8 Temmuz, Salı
Yeni Demokrasi Gazetesi
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Anasayfa
  • Güncel
  • Emek
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Kadın
  • Gençlik
  • Çevre
  • Kültür Sanat
  • Yazılar
    • ANALİZ
    • ANI – ANLATI
    • BİLİM
    • ÇEVİRİ
    • İZLENİM
    • KADIN
    • KOLEKTİF DOĞRULTU
    • MAKALE
    • MEŞA AZADÎ
    • POLİTİK – GÜNDEM
    • TARİHSEL BELLEK
  • Tüm Haberler
Yeni Demokrasi Gazetesi
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Görüntüle

Anasayfa » Zeytin Yasası: Talanın Yasal Hali

Zeytin Yasası: Talanın Yasal Hali

8 Temmuz 2025
içinde Çevre, Yazılar
Facebook'ta PaylaşX'te PaylaşWhatsappTelegram
Google Haberler Google Haberler Google Haberler
ADVERTISEMENT

Zeytinliklerin taşınması, madencilik için alan açılması, enerji bahanesiyle doğanın yok edilmesi… Bunlar yeni değil. Her yıl farklı adlarla karşımıza çıkan aynı düzenin, aynı yağmanın tekrarlarından ibaret. Ülkenin dört bir yanında doğa, türlü biçimlerde talan edilmeye devam ediyor: Dersim, Akbelen ve henüz haberimiz bile olmayan onlarca başka yer… Devlet, şirketlere kâr elde edebilecekleri yeni alanlar açmakta hiçbir tereddüt göstermiyor. Zaten doğa lehine işletilmeyen Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) süreçlerinin, artık “gerekli değil” kararlarıyla tamamen işlevsiz hâle getirilmesi de bu pervasızlığın bir göstergesi. Görüldüğü üzere, şirketlerin doğayı daha kolay ve daha hızlı talan edebilmesinin yolu açılıyor.

Sistem, daha fazla kâr ve rant elde edebilmek adına gözü dönmüş bir pervasızlıkla saldırmaya devam ediyor. Bu sistemin doğası budur; ancak mesele sisteme değil, kendi doğamıza, yaşam alanlarımıza sahip çıkmaktır. Bu had bilmez saldırganlığa karşı dur diyebilmek, bu yağmaya geçit vermemek bizim elimizdedir.

Doğaya yönelik saldırılara bir yenisi daha eklendi. Geçtiğimiz haftalarda, yıllardır koruma altında olan zeytinlik alanlarını maden ve enerji şirketlerine açan zeytinlik yasası Komisyon’da kabul edildi. Bu yasa sadece ağaçları değil; halkın yaşam hakkını, üretim kültürünü ve doğayla kurduğu bağları da hedef almaktadır.

Zeytin ağaçları, ülkemizde altı bin yıllık köklü bir mirasa sahiptir. Bu ağaçların uluslararası anlamına baktığımızda ise akla hemen Lübnan ve Filistin gelir. Zulmün ve zulme karşı direnişin süreklileştiği bu yerlerde zeytin ağacı direnişin sembolü olarak bilinir; ağaçlarını vermek istemeyen Filistinlilerin canları pahasına sergiledikleri direniş günümüzün en bilindik, yer yer ikonik tablolarına konu olmuştur. Ülkemizde de savaşlara, göçlere, yıkımlara rağmen ayakta kalan bu ağaçlar halkın geçim kaynağı, geleneği ve belleği olma özelliğini taşır. Ancak devletler ve şirketler için bu ağaçlar, verimli maden sahalarının önündeki “çetin engeller”dir. TBMM’ye sunulan yasa teklifi, zeytinliklerin taşınabilir olduğunu öne sürerek aslında doğayı ve üretimi “yerinden etme”yi değil yok etmeyi amaçlamaktadır. 

ŞİRKETLERİN İKTİDAR İLE İŞ BİRLİĞİ: SÖMÜRÜ VE TEHDİTLER

21 maddeden oluşan ve komisyondan geçen “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”, yenilenebilir enerji yatırımlarını teşvik etmeyi ve yerli kömür santrallerinin hammadde sorunlarını çözmeyi amaçladığını iddia ediyor. Teklifin en çok eleştirilen düzenlemesi olan 11. madde ise elektrik üretimi amacıyla yürütülecek madencilik faaliyetlerinin “doğayla uyumlu” şekilde zeytinlik alanlarda yapılabileceğini öngörüyor. Onca faciada, göçükte yaşamını yitiren işçilerin anıları ya unutulmuş ya da hatırlanmak istenmiyor! Üstelik bu teklif, halkın zeytinlik alanlarının madencilik şirketleri tarafından kiralanmasının da önünü açıyor.

