Halk Savaşı stratejisinin ana halkasının gerilla mücadelesi olması, savaşımızın sadece burayla sınırlanması anlamına gelmemektedir. Halk Savaşı’na göre şekillenme, başından sonuna silahlı mücadelenin esas olduğu devrim stratejimizde savaşın her cephesinde bizzat savaşın içinde olmak anlamına gelmektedir. Bu şekilleniş̧ olmaksızın savaşın ayakta tutmaya yazgılandığı partimizi güçlendirmek, geliştirmek olanaklı değildir. Aynı zamanda parti bu şekillenişi sağlamadığı sürece komünist çizgide kendini üretmesi, bu nitelikleri koruması ve devrimi kumanda etmesi de mümkün görünmemektedir.
Bu anlamda parti faaliyetlerimiz savaşın içinde olarak şekil almak zorundadır. Savaşı sadece gerilla mücadelesi ile sınırladığımızda; ön cepheyle ele aldığımızda karşımıza çıkan tablo, dışımızda yürüyen savaşın lojistik, insan kaynağı, destekçisi konumunda yer alan bir geri-cephe şekillenişine dönüşmektedir. Bu da devrim stratejimizi bir bütün ülke devriminin stratejisini inşa etme değil belli bölge ve bölgelerle sınırlanmış gerilla cephesiyle sınırlama anlamına gelmektedir. Bu yaklaşım gerilla mücadelesinin tüm diğer mücadele biçimlerini ve tüm savaşı etkileyen, ona yön veren, şekil veren yapısını ve niteliğini kavramak ve bunun gereğine göre politik şekil almak, ihtiyaçlarına odaklanmakta yetersizlikler barındırmaktadır. Zira bütünlüklü savaşımızın kavranamaması demek gerilla mücadelesinin rolünü ve işlevini, diğer mücadele biçimleriyle ve alanlarla ilişkisini de kavrayamamak anlamına gelmektedir. Bugün en önemli sorunumuz budur.
Savaş, toplumsal çelişkilerin şiddetle yönetilme biçimidir. Aynı zamanda bu çelişkilerin çözümünde şiddeti yöneltme zorunluluğudur. Halk Savaşı tüm alanlarda halkın çelişkilerinin çözümünde, onların savaşın kuralları ve gerekliliğine uygun şekilde biçimlenmesini sağlayan, sistemle toptan karşı karşıya gelmesine yol açacak şekilde örgütlenmesi ve iktidar mücadelesine seferber edilmesidir. Halk kitlelerin çelişkilerinin çözümünde şiddete yöneltme bilinci, mücadelesi, programsal duruşu göstermeksizin onların sadece dar ekonomik-sosyal çıkarları ekseninde harekete geçirilmesinin, sistem sınırları içine hapsedilmesinin ötesine geçilemeyecektir.
Savaşa göre şekillenme var olan nesnel durum içinde partinin çelişkilerin çözüm ve perspektifinde kitlelerin militan bir hatta çekilmesi mücadelesidir. Militanlık aynı zamanda savaşın ruhuna uygun olarak çelişkiler karşısında konumlanmaktır. Düşman olgusuna dair bir bilinç, onunla nasıl mücadele yürüteceğine yönelik kavrayış, savaşın ihtiyaç olarak ortaya çıkmasında bir duruş ve konumlanıştır. Savaş, politikanın yoğunlaşmış biçimidir. Militanlık, ileri düzeyde ve iktidar için kodlanmış ve örgütlenmiş politik yoğunlaşmanın gereklerine uygun olarak şekillenmesi gereken bir konumlanıştır. Her çalışmanın politikanın bu yoğunlaşmış biçimine uygun bakış açısı ile ele alınması, buna yönlendirecek bir yaklaşımla incelenmesi ve sonuçlar çıkarılarak yönelime dönüşmesi demektir. Belirlenmiş ve sınırları belli bir düzeyde durmak, orda kalmak, korku ve kaygılara hapsolmak, geri bilinci gerçeklik olarak tanımlayıp ona uyumlu hale gelmek savaşın gerektirdiği şekillenişin dışına çıkmaktır.
Bu bağlamda devrimci durumun yükselme eğilimi gösterdiği bu periyotta savaşçı bir parti, gerilla savaşında odaklanmış ve çelişkilere silahın eleştirel gücüyle müdahale eden bir çizgi hayati derecede önemlidir.
Her şeyin zora dayanarak çözüm beklediği, bunun etkili ve belirleyici olduğu bir toplumsal yapımız söz konusudur. Savaş devrim için olur, onun ihtiyaçları için gereklidir ve onun gerçekleşmesinin yegâne yoludur. Bu kavrayış ve yaklaşım her çelişki karşısında doğru bir konumlanışı getirir. Partinin devrim ve komünizm için koşullanmış zorunluluğu, savaşın en etkili en yıkıcı ve en güçlü şekilde inşa edici bir karaktere bürünmesini getirecektir. Halkın ordusu ve silahlı güçleri olmaksızın, halkın doğru bir yöne bakması, düşmanla olan çelişkilerinde güvenle çarpışması olanaklı değildir. Şiddetin ve zorun tarihsel rolüne yönelik bilincimiz süreci karşılamak için bir basamaktır. Ancak şiddetin ve zorun örgütlenmesi, yönetilmesi ve yöneltilmesine dair güncel sorumluluğumuz içinden geçtiğimiz süreçte en üst düzeyde kavrayışa dönüşecek nesnelliğe de sahiptir.
