktadır. Tüm kurumlar gibi sağlık kurumları da sistemin kokuşmuşluğunu sergiler. Bozuk düzende sağlam çark olmayacağı ortadadır. Elbette sorun insanların tek tek tepkilerini sağlık çalışanlarına yönelterek çözülmez. Hedef çalışanlar değil sistem olmak zorundadır!

Kapitalist sistem içindeki tüm sorunlar politik niteliğe sahiptir. Sisteme muhalif olanlar, devrimciler tüm sorunları bu merkezli ele alır, almalıdır. Bu sistem ezilenlere ve işçi sınıfına ölümü, acıyı, hastalıkları vermektedir. Bu sistem değiştirilmediği sürece bu böyle devam edecektir. Sistem içinde bunun çözümü yoktur. Bu sistemin temeli sömürü üzerine kurulmuştur, adaletsizliği yapısal bir sorundur , o yapı yıkılmadan çözülemez. Bu kriz kaynaklı ölümler, hastalanmalar, işsiz kalmalar, aç yaşamalar da virüse yüklenemez. Ezilenleri öldüren bu virüs değildir; bu sömürü sistemi ve onun politik örgütlenmiş hâli olan devlettir. Mücadelenin merkezinde bu olmadığı sürece yapılanlar ancak sisteme hizmet eder.

ShareTweetSendShareScanSend
Önceki Yazı

Savcılık HDP’lilere MYK toplantılarını sordu

Sonraki Yazı

YPS, İstanbul’da bir bekçiyi cezalandırdığını açıkladı

Related Posts

ÇEVİRİ

ÇEVİRİ | Halk Ordusunda Bir Trans Kadın

25 Mayıs 2025
Yazılar

İbo’nun Yolunda Onun Kararlılığı ve Cüretiyle Yürüyoruz!

18 Mayıs 2025
Yazılar

Demokrasî Di Çembera Neteweyê De

16 Mayıs 2025
Yazılar

Ulus Çemberinde Demokrasi

16 Mayıs 2025
POLİTİK - GÜNDEM

Faşizmin Saldırılarına Karşı Direniş Hattını Örelim!

14 Mayıs 2025
Güncel

1 Mayıs: Tartışmalar, Kitlelerin Eğilimi ve Taksim

12 Mayıs 2025
Sonraki Yazı
bekci iha 16 9 1580313754

YPS, İstanbul'da bir bekçiyi cezalandırdığını açıkladı

Hakkımızda

Yeni Demokrasi’de yer alan yazı, fotoğraf ve haberler kaynak gösterilmek şartıyla kullanılabilir.
Yeni Demokrasi; işçi sınıfı ve emekçilerin, ezilen ulus ve milliyetlerin, geleceksiz bırakılan gençliğin, devrimci tutsakların ve devrimci basının sesidir.

İletişim ve haber göndermek için e-posta adresimiz: [email protected]

2024 Yeni Demokrasi – Yeni Demokrasi’de yer alan yazı, fotoğraf ve haberler kaynak gösterilmek şartıyla kullanılabilir.
Yeni Demokrasi | işçi sınıfı ve emekçilerin, ezilen ulus ve milliyetlerin, geleceksiz bırakılan gençliğin, devrimci tutsakların ve devrimci basının sesidir.

İletişim ve haber göndermek için e-posta adresimiz: [email protected]

  • Anasayfa
  • Güncel
  • Emek
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Kadın
  • Gençlik
  • Çevre
  • Kültür Sanat
  • Yazılar
  • Tüm Haberler

Sonuç yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Anasayfa
  • Güncel
  • Emek
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Kadın
  • Gençlik
  • Çevre
  • Kültür Sanat
  • Yazılar
    • ANALİZ
    • ANI – ANLATI
    • BİLİM
    • ÇEVİRİ
    • İZLENİM
    • KADIN
    • KOLEKTİF DOĞRULTU
    • MAKALE
    • MEŞA AZADÎ
    • POLİTİK – GÜNDEM
    • TARİHSEL BELLEK
  • Tüm Haberler

Copyleft 2020, dizayn yeni demokrasi
İletişim ve haber göndermek için e-posta adresimiz:[email protected]