11. maddeye eklenen geçici bir hüküm, elektrik üretimi bahanesiyle zeytinlik alanlarda madencilik faaliyetlerine kapı aralıyor. Teklifle birlikte ÇED süreçlerinde ilgili kamu kurumlarının üç ay içinde görüş bildirmemesi durumunda, onay vermiş sayılması öngörülüyor. Devlet ormanlarında madencilik faaliyetleri için bedelsiz izin verilecek olması da ayrı bir tartışma konusu. Üstelik bu izinler yalnızca arama değil, işletme aşamalarını da kapsıyor ve ÇED sürecinde “uygun görüş” olarak değerlendiriliyor. Kısacası bu yasa tasarısı, şirketlere “doğayı talan etme yetki belgesi” sunuyor.

Eğer teklif yasalaşırsa beş termik santralin bulunduğu havzada yer alan yaklaşık 300 milyon tonluk kömür rezervine ulaşmak amacıyla 23-24 bin civarında zeytin ağacının taşınması planlanıyor.

AKP’li kesimler ise gelen tüm eleştirileri şu sözlerle savunuyor: “Gayet olumlu ve iyi bir kanun. Kendi millî ve yerli kömürümüzü, baz yük santrallerimizde kullanarak enerji ihtiyacımızı karşılayacağız.”

LİMAK AYRINTISI

Limak Holding, IC Holding ile birlikte YK Enerji çatısı altında Muğla İkizköy’de zeytinlikleri ve Akbelen Ormanı’nı talan etti. Kesilen binlerce ağaç ve topraktan sökülen kökler, şirketin “kalkınma” bahanesiyle doğaya ve halka doğrudan saldırdığını gözler önüne seriyor.

Gazeteci Bahadır Özgür, 20 Haziran 2025 tarihli yazısında, Limak ve IC Holding’in ortak olduğu Yeniköy ve Kemerköy Termik Santralleri’ni işleten YK Enerji’nin 2024 yılında Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’na gönderdiği “Yeniköy ve Kemerköy Termik Santrallerine İlişkin Yaşanan Hukuki ve Fiili İmkânsızlıklar” başlıklı mektubu yayımladı.

KÖYLÜLER, KADINLAR: DİRENİŞİN SESİ

YK Enerji’nin adı, 2023’teki Akbelen Direnişi sırasında duyulmuştu. Söz konusu mektupta şirket, beş ayrı linyit madeni ruhsat alanının devredildiğini hatırlatıyor ancak maden sahasının bir kısmının “zeytincilik mevzuatı” nedeniyle kamulaştırılamadığını belirtiyor. Ayrıca Akbelen Ormanı’ndaki ağaç kesme iznine karşı açılan davalar ve santrallerin çevre izinlerinin iptali için açılan davalar nedeniyle ek maliyetler oluştuğunu, bu yüzden “sözleşme yükümlülüklerini yerine getiremeyeceklerini” bildiriyor. Bu mektupla Limak ve IC Holding, devleti “çıkarlarımıza uygun kanun değişikliği yapılmazsa enerji üretimini durdururuz” diye açıkça tehdit ediyor. Görünen köy kılavuz istemez, olay oldukça basit: Şirketler istiyor, devlet önünü açıyor. Ayrıca bu şirketlerin uluslararası bağlantılarının bulunduğunu da unutmamalıyız.

Muğla’nın Milas ilçesinde Akbelen Ormanları’nı korumak için mücadele eden İkizköy Muhtarı Nejla Işık ise zeytinliklerin korunmasının yalnızca bir tarım meselesi olmadığını vurguluyor:

“Konu sadece zeytin değil; tarım alanlarımız, evimiz, barkımız, yaşamımız tehdit altında. Bu yasa geçerse geriye hiçbir şeyimiz kalmayacak. Biz burada bir ağacı değil, bir yaşam biçimini savunuyoruz.” Elbette mesele sadece zeytinlikler değil. Üretimsel sonuçları da olabilecek bu sorun, kadınların da önemli ölçüde katıldığı üretim alanlarının maden şirketlerine peşkeş çekilmesi anlamına geliyor ve halkın üretimden mahrum bırakılmasını beraberinde getiriyor.

SIRADA İKLİM KANUNU

Zeytinlik yasasının görüşmelerinin ertelenmesinin ardından, bu kez “İklim Kanunu Teklifi” TBMM Genel Kurulu’na sunuldu. Bu kanunda da enerji ve madencilikle ilgili düzenlemeler yer alıyor, ancak zeytinlik maddesi gibi tartışmalı ayrıntılar bulunmuyor. Devlet, bir yasayı geçiremezse diğerini dayatan bir tutumla hareket ediyor. Zeytinlik maddesinin yoğun tartışma yarattığı ortamda, İklim Kanunu hızla Meclis’ten geçirildi. Bu kanunun ne gibi zararlar doğuracağını önümüzdeki günlerde göreceğiz. Zira bu devlet doğanın değil, sermayenin tarafındadır. Şirketlere talan için peşkeş çekilen doğayı savunmak ise bize düşüyor.

Yaşam alanlarımızı korumak, ağaçlarımıza sahip çıkmak önümüzde duran en acil görevdir; tıpkı Kazdağları’nda, Akbelen’de olduğu gibi. Reşit Kibar’ın doğasını savunduğu gibi.

Bugün zeytinlikler, yarın su kaynakları, öbür gün yaşam alanlarımız tehdit altında olacak. Bu sistem durmayacak. Halkın yaşam alanlarını yok etmeye ve kendi gücünü büyütmeye dayalı olan bu sistemin halka sunabileceği bir şey kalmamıştır. Her gün halkın yaşamına yönelik saldırılar artıyor. Büyüyen ekonomik krizle birlikte halk adeta günden güne daha da yoksullaşıyor.

Yasalar halka değil, şirketlere hizmet ediyor. Her yeni yasa, yaşam alanlarımıza yönelik yeni bir saldırı anlamına geliyor. Ancak biliyoruz ki bu topraklarda direniş bakidir. Ve bugün bu direnişi sürdürmek görevi bizim omuzlarımızdadır. Zeytin ağaçlarıyla birlikte geçmişimizi, toprağımızı ve geleceğimizi savunmak zorundayız.

Tags: zeytin yasası
ShareTweetSendShareScanSend
Önceki Yazı

Ani Katedrali cami olarak restore ediliyor

Sonraki Yazı

Haziran ayında en az 164 işçi iş cinayetinde yaşamını yitirdi

Related Posts

Çevre

Dersim Barosu: Ekosistemi tahrip eden hiçbir girişime izin vermeyeceğiz

8 Temmuz 2025
Çevre

“Üreten Biz, Tükenen de Biz…”

8 Temmuz 2025
Çevre

Pertek’te pomza maden ocağına karşı yürüyüş

7 Temmuz 2025
Çevre

“Doğaya Saldırının Olduğu Her Yerde Mücadeleyi Öreceğiz”

5 Temmuz 2025
ÇEVİRİ

Kesişimsellik ve Proleter Bakış*

5 Temmuz 2025
Çevre

İbrahim Kaypakkaya’nın köyü yok olma tehlikesi altında

4 Temmuz 2025
Sonraki Yazı

Haziran ayında en az 164 işçi iş cinayetinde yaşamını yitirdi

Hakkımızda

Yeni Demokrasi’de yer alan yazı, fotoğraf ve haberler kaynak gösterilmek şartıyla kullanılabilir.
Yeni Demokrasi; işçi sınıfı ve emekçilerin, ezilen ulus ve milliyetlerin, geleceksiz bırakılan gençliğin, devrimci tutsakların ve devrimci basının sesidir.

İletişim ve haber göndermek için e-posta adresimiz: [email protected]

2024 Yeni Demokrasi – Yeni Demokrasi’de yer alan yazı, fotoğraf ve haberler kaynak gösterilmek şartıyla kullanılabilir.
Yeni Demokrasi | işçi sınıfı ve emekçilerin, ezilen ulus ve milliyetlerin, geleceksiz bırakılan gençliğin, devrimci tutsakların ve devrimci basının sesidir.

İletişim ve haber göndermek için e-posta adresimiz: [email protected]

  • Anasayfa
  • Güncel
  • Emek
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Kadın
  • Gençlik
  • Çevre
  • Kültür Sanat
  • Yazılar
  • Tüm Haberler

Sonuç yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Anasayfa
  • Güncel
  • Emek
  • Ekonomi
  • Dünya
  • Kadın
  • Gençlik
  • Çevre
  • Kültür Sanat
  • Yazılar
    • ANALİZ
    • ANI – ANLATI
    • BİLİM
    • ÇEVİRİ
    • İZLENİM
    • KADIN
    • KOLEKTİF DOĞRULTU
    • MAKALE
    • MEŞA AZADÎ
    • POLİTİK – GÜNDEM
    • TARİHSEL BELLEK
  • Tüm Haberler

Copyleft 2020, dizayn yeni demokrasi
İletişim ve haber göndermek için e-posta adresimiz:[email protected]