Özellikle bölgesel çapta yürüyen bir savaş, çatışma ve gerginlik içinde bu süreci değerlendirmek gerekmektedir. Düne kadar “savaşla ve silahla” çelişkilerin çözülemeyeceğine yönelik liberalize edilmiş bir toplumsal iklim söz konusuydu. Silahlı mücadeleler bu şekilde bir ideolojik kuşatma altındaydı. Bugün ise silahı, ordusu olmayan hiçbir gücün çelişkileri çözmeye muktedir olmayacağı, silahın ve şiddetin zorun kaçınılmaz önemine dair bir politik iklim söz konusudur.
Zira savaşa göre örgütlenmemiş, silahlanmamış yüzbinlerce örgütlü gücün gericilik karşısında zafer kazanmasının olanaklı olmadığını tarihsel deneyim de güncel gerçekler de göstermektedir. Silahlarla örgütlenmiş bir gücün ise yığınları örgütleme kabiliyeti, yönetme ve seferber etme gücü tepeden tırnağa silahlı düşmana karşı temel konumdadır.
Faşist diktatörlülük durmaksızın zora ve şiddete dayalı yöntemlerle gücünü göstermeye hem ülkede hem de bölgede bir güç olmaya çalışmaktadır. Kürt ulusuna ve ezilen geniş halk kitlelerine yönelik topyekün saldırısını silahla, zor aygıtları ile esasta hayata geçirmektedir. Bu noktada Kürt ulusunu ve ezilenleri sindirmeyi başarabilmiş değildir. Ancak bu saldırılarına devam edeceği, genişleterek sürdürme kararlılığı göstereceği açıktır. Çelişkilerin şiddet, silah ve copla bastırılmaya çalışıldığı ve bunun en yoğun en katı ve disiplinli şekilde hayata geçtiği koşulda, devrimci savaşımı yükseltmeye dair fırsat ve olanakların da daha fazla güçlendiği gözden kaçırılmamalıdır.
Devrimimizin yolu olan Halk Savaşı için koşullar düne göre daha uygun hale gelmekte, bu savaş stratejimizin daha güçlü uygulanması için ideolojik-politik zemin daha fazla oluşmaktadır. Düşman, devrimci durumun gelişmesine yönelik bir yaklaşım ve tutum benimseyerek konumlanmaktadır. Özellikle bölgesel düzeyde gelişmelerin de tetikleyeceği yeni durum, politik ve ekonomik krizin sarsıcı boyutlara ulaşmasının tüm yapı taşlarının döşendiği koşulda savaş ve savaşa göre şekillenme devrimci bir hareket için zorunludur.
Faşist diktatörlük buna göre konumlanmayı berhava edecek, tüm gerilla güçlerini, yer altı örgütlenmelerini, bu sürece hazırlanmaya çalışan politik özneleri güçten düşürmek, imha etmek ve felçli hale getirmek için odaklanmış durumdadır.
Partimiz de bu imha ve yok etme sürecinin hedeflerinden birisidir. Bu anlamda büyük bir tutunma ve direnme savaşı yürütülmektedir silahlı güçlerimiz, örgütlülüklerimiz tarafından. İçinden geçtiğimiz süreçte tutunmak ve direnme savaşından, imha operasyonlarından ve kuşatmasından çıkmak hayati derecede önemlidir. Bu saldırıdan çıkmak ve kurtulmak ise “ricat” politikasıyla olmayacaktır. Böylesi bir politikayı savunmak sürecin özelliklerini, çelişmelerin eğilimini, halkın ihtiyaçlarının ve örgütlenmesine yönelik gereklilikleri kavramaktan uzak olmak anlamına gelmektedir. Bu yüzden partimiz ricat politikasının öldürücü bir ideolojik-politik karakteri olduğu fikrindedir. Tutunma ve direnmeye dair bir seferberlik, yoğunlaşma hali belirleyicidir.
Tüm parti güçlerinin bu imha ve yok etme savaşına karşı, faaliyet alanlarında konumlanış içinde olması gerilla güçlerimize moral destek de dahil her türlü politik ve pratik desteğe dönüşecek şekilde kitleleri örgütleme, örgütlü bünyeyi ideolojik-politik düzeyde geliştirme, imha savaşına karşı kitleleri bilinçlendirme, imha savaşının yarattığı yılgınlık ve umutsuzluğa karşı dirençli bir hatta yoğunlaşma sağlanması zorunludur.
