TC ordusunun Irak Kürdistanı’na yönelik başlatmış olduğu ‘Pençe’ Operasyonu, bölgede alan tutan Kürt Ulusal Hareketi’nin (KUH) manevra kabiliyetini düşürmek için Kandil Dağı’ndan başlamıştı. Ardından Hakurk, Avaşin, Gare, Zap, Metina ve Haftanin’den Suriye’ye kadar uzanan kamp alanlarına saldırmıştı. Geçen yıl Hakurk’ta oluşturulan kısmi tampon bölgenin ardından şu anki askerî harekâtla birlikte, Haftanin ve Metina’dan Zandira’ya ikinci bir tampon bölge, ardından Metina’dan Kurazaro dağına üçüncü bir tampon bölge kurup Zap ile Gare’yi birbirinden koparmaya yönelik bir seyir izlendiği biliniyor.
TC ordusu bir yandan PKK’nin varlığına yönelik operasyonunu sürdürürken bir yandan da sınırını kontrol altına almaya çalışıyor. Taliban’ın ABD’ye saldırısının ardından, ABD’nin geliştirdiği “önleyici savaş konsepti”ni hayata geçirmeye çalışan TC ordusu, çatışmayı kendi sınırları ötesine taşımayı hedefliyor. Rojava’da emperyalist efendilerinin verdiği izinler kadar stratejisini hayata geçiren TC devleti, bu stratejiyi Irak Kürdistanı’ndan ihanetçi KDP çizgisi ile hayata geçirmeyi hedefliyor.
“YILDIRIM” GİBİ GELDİ GEÇTİ
Bir yandan sınır ötesi operasyonlarla gerilla alanlarını hedefleyen TC devleti bir yandan da çeşitli isimler verdiği sınır içi operasyonlarla sonuç almaya çalışıyor. Mardin’den Hakkari’ye, Siirt’ten Ağrı’ya, Dersim’e kadar birçok bölgede “Yıldırım 1, 2, 3, 4” isimleriyle operasyon başlatılırken Savunma Bakanı ve generallerin üs bölgelerinde poz vermesi dışında bir gelişme yaşanmadı. Burjuva medyanın pişirip pişirip gündeme soktuğu bu operasyonların gösterişli başlangıç görüntülerine eklenen final görüntüleri olmamıştır. İlk gün “operasyon başladı” haberlerinin ardından bu operasyonlara dair bilgi verilmemesi, operasyonların burjuva medyaya kesilecek pozlardan ibaret olduğunu gözler önüne seriyor. Egemenler bu poz kesmeler, “operasyonlar” ile bir yandan askeri gücü sürekli hareket halinde tutarak “atalet”e izin vermezken bir yandan da şovenizm zehriyle, işsizliğin, yoksulluğun, kadın cinayetlerinin, açlığın üzerine perde çekiyor.
TC ordusunun bu saldırılarına karşın gerilla direnişini sürdürmektedir. En son HPG Basın İrtibat Merkezi tarafından yapılan yazılı açıklamaya göre, Cenga Heftanîn Devrimci Hamlesi kapsamında 2 Ağustos günü Tepê Dûpişk alanındaki Türk güçlerine 2 suikast eylemi yapılmış; 1 askerin öldüğünü ve 1 askerin ise yaralandığı duyurulmuştu. Hatay’ın Dörtyol ilçesi kırsalında ise 5 Haziran ile 10 ve 21 Temmuz günleri yaşanan çatışmalarda 1 askerin öldürüldüğünü, çok sayıda askerin de yaralandığını belirtmişti. Bölgede şimdiye kadar görünen tablo, TC ordusunun tepelere indirme yaparak alanı ele geçirmek istediği ve HPG’nin de belli stratejik tepeleri elinde tutması olarak görünüyor. TC ordusunun yaz mevsiminde yaptığı bu hamlelerin kış mevsimiyle, karın yağmasıyla beraber boşa düşeceği ve bölgede üs kuramadığı, peşmerge tarafından korunmayan bölgelerde kalıcı olamayacağı bilinen bir gerçek.
SDG VE ABD’Lİ PETROL TEKELLERİ ARASINDA ANLAŞMA
TC basınının gündemine ‘hayretle’ düşen “ABD ile YPG/PKK arasındaki petrol anlaşması” birçok meseleyi gündeme getirdi. Suriye’nin hidrokarbon zenginliğinin yüzde 90’ını elinde bulunduran Suriye Demokratik (SDG) güçleri, ABD’li Delta Crescent Energy LLC adlı şirket ile petrol anlaşması yapmıştı. Anlaşma kamuoyuna duyurulur duyurulmaz başta Dışişleri Bakanlığı olmak üzere birçok iktidar kalemşörü tarafından “kınandı.” Anlaşma gereği Amerikan yönetimi özerk idareye iki modüler rafineri tedarik etmeyi taahhüt etmişti. Özerk idarenin meşruluğunu güçlendiren bu anlaşma ile Kürt Hareketi bölgede hem ekonomik olarak hem de siyasal olarak bir hamle yapmış oldu. Elbette Kürt Hareketi ile Amerikalılar arasındaki ilişkinin boyutunu da değiştiren bu anlaşma Suriye’nin geleceğine dair planlarının da ipucunu veriyor. Amerikan askerlerinin bölgede kalıcı olduğunu da açıkça gösteren bu gelişme elbette Şam yönetimi açısından temel bir “tehdit” olarak görünmektedir.
ABD’nin bölge politikaları kapsamında değerlendirilmesi gereken bu anlaşmanın yaratacağı siyasi sonuçların kalıcı olmayacağı emperyalizmin karakteri gereği bilinen bir gerçektir. Çıkar ve güç dengelerinin belirlediği bu ilişkilerin yarın nasıl bir biçime bürüneceği yaşanan gelişmelere bağlı olacaktır.
Bugün dört parça Kürdistan’da esas olan gerillanın bugün tüm mevzilerde yürüttüğü direniştir ve kazanacak olan da bu direniştir. Tüm teknolojik donanımına rağmen faşist TC ordusunun kıramadığı Kürt ulusal mücadelesi ve direniştir.