Savaşın içinde olduğumuz, tam göbeğinde bulunduğumuz bilinciyle hareket edilmek zorundadır. Bu kavranmadığı noktada politika yapış tarzımız, alanlarda örgütlenmemiz, ajitasyon-propaganda yöntemimiz, öncelik ve sonralıklarımız doğru eksende kavranamayacaktır. Genel siyasi çizgimizdeki ısrarımız ancak içinden geçtiğimiz tutunma savaşı, bunda ısrar, kararlılık ve sebatla olanaklı olacaktır. Bu süreci karşılamak açısından ihtiyacımız olan şeydir.
Partimiz savaşa göre şekillenme politikasını tüm faaliyetlerinde esasa oturtacaktır. Tüm çalışmalar ve yönelim savaşı besleyecek ve onu güçlendirecek şekilde ele alınacaktır. Kuşkusuz Halk Savaşı’nın geliştirilmesi demek, bulunduğumuz her alanda en yaratıcı ve zengin devrimci çizginin ve politikanın uygulanması, geniş kitlelerin bu temelde de örgütlenmesi ve seferber edilmesi demektir. Bu aynı zamanda zora dayalı mücadelenin araçlarının da etkin şekilde kullanılması ve çelişkiler karşısında yaratıcı bir şekilde uygulanmasıdır.
Bu parti örgütlenmelerimizin sağlamlaştırılmasını zorunlu kılan bir durumdur da. Sağlamlaşma bu perspektifle belirlenecek hareket tarzının sistemli ürünü olacaktır. Savaşın ihtiyaçlarından, gerilla güçlerimizin ideolojik-politik ve örgütsel gereksinimlerine odaklanan bir düşünüş, şekilleniş ve yoğunlaşma bu süreçte ihtiyacımız olan bir başka şeydir. Düşmanın özel topyekûn savaşına karşı, örgütlenmiş ve bir bütün oluşturan yönelimine karşı parti güçlerimizinde özel ve birleşmiş, birbirini besleyen ve savaşı güçlendiren bir tutum içinde olması gerekmektedir. Savaşın koordinasyonu, yönlendirilmesi ve düşman inisiyatifine terk edilmemesi aynı zamanda örgüt olma fonksiyonlarının gelişmesiyle mümkündür. Bir program altında ortak düşünen, ortak bir hedefe kilitlenen, ortak ihtiyaçlara yoğunlaşan ve koordine olan bir örgüt olmaya kilitlenmeliyiz.
Bu sağlandığı oranda, her gelişme ve çelişme savaşa göre biçim alan bir politikaya, bir harekete dönüştürülebilecektir. Düşmanın teknik yanının zayıflatılması, düşmanın moral güçlerinin hırpalanması, psikolojik savaş aygıtlarının güçten düşürülmesi, halkı yılgınlığa ve umutsuzluğa ve de örgütsüzlüğe mahkûm etmeye çalışan politikalarının ve saldırılarının boşa düşürülmesi bu yaklaşımla mümkün olacaktır.
ÖRGÜTLENİRKEN SAVAŞMAK, SAVAŞIRKEN ÖRGÜTLENMEK; ÖRGÜTLERKEN SAVAŞMAK, SAVAŞIRKEN ÖRGÜTLEMEK!
Geniş kesimleri örgütlemek savaşı yeniden üreteceği gibi gerilla mücadelesine dayalı savaş çizgisi, aynı zamanda tüm örgütlenmelerin kendini yeniden üretmesi anlamına gelmektedir. Bu toplumsal yapımızın yarattığı bir gerçekliktir. Partinin kumandasında ve önderliğindeki silahların eleştirel gücü, ezilen halk yığınlarının zihnine vurulan prangaları parçalayacağı gibi örgütlenme ve mücadele azmini arttıracaktır. Var olan zaaflarımızın, endişe ve kaygılarımızın, zayıflık ve yetmezliklerimizin bu şekilde üstesinden gelme olanağı daha fazla olacaktır.
Tarihsel sorumluluğumuzu politik bir güce dönüştürme görevi ile karşı karşıyayız. Partimizin sınıf mücadelesinde önderleşmesinin yolunu ilmek ilmek örmek, sabırla ve inatla Halk Savaşı çizgisine bağlılıkla örmek gibi bir sorumluluk önümüzde durmaktadır. Bugünden var olan örgütlenmelerimizi sınıf mücadelesine ideolojik-politik önderlik seviyesine çekecek yoğunlaşma sağlamak esaslı görevimizdir. Davaya sıkı bir bağlılık ile proleter devrimcileşen, kitlelere yönelirken çelişkileri çözerken bu duruşla sorunlara yaklaşan, ideolojik-politik mücadelede bu bakış açısıyla cüretli olan, düşmana yönelirken militan bir politik hat ve pratik duruş sergileyen çizgi savaşçı bir partinin örgütlülüklerini inşa etme, geliştirme ve pekiştirmeyi sağlayacaktır. Şimdi görev